Gerçek Gündem Haberleri

İmamoğlu İçin 2.352 Yıl Talebi ve Özgür Özel'den Sert Tepki

İBB iddianamesi tamamlandı: Ekrem İmamoğlu için 2.352 yıla kadar hapis talebi var. 3.900 sayfalık iddianamede 402 şüpheli, 160 milyar TL zarar. CHP lideri Özgür Özel'den 'darbe muhtırası' tepkisi. Tüm detaylar...

237 gün süren kapsamlı soruşturmanın ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik hazırladığı iddianame nihayet tamamlanarak 40. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunuldu. 3.900 sayfadan oluşan ve 402 kişinin şüpheli olarak yer aldığı bu devasa hukuki belgede, tutuklu bulunan İBB Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu için istenen ceza miktarı dudak uçuklattı. İddianamede İmamoğlu'nun 142 ayrı eylemden sorumlu tutulduğu belirtilirken, savcılık başkanı hakkında 828 yıldan 2.352 yıla kadar hapis cezası talep etti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek, Salı günü düzenlediği basın toplantısında iddianamenin detaylarını kamuoyuyla paylaştı. Gürlek, soruşturma kapsamında halen 105 kişinin tutuklu, 170 kişinin adli kontrollü, 7 kişinin yakalama emriyle arandığını ve 5 kişinin müşteki şüpheli konumunda olduğunu açıkladı. Toplamda 143 farklı eylemin incelendiği belirtildi. Savcı, aynı zamanda 76 kişinin etkin pişmanlıktan yararlandığını da duyurdu.

İddianamede yer alan suçlamalar arasında "Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma", "Rüşvet" (toplamda 59 kez, doğrudan 12 kez ve örgüt mensupları tarafından 47 kez), "Suç Gelirlerinin Aklanması" (7 kez), "Kamu Kurum ve Kuruluşları Zararına Dolandırıcılık" (toplamda 46 kez, doğrudan 7 kez ve örgüt mensupları tarafından 39 kez), "Kişisel Verilerin Kaydedilmesi" (2 kez), "Kişisel Verileri Ele Geçirme ve Yayma" (2 kez), "Suç Delillerini Gizleme" (4 kez), "Haberleşmenin Engellenmesi", "Kamu Malına Zarar Verme", "Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma", "İrtikap" (9 kez), "Çevrenin Kasten Kirletilmesi", "Vergi Usul Kanununa Muhalefet", "Orman Kanununa Muhalefet" ve "Maden Kanununa Muhalefet" gibi çok sayıda ciddi maddi suç bulunuyor.

Özellikle dikkat çeken bir detay, iddianamede İmamoğlu'nun "örgütün kurucusu ve lideri" olarak tanımlanması oldu. Savcılık iddianamenin giriş bölümünde, suç örgütünün "CHP'yi ele geçirmek ve Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi için fon oluşturma amacıyla" kurulduğunu öne sürdü. Hatta iddianamenin girişinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın soruşturma hakkında kullandığı "ahtapot kolları gibi" ifadesine de yer verildi. Erdoğan'ın Mayıs ayındaki açıklamasındaki bu benzetme, resmi hukuki belgeye girdi.

İddianamede sunulan "örgüt şeması"na göre, İmamoğlu'nun ardından Fatih Keleş, Murat Ongun, Ertan Yıldız, Murat Gülibrahimoğlu, Adem Soytekin ve Hüseyin Gün "örgüt yöneticileri" olarak sıralanıyor. Bu isimlerin tamamı halen tutuklu veya adli kontrol şartıyla serbest durumdalar.

Soruşturma kapsamında tespit edilen kamu zararı miktarı da dudak uçuklatıyor. Başsavcı Gürlek, 10 yıllık süreçte toplam 160 milyar TL ile 24 milyon dolar kamu zararı tespit edildiğini açıkladı. Örgütün bu suç gelirlerini raylı sistemler, hafriyat dökümleri ve yurt dışı kredilerinin usulsüz kullanımı yoluyla kendi çevresine aktardığı iddia ediliyor.

Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlananların başında gelen iş insanı Aziz İhsan Aktaş, iddianamede müşteki sıfatıyla yer alıyor. Aktaş, Ocak 2025'te "ihale yolsuzluğu" soruşturması kapsamında "suç örgütü lideri" olarak tutuklanmış, ardından etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak serbest bırakılmıştı. Ancak savcılık, örgütün asıl yöneticilerinin bu kişiler olmadığını, İmamoğlu ve ekibi olduğunu savunuyor.

