Türkiye'nin siyasi arenası, son günlerde adeta bir fırtınanın ortasında. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik tehditler, sosyal medyada patlak veren tartışmalar ve ani tutuklamalarla gündem allak bullak oldu. Özellikle AKP'ye yakın troll hesapların Erdoğan'ı hedef alan paylaşımları, sistemin kendi çocuklarını yutmaya başladığı yorumlarını beraberinde getirdi. Bu kaosun ortasında, gazeteci Fatih Altaylı'nın tahliye beklentisi ve Ekrem İmamoğlu'na karşı hazırlanan devasa iddianame, muhalefeti ayağa kaldırdı. Üstelik, Suriye'deki diplomatik hamleler ve Trump ile Erdoğan arasındaki gizli pazarlıklar, uluslararası boyuta taşındı. Bir de cabası, Gürcistan'da meydana gelen C-130 askeri kargo uçağı kazası... 20 askerin şehit düştüğü bu trajedi, perde arkasında ne saklıyor? Siyasi analizciler, bu olayların tesadüf olmadığını, büyük bir değişimin işaretleri olduğunu söylüyor.
Ferit Atay'ın moderatörlüğünde Zanka TV'de yayınlanan canlı yayında, Memduh Bayraktaroğlu ile yapılan derinlemesine sohbet, bu karmaşayı en net yansıtan platformlardan biri oldu. Atay, "Siz bu adamları altı aydır uyarıyorum, Fethi Yıldız gibi figürler için 'dikkat' dedim, şimdi inkar edecekler" diyerek, Erdoğan'ı destekleyen kesimlerin kendi içindeki çatlaklara işaret etti. Bayraktaroğlu ise, yargı sistemindeki olası bir "soğuk savaş"ı öngörerek, "Yakında hakim ve savcılar arasında büyük bir ayrışma olacak, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi CHP ve İmamoğlu meselesinde net bir mesaj verdi" diye ekledi. Bu sözler, AKP içindeki ayrışmaların yargıya sıçrayabileceğini ima ediyordu. Atay, AKP'nin siyasi İslamcı troll'lerini "kullan at" mantığıyla değerlendirdiğini vurgulayarak, "Bunlar rakip partilileri aşağılayan, hakaret eden tipler; ama sıra kendilerine gelince şaşırıyorlar" dedi. Bayraktaroğlu da bu noktada sosyolojik bir analiz yaparak, "Bu kişilerin sorunu kıskançlık; seküler, modern bir hayat sürüyorlar ama başaramadıkları için öfke kusuyorlar" yorumunu getirdi.
Olayların fitilini ateşleyen isimlerden biri, Furkan Bölükbaşı. AKP'ye yakınlığıyla bilinen sosyal medya kullanıcısı, Erdoğan'a yönelik bir tweet'le ortalığı karıştırdı. Tweet'te, eski Başbakan Adnan Menderes'in Kemalistlere yakınlaşmasını örnek göstererek, "Seni de asarlar" benzeri bir ima içeren ifadeler kullanan Bölükbaşı, "Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı" suçlamasıyla gözaltına alındı ve tutuklandı. Savcılık ifadesinde, paylaşımın kendisine ait olmadığını savunan Bölükbaşı, "AKP içinde büyüdüm, 15 Temmuz'da darbecilerle mücadele ettim" diyerek kendini savunmaya çalıştı. Ancak mahkeme, tutukluluğuna karar verdi ve sosyal medya hesabı engellendi. Atay yayında, "Bu bir oyun, şikayetler AKP'den CHP'ye gidiyor ama asıl hedef Erdoğan'ı koruma kisvesi altında kendi iç temizlik" dedi. Bayraktaroğlu ise tarihi bir düzeltme yaparak, "Menderes'in idamı, 27 Mayıs darbesinin bahanesi Atatürk ilkelerine aykırı davranmak olarak gösterildi; Bölükbaşı tarihi çarpıtıyor" diye uyardı. Bu tutuklama, Erdoğan'a tehdit dalgasının bir parçası olarak görülüyor; benzer paylaşımlar yapan diğer hesaplar da radar altında.
Bu sırada, gazeteci Fatih Altaylı'nın durumu umut verici bir hava estiriyor. "Cumhurbaşkanı'nı tehdit" suçlamasıyla tutuklanan Altaylı, ilk duruşmasında savunmasını yaptı ancak tutukluluğunun devamına karar verildi. Yine de Bayraktaroğlu, "Fatih bu hafta veya önümüzdeki hafta tahliye olacak; mahkeme itirazı kabul edecek, çünkü suikast gibi bir suç yok, sadece söz özgürlüğü" öngörüsünde bulundu. Atay, Altaylı'yı "değersiz" bulan Bayraktaroğlu'na rağmen, "Konuşmak için hapis yanlış" diyerek demokrasi vurgusu yaptı. Altaylı'nın YouTube yayınlarına ara vermesi, tahliye umudunu daha da alevlendirdi; omzundaki bez tedavisi için cezaevinde zorlandığını belirten gazeteci, "Tahliye olursam yayınlara dönerim" demişti. Bu gelişme, basın özgürlüğü tartışmalarını yeniden alevlendirdi ve muhalif kesimlerde "susturma girişimi" olarak yorumlandı.
