Gerçek Gündem Haberleri

Erdoğan Barış Sürecinde Strateji Değiştirdi: İmralı Görüşmeleri ve Barzani Hamlesi Ne Anlama Geliyor?

Erdoğan İmralı sürecini sahiplendi: Barzani Şırnak ziyareti, PKK'ya karşı Suriye operasyonu ve terörsüz Türkiye hedefi... AK Parti-MHP ittifakı altında riskli barış dansı, darbe söylentileri ve ABD'nin Suriye oyunu! Bu strateji değişimi Kürt sorunu, Öcalan mesajları ve Halk İttifakı'nın geleceğini sarsıyor. Gerçekler şok edici, barış mı yoksa tuzak mı? Hemen okuyun, Türkiye'nin kaderi değişiyor!

Türkiye'nin siyasi arenası, son günlerde adeta bir satranç tahtasına dönmüş durumda. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yıllardır tartışılan İmralı süreciyle ilgili ilk kez net bir sahiplenme mesajı vererek, stratejik bir dönüşüm sinyali gönderdi. Bu hamle, sadece iç politikayı değil, Suriye'deki jeopolitik dengeleri de yeniden şekillendiriyor. Mesud Barzani'nin Şırnak ziyareti, Mela Ciziri Sempozyumu'ndaki konuşmalar ve AK Parti-MHP Halk İttifakı'nın barışa yönelik adımları, terörün kökünü kazma vaadiyle birleşince, umut mu yoksa yeni riskler mi doğuracağı sorusu gündemin merkezine oturdu.

Peki, bu değişim gerçekten bir dönüm noktası mı, yoksa geçmişteki gibi yarım kalmış bir girişim mi? Detaylara inelim; çünkü Erdoğan'ın "vücudumuzu taşın altına koyduk" sözü, sadece bir retorik değil, somut bir eylem planının habercisi gibi duruyor. Barış süreci, Kürt sorunu, Suriye operasyonu ve uluslararası aktörlerin gölgesinde, Türkiye'nin 2026'ya giden yolunu belirleyecek unsurlar burada yatıyor.

Barzani'nin Şırnak ziyareti, bu sürecin en dikkat çekici halkalarından biri olarak öne çıkıyor. Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin lideri Mesud Barzani, 10 Aralık 2025'te Şırnak'ta düzenlenen Mela Ciziri Sempozyumu'na katıldı. Mela Ciziri, 16. yüzyılda yaşamış bir Kürt âlimi; Mevlana gibi tasavvufi şiirleri ve felsefesiyle tanınan bu figür, sempozyumda Kürt kültürünün birleştirici sembolü olarak konumlandırıldı. Barzani'nin katılımı, tesadüf değil; zira o, Türkiye'de muhafazakâr Kürtler arasında büyük saygı gören bir isim. Eski AK Parti Milletvekili Bülent Arınç, bu ziyareti yorumlarken, * "O Türkiye'nin dostudur. Barış süreçlerinde hep yanımızda durdu, ülkemizde muhafazakâr Kürtler arasında çok popüler bir figür." * diyor.

Arınç'ın bu sözleri, Barzani'nin 2013 Çözüm Süreci'ndeki rolünü hatırlatıyor; o dönemde Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri olarak, PKK'ya alternatif bir Kürt sesi olmayı başarmıştı. Ziyaretin zamanlaması ise kritik: İmralı görüşmelerinin yeniden alevlendiği bir dönemde, Barzani'nin Şırnak'ta konuşması, Öcalan-PKK eksenine karşı bir denge unsuru olarak okunuyor. PKK, tarihsel olarak Talabani ailesinin Sulaymaniye bölgesinde daha rahat hareket ederken, Barzani'nin Erbil'iyle çatışmalı bir ilişki içinde. Bu ziyaret, Türkiye'nin Kürt politikasında "böl ve yönet"ten ziyade, "birleştir ve ilerlet"e geçiş sinyali mi veriyor?

Erdoğan'ın AK Parti Grup Toplantısı'ndaki konuşması, strateji değişiminin en somut göstergesi. Yıllardır MHP lideri Devlet Bahçeli'nin baskısıyla İmralı'ya giden heyetler, genellikle Erdoğan'ın gölgesinde kalmıştı. Ancak son konuşmasında, Cumhurbaşkanı doğrudan süreci sahiplendi: * "Umarım süreç biraz daha ivme kazanır. 23 yıllık tecrübemiz ışığında tabii ki bu riskleri de göz ardı etmiyoruz. Hedefe yaklaştıkça istismar mekanizmaları daha fazla devreye girecek.

