Milano'nun sisli gecelerinde, bir şehrin nabzı hızlanırken, beklenmedik bir sessizlik çöktü. Tribünlerden yükselen tezahüratlar, yılların birikmiş anılarını fısıldıyordu; ama o gece, alkışlar yerini derin bir iç çekişe bırakacaktı. Kimse, o ikonik yapının kaderinin bu kadar ani değişeceğini hayal etmemişti. Bu, sadece bir satış değildi; bu, bir efsanenin son perdesiydi. Ve şimdi, o perde yavaşça iniyor, arkasında ise geleceğin silueti belirmeye başlıyor.
Dün gece, Milano Belediye Meclisi'nin salonunda saatler süren gergin bir oturum yaşandı. 20'ye karşı 24 oyla, Giuseppe Meazza olarak da bilinen San Siro Stadı'nın ve çevresindeki arazinin, Serie A'nın iki devi AC Milan ve Inter'e satışına onay verildi. Bu karar, yıllardır stadı paylaşan ezeli rakiplerin ortak hayalini gerçeğe dönüştürüyordu. Kulüpler, dönüşümlü olarak ev sahipliği yaptıkları bu tarihi mekânda artık tam yetkiye sahip olacaktı. İtalyan basınında yankılanan haberler, olayın boyutunu ortaya koyuyordu: Satış fiyatı, İtalya Vergi Dairesi tarafından 197 milyon Euro olarak belirlenmişti. Belediye ise, 22 milyon Euro'luk bir indirim sözü vererek, kulüplere jest yapmıştı. Eğer bir pürüz çıkmazsa, işlem 40 gün içinde tamamlanacaktı. Bu, sadece bir mülk devri değil; futbol tarihinin en tartışmalı sayfalarından birinin kapanışıydı.
Kulüplerden gelen ortak açıklama, heyecanı doruğa çıkardı. FC Inter Milan ve AC Milan, "Belediye Meclisi'nin San Siro ve çevresinin satışını onaylamasından büyük memnuniyet duyuyoruz. Bu, kulüplerin ve şehrin geleceği için tarihi ve belirleyici bir adım," diye başlayan metinde, birliğin gücünü vurguladılar. Devamında, "Kulüpler, kendilerini en yüksek uluslararası standartlara uygun yeni bir stat inşa etmeye götürecek süreçte, sonraki adımlara güvenle ve sorumlulukla bakıyor. Hedef, en yüksek uluslararası standartları karşılayan, dünya çapında bir tesis olacak yeni bir stadyum. Milano için yeni bir mimari simge ve tüm dünyadaki futbol taraftarlarının tutkularının sembolü," ifadeleri yer alıyordu. Bu sözler, nostaljiyi geleceğe taşıyan bir köprü gibiydi; taraftarlar, hem hüzün hem de umutla doluydu.
San Siro'nun hikayesi, 1926'ya uzanıyordu. İlk açıldığında mütevazı bir saha olan bu ikonik stat, ek tribünler ve tadilatlarla 75 bin 800 kapasiteye ulaşmıştı. Yıllar içinde, sayısız zaferin, gözyaşının ve kahramanın evi olmuştu. Alfredo Di Stefano'nun golleri, Paolo Maldini'nin kaptanlık anları, Javier Zanetti'nin sadakati... Hepsi, bu beton yığınlarının arasında doğmuştu. Ama zaman, acımasızdı; eskiyen altyapı, modern futbolun hızına ayak uyduramıyordu. Milan ve Inter, uzun süredir yeni bir yuva arıyordu. Yeniden inşaat fikri, ülke gündemini meşgul ediyordu. La Gazzetta dello Sport'un detaylı haberinde, satışın ardından yıkımın başlayacağı ve yerine 1.2 milyar Euro maliyetli bir mega proje geleceği belirtiliyordu. Bu, sadece bir stat değil; bir şehrin kimliğinin yeniden şekillenmesiydi.
Kararın önemi, EURO 2032'de yatıyordu. İtalya ile Türkiye'nin ortak ev sahipliğinde düzenlenecek şampiyonaya hazırlık, bu satışla hız kazanıyordu. Hem uluslararası hem de İtalyan futbol otoriteleri, İtalya'nın statlarını yenilemesi gerektiğini yıllardır haykırıyordu. UEFA Başkanı Aleksander Ceferin, 6 Mayıs'ta İtalyan Mediaset kanalına verdiği röportajda, ülkeyi sertçe eleştirmişti: "En büyük futbol ülkelerinden birisiniz, sayısız dünya kupası, Avrupa Şampiyonası ve Şampiyonlar Ligi kazandınız, ancak en kötü altyapıya sahipsiniz. Bu tartışmalardan bıktım. Artık harekete geçme zamanı." Bu sözler, bir uyarıdan öte bir emir gibiydi. San Siro'nun yenilenmesi, İtalya'nın turnuvaya hazır olup olmadığını belirleyecekti. Üstelik, 2026 Kış Olimpiyatları'na da ev sahipliği yapacak stat, bu süreçte kritik rol oynayacaktı.