Ekrem İmamoğlu cephesinde ise fırtına daha da şiddetli. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na yönelik iddianame, 11 Kasım 2025'te açıklanarak şok etkisi yarattı. Savcılık, İmamoğlu'nu "örgüt kurucusu ve lideri" olarak nitelendirerek, 828 yıldan 2.352 yıla kadar hapis talep etti. İddianamede, Murat Ongun ve Fatih Keleş gibi isimler de "örgüt yöneticisi" olarak suçlandı. İmamoğlu, "Alnımız ak, başımız dik" diyerek iddiaları reddetti. Ancak iddianameden 24 saat önce, ASOY İnşaat sahibi Adem Soytekin'in "etkin pişmanlık" hükümlerinden yararlanarak tahliye edilmesi, gizli bir anlaşma mı yoksa stratejik bir hamle mi sorusunu doğurdu. Bayraktaroğlu yayında, "Savcılığın itirazı olacak ama ilk mahkemede tahliye tutacak" derken, Atay "Seratinler" ifadesiyle muhalif figürlere atıf yaptı. CHP'ye kapatma davası ihbarı da iddianamede yer aldı, bu da siyasi depremin büyüklüğünü gösteriyor. İmamoğlu'nun 19 gün hücrede kalıp kontrollü tahliye edilmesi, iddianameyi gölgede bıraktı ve muhalefette "baskı altında direniş" sembolü haline geldi.
Erdoğan'ın uluslararası sahnedeki hamleleri ise bu iç karmaşayı dengelemeye yönelik görünüyor. Trump ile görüşmesinde, Suriye'ye yaptırımların kaldırılması Erdoğan'ın talebiyle gerçekleşti. Trump, "Erdoğan istedi, Suriye'ye yaptırımları kaldırdım" diyerek, Türkiye'nin rolünü övdü. Özellikle Hamas'ın Gazze'de ateşkes için ikna edilmesi konusunda Erdoğan'a "sıra sende" diyen Trump, "Erdoğan çok güçlü biri, Gazze anlaşması için çaba sarf ediyor" yorumunu yaptı. Bayraktaroğlu, "Siyasi İslam projesi bitiyor; Erdoğan, Assad gibi figürlerin dönüşümünü gördü, Batı Müslümanları terörsüz evcilleştirmek istiyor" analizini sundu. Suriye'de YPG/SDF silahlarının Suriye ordusuna devri, Hakan Fidan'ın Washington temasları ve Gazze'nin turizm merkezi olma planları, Erdoğan'ın pragmatik dönüşümünü simgeliyor. Atay, "Erdoğan Atatürk'ü övüyor, Trump sonrası ittifaklar kuruyor; Hamas'ı ikna etme gücü var" diyerek, bu değişimi "zekice" buldu. Türkiye-İsrail uzlaşması, UAE ve Sisi ile normalleşme, Erdoğan'ın "siyasi şartları yerine getirme" stratejisinin parçası.
Trajedinin zirvesi ise C-130 kargo uçağı kazası. 11 Kasım 2025'te Azerbaycan'dan dönen Türk Hava Kuvvetleri'ne ait uçak, Gürcistan'ın Sighnaghi bölgesinde düştü ve 20 asker şehit oldu. Milli Savunma Bakanlığı, "Kurtarma çalışmaları sürüyor" açıklaması yaptı ancak kaza nedeni belirsiz. Uçağın 27 dakikada sinyal kesmesi, meteorolojik şartlar mı yoksa teknik arıza mı sorusunu gündeme getirdi. Bayraktaroğlu, "Çoğu gerçekleri biliyor, perde arkası görüş vs. bilgi ayrımı yapın" uyarısında bulundu. Prof. Dr. Orhan Şen, "Meteorolojik şartlara baktım, net cevap yok" derken, uçuşların geçici olarak durdurulması, filosun ömrü ve bakım tartışmalarını alevlendirdi. Bu kaza, Erdoğan'ın Suriye hamleleriyle çakışınca, "gizli operasyon mu?" spekülasyonları doğurdu.
Yayının sonunda Atay, "Gerçeği konuşmak taraftarlık değil" diyerek, Kılıçdaroğlu'na atıfla "yalan videolara dava açmamak hataydı" eleştirisi yaptı. Bayraktaroğlu ise, "Liderleri körü körüne takip etmeyin, sistem atar" uyarısıyla bitirdi. Bu tartışma, Türkiye'nin siyasi geleceğini şekillendiren bir ayna gibi: Tehditler, tutuklamalar, diplomatik zaferler ve trajediler iç içe. Erdoğan'ın dönüşümü, yargıdaki değişim ve muhalefetin direnişi, önümüzdeki haftalarda daha da netleşecek. Kimse güvende değil; bu fırtına, herkesi etkileyecek.