Örgüt yöneticilerinden Adem Soytekin'in durumu ise ayrı bir tartışma konusu. Başsavcı Gürlek, Soytekin'in verdiği ifadeler nedeniyle tekrar tutuklandığını açıkladı. "Adem Soytekin, bize çok etkili beyanlar verdi ama tekrar tutuklanma nedeni yanlış değil eksik bilgi vermiş olmasıdır. Adem Soytekin'i örgüt yöneticisi olarak belirledik. Verdiği bilgilerin hepsi doğru. Konumu ve İmamoğlu'na yakınlığı dikkate alındığında ifadelerinin eksik olduğunu tespit ettik. İfadeleri eksik olduğundan dolayı tekrar tutukladık" dedi.

Soruşturma kapsamında görevden uzaklaştırılan Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık ve Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan da iddianamede şüpheli olarak yer alıyor. İçişleri Bakanlığı, bu isimleri görevlerinden uzaklaştırmıştı. Şişli Belediye Başkanı Şahan'ın yerine kayyum olarak Şişli Kaymakamı Cevdet Ertürkmen atanmıştı.

İddianamenin tamamlanması sonrası CHP kanadından sert tepkiler gecikmedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda iddianameyi "darbecilerin siyasete yönelik muhtırası" olarak nitelendirdi. Özel, 19 Mart'ta yaşananları "sivil darbe" olarak tanımladı ve "Yaşadığımız kötülüklerin sebebi bir kişinin siyasi ihtiraslarından ibaret" ifadelerini kullandı.

Özel, iddianamenin hukuki değil tamamen siyasi olduğunu savunarak, "Bugün açıklanan iddianame tüm dünyanın bildiği gerçeği bir kez daha ilan etti. Bu dava hukuki değil, tamamen siyasi. Darbeciler bu kez tankla ya da postalla değil, yargı cübbeleriyle geldi. Seçimle gelen ancak seçimle gitmek istemeyen bir avuç insan, korktukları rakiplerini hapse atarak Türkiye'yi büyük bir siyasi ve ekonomik krizin karanlığına sürükledi. Bu davanın amacı son seçimlerin birinci partisi olan CHP'yi durdurmak ve cumhurbaşkanı adayını engellemektir" dedi.

Özgür Özel ayrıca, iddianamenin ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na CHP'nin kapatılması için bildirimde bulunulmasını da eleştirdi. "Darbeciler, Mustafa Kemal Atatürk'e kayıtlı olan Türkiye'nin kurucu partisi CHP'nin kapatılmasını talep edecek kadar şuurlarını kaybetti. Anayasa'nın siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin maddelerini hatırlatarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirimde bulunulması, meselenin İBB'ye yönelik bir soruşturma olmadığının kanıtıdır" şeklinde konuştu.

CHP'li vekiller de benzer tepkiler gösterdi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, iddianameyi "muhtıra" olarak değerlendirirken, İYİ Parti lideri Meral Akşener de sürecin adil yargılanma ilkelerinden uzak olduğunu dile getirdi. HDP ve diğer muhalefet partileri de operasyonu "siyasi bir komplo" olarak gördüklerini açıkladı.

Soruşturma, 19 Mart sabahı İstanbul merkezli olarak başlatılmış ve o gün 106 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarılmıştı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "yolsuzluk" iddiasıyla 19 Mart'ta gözaltına alınmış ve 4 gün sonra 23 Mart'ta tutuklanarak Silivri'deki Marmara Cezaevi'ne gönderilmişti. İmamoğlu'nun tutuklanmasıyla aynı gün CHP tarafından cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesi, sürecin siyasi boyutunu daha da artırmıştı.

Gözaltı ve tutuklama dalgasında İBB Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş, Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Akgün, eski Kültür AŞ Genel Müdürü Serdal Taşkın, İBB Başkan Danışmanı Murat Ongun, Medya AŞ Genel Müdürü Fatoş Pınar Türker, Kültür AŞ Genel Müdürü Murat Abbas ve İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Buğra Gökçe de tutuklananlar arasındaydı. "Terör" soruşturması kapsamında gözaltına alınan İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat ise sağlık sorunları nedeniyle daha sonra ev hapsine alınarak serbest bırakıldı.

Başsavcı Gürlek, iddianamenin tamamlanmasının ardından soruşturmanın henüz bitmediğini de vurguladı. İSKİ, İGDAŞ, İSBAK ve Boğaziçi Tesis Yönetimi ile ilgili soruşturmaların devam ettiğini ve yakında bu kurumlarla ilgili ek iddianamelerin de hazırlanacağını açıkladı. Ayrıca Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık hakkında ihale süreçleriyle ilgili çok önemli belgeler ve ses kayıtlarının ortaya çıktığı iddia edildi.