Geçmişe dönersek, San Siro'nun kaderi hep tartışmalıydı. 1920'lerde inşa edildiğinde, Milano'nun endüstriyel ruhunu yansıtıyordu; ama 1990'lardaki tadilatlar bile, günümüzün taleplerini karşılayamıyordu. Kulüpler, 2019'dan beri yeni stat projeleri sunuyordu; ancak belediye onayı, yıllarca gecikmişti. Taraftar grupları, yıkıma karşı protestolar düzenlemişti – "San Siro'yu kurtarın" pankartları, sosyal medyada binlerce kez paylaşılmıştı. Bazıları, tarihi mirasın korunmasını savunurken, diğerleri modern bir geleceği kucaklıyordu. Bu satış, o ikilemi sona erdirdi; ama yarattığı boşluk, futbolseverleri derinden yaraladı. Araştırmalara göre, İtalya'daki statların %70'i 50 yıldan eski; bu, Serie A'nın Avrupa'daki gerilemesinin bir nedeni olarak görülüyor.
Günümüzde, Milano sokaklarında hava karışık. Haber, saatler içinde yayıldı; ana akım medya, birbiri ardına manşet attı. Mynet, "Efsanevi stadyum resmen yıkılıyor" diye duyurdu; Haberler.com, 197 milyon Euro'luk satışın detaylarını irdeledi. Finans Gündem, kulüplerin ortak zaferini vurguladı. Yandex Spor, olimpiyat bağlantısını öne çıkardı. Taraftarlar, forumlarda duygusal paylaşımlar yaptı: "Orada doğan çocuklar gibi büyüdük, şimdi ne olacak?" diye soranlar çoğaldı. Eleştirmenler, satışın belediyeye getireceği geliri sorguluyor; 22 milyon Euro indirim, "Şehre ihanet mi?" tartışmasını alevlendirdi. Kulüplerin vizyonu ise umut verici: Yeni stat, sürdürülebilir enerjiyle donatılacak, etrafında alışveriş merkezleri ve yeşil alanlar yükselecek. Bu, Milano'yu bir futbol şehri olmanın ötesine taşıyacak.
Geleceğe dair yorumlar, heyecan verici senaryolarla dolu. Satış tamamlandıktan sonra, yıkım 2026'ya kadar başlayabilir; inşaat ise 2030'a kadar sürecek. EURO 2032'de, yeni San Siro, 80 bin kapasitesiyle parlayacak – belki de Türkiye-İtalya maçına ev sahipliği yapacak. Ceferin'in eleştirileri, bu adımla yanıt buluyor; İtalya, altyapı devrimine adım atıyor. Ama nostaljiyi kim telafi edecek? Taraftar dernekleri, eski stadın bir bölümünü müze olarak koruma talebinde bulundu. Eğer kabul görürse, efsaneler yaşayacak. Yoksa, tamamen veda mı? Bu karar, futbolun evrilmesini simgeliyor: Geçmişin gölgesinden kurtulup, geleceğin ışığına koşmak. Milano, bu yıkımla doğacak; ama o toz bulutunda, binlerce anı uçuşacak.
Tepkilerin şiddeti, olayın global yankısını gösteriyor. İtalyan medyası, "Tarihi satış gerçekleşiyor" diye başlık attı; uluslararası ajanslar, Premier Lig ve Bundesliga'daki modern statlarla kıyasladı. Taraftarlar, "San Siro ölmesin" kampanyaları başlattı; ama kulüplerin "dünya çapında simge" vaadi, birçoklarını ikna etti. Bu, sadece bir satış değil; bir mirasın dönüşümü. Yıkım makineleri çalıştığında, Milano gökyüzü hüzünlenecek; ama yeni kubbe yükseldiğinde, tezahüratlar daha gür olacak. Gelecek nesiller, "Eski San Siro nasıldı?" diye soracak; ve biz, "Efsaneydi," diye yanıt vereceğiz.
Sonuçta, bu onay, bir sonun değil, başlangıcın müjdecisi. San Siro, 99 yıllık ömründe sayısız hikaye barındırdı; şimdi, o hikayeler yeni bir sahnede can bulacak. Milano Belediye Meclisi'nin cesur adımı, İtalya futbolunu canlandırabilir – EURO 2032'de zaferler, olimpiyatlarda madalyalar. Ama unutulmasın: Her yıkım, bir yeniden doğuştur. Ve bu doğuş, futbolun kalbine dokunacak; taraftarlar, hem ağlayacak hem alkışlayacak. Milano, değişiyor; ve biz, o değişimin tanıklarıyız.