Soruşturma kapsamında elde edilen dijital veriler ve fiziki deliller arasında, örgütün hiyerarşik yapısını gösteren belgeler, ihalelere fesat karıştırıldığını gösteren tutanaklar, rüşvet alındığını kanıtlayan ses kayıtları ve kamu kurumlarının zarara uğratıldığını gösteren mali raporlar bulunuyor. İddianamede, suç örgütünün kurulması, gizliliği, hiyerarşik yapı ve örgüt şemasının detaylı olarak anlatıldığı bir giriş bölümü de yer alıyor.

İddianamenin mahkemeye sevkinin ardından, önümüzdeki günlerde İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin iddianameyi inceleyerek kabul edip etmeme kararı vermesi bekleniyor. Mahkemenin iddianameyi kabul etmesi halinde, Türkiye siyasi tarihinin en büyük yolsuzluk davalarından birinin duruşma süreci başlayacak.

Siyasi analistler, bu davanın 2028 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Türkiye'nin en önemli gündem maddelerinden biri olacağını ve yargı sürecinin siyasi dengeleri doğrudan etkileyeceğini öngörüyor. CHP'nin adayı durumundaki İmamoğlu'nun tutukluluğunun devam edip etmeyeceği, iddianamenin mahkeme tarafından nasıl değerlendirileceği ve uluslararası kamuoyunun tepkileri yakından takip ediliyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve diğer uluslararası kuruluşların süreçle ilgili gözlemci statüsü talep etmesi beklenirken, muhalefet partileri "adil yargılanma hakkının ihlal edildiği" gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurma hazırlığı içinde olduklarını dile getiriyor. İnsan hakları örgütleri ise tutuklama sürecinin "siyasi motivasyonlu" olduğunu belirterek, İmamoğlu'nun serbest bırakılması çağrısında bulunuyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 2028 yılına kadar olan bütçe planlaması ve devam eden projelerin akıbeti de merak konusu. İBB'de yaşanan yönetim boşluğu ve kayyum atamaları, şehrin günlük işleyişini olumsuz etkilerken, belediye çalışanları arasında moralsizlik ve endişe hakim. Belediye meclisindeki CHP'li üyeler, iddianamenin "siyasi bir senaryo" olduğunu savunarak, İstanbul halkının iradesine saygı gösterilmesi gerektiğini vurguluyor.

Sosyal medya platformlarında konu en çok tartışılan gündem maddeleri arasında yerini aldı. Twitter'da #İBBİddianamesi, #Ekremİmamoğlu, #ÖzgürÖzel ve #SiyasiDarbe etiketleri Türkiye gündeminde saatlerce birinci sırada trend oldu. Kullanıcılar, iddianamenin hukuki ve siyasi boyutlarını tartışırken, bazıları "adalet mülkün temelidir" derken, diğerleri "siyasi hesaplaşma" yorumlarında bulundu.

Medyascope gibi bağımsız haber platformları, iddianamenin hukuki dayanaklarını titizlikle incelerken, iktidara yakın medya kuruluşları ise iddianamenin "devletin bekasını korumaya yönelik" olduğunu savundu. Bu durum, Türkiye'de medya ekosisteminin nasıl bölündüğünü ve aynı olayın nasıl farklı perspektiflerden sunulduğunu gözler önüne serdi.

Soruşturmanın 19 Mart'tan bu yana geçirdiği evreler, Türkiye'de yargı sistemi ve siyasi gerginlikler bağlamında akademik çalışmalara konu olacak nitelikte. Bu süreçte yaşanan tutuklama kararlarının hukuki gerekçeleri, delil toplama yöntemleri ve uzun tutukluluk süreleri, insan hakları raporlarında eleştirilerin odağında yer alıyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, önümüzdeki dönemde iddianamenin dava sürecine dair kamuoyunu daha sık bilgilendireceğini belirtirken, avukatlar ise savunma haklarının kısıtlandığı yönünde şikayetlerini sürdürüyor. İmamoğlu'nun avukatları, müvekkillerinin tutukluluk halinin "siyasi bir tercih" olduğunu ve derhal serbest bırakılması gerektiğini defalarca dile getirdi.

Kamuoyu, mahkemenin iddianameyi kabul edip etmeme kararını ve ardından gelecek duruşma tarihlerini merakla bekliyor. Bu süreçte Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerine de gölge düşürdüğü konuşulurken, Avrupa Parlamentosu'nun konuyu gündemine alacağı ve Türkiye'ye yaptırım kararları gündeme getirebileceği yorumları yapılıyor.

İBB iddianamesi, sadece bir belediye başkanı ve ekibi hakkında açılmış bir dava olmanın ötesinde, Türkiye'de demokrasi, hukuk devleti, siyasi rekabet ve yargı bağımsızlığı gibi temel kavramları yeniden gündeme getirdi. Sürecin nasıl sonuçlanacağı, sadece İstanbul'un değil, tüm Türkiye'nin geleceği açısından belirleyici olacak gibi görünüyor.