Terör bittiğinde işsiz kalacak olanlar bunu engellemek için daha çok çalışacak. Türkiye'nin bu paslı zincirlerden kurtulmasını istemeyenler sonuna kadar vazgeçmeyecek. Bunların hepsinin farkındayız ve hepsine hazırlıklıyız. Biz sadece elimizi değil, vücudumuzu taşın altına koyduk." * Bu sözler, Erdoğan'ın optimist ama temkinli bir ton tuttuğunu gösteriyor. Sürecin "Halk İttifakı" çatısı altında yürütülmesi, AK Parti-MHP ortaklığının gücünü vurguluyor. Erdoğan, "terörsüz bölge" hedefini koyarken, geçmişteki hatalardan ders çıkardıklarını ima ediyor. 2013-2015 Çözüm Süreci'nin yarım kalması, hendek olayları ve FETÖ'nün sabotajları gibi travmalar, bu sefer "hazırlıklıyız" vurgusunu haklı çıkarıyor. Peki, bu sahiplenme neden şimdi? Hüseyin Yayman gibi isimlerin "AK Parti pasif bekliyor" eleştirileri, Erdoğan'ı harekete geçirmiş olabilir. Strateji değişimi, sadece iç barış değil, Suriye'deki PKK/YPG varlığını hedef alan bir bütünün parçası.

Suriye cephesi, bu stratejinin en karmaşık boyutu. Türkiye, Fırat'ın doğusunda 30 kilometre derinliğinde bir güvenlik kuşağı oluşturma planını devreye sokuyor; bu, 15 yeni üs alanı, barajlar ve elektrik santrallerinin kontrolünü kapsıyor. ABD'nin 10 Mart planı – SDF'nin (Suriye Demokratik Güçleri) silah bırakıp Suriye ordusuna katılmasını öngören – burada kilit rol oynuyor. PKK'nın Suriye kolu YPG, Öcalan modeline dayalı özerk bir yapı kurma peşinde; ancak Barzani'nin Kuzey Irak modeli, ABD için daha kabul edilebilir görünüyor. 2016-2017 ABD Kongresi Dış İlişkiler Komitesi oturumlarından birinde, Özel Temsilci Michael Ratney, Afrin gibi bölgelerin Türk kontrolünde olduğunu belirtirken, Senatör Marco Rubio, * "Bağımsızlık için bir sonraki adım ne? Savaş, Suriye'nin üniter yapısını değiştirebilir." * diye sormuştu. Bu tartışmalar, ABD'nin Kürt özerkliğini Irak modeli üzerinden desteklediğini gösteriyor; Öcalanvari bir yapı ise istenmiyor. Barzani'nin ziyareti, bu bağlamda PKK'nın Suriye'deki etkisini kırmak için bir hamle: Barzani ailesi, Öcalan'la tarihsel husumet içinde. Türkiye'nin İsrail'le "garip bir dans" yaptığı Suriye meselesi ise, satranç hamleleri gibi: ABD, YPG'yi desteklerken, Türkiye üslerini genişletiyor. Bu denge, barış sürecinin başarısını belirleyecek; zira Suriye'deki istikrarsızlık, İmralı görüşmelerini baltalayabilir.

Riskler ve tehditler, stratejinin gölgesinde büyüyor. Sürecin başarısız olması halinde, MHP içinde Bahçeli'ye karşı darbe söylentileri dolaşıyor. Bahçeli, bunu "devlet projesi" olarak görüyor ve Erdoğan'ın çözeceğini söylüyor. Öcalan'ın Bahçeli üzerinden Erdoğan'a "uyarı" veya "tehdit" gönderdiği iddiaları ise belirsiz; Mümtezer Türköne'nin bir yazısında, hükümetin gücüne rağmen Bahçeli'nin etkisinin devam ettiği belirtiliyor. Terörün bitmesi, "işsiz kalacaklar"ı harekete geçirecek; FETÖ kalıntıları, HDP içindeki sabotajcılar ve uluslararası aktörler, süreci sabote edebilir. Erdoğan'ın "mekanizmalar devreye girecek" uyarısı, bu farkındalığı yansıtıyor. Barışın bedeli ağır: Kürt sorunu, yıllardır Türkiye'nin kanayan yarası; ama bu sefer Halk İttifakı, MHP'nin milliyetçi damarını yatıştırarak ilerliyor. Barzani gibi figürler, muhafazakâr Kürtleri kazanmak için kilit; zira PKK, seküler ve radikal bir yapı.

Bu strateji değişimi, Türkiye'nin jeopolitik haritasını yeniden çiziyor. İmralı heyetlerinin MHP baskısıyla gitmesi, Erdoğan'ın pasif rolü eleştirilmişti; ama şimdi "vücudumuzu taşın altına koyduk" ifadesi, tam bir sahiplenme. Barzani'nin Şırnak hamlesi, Suriye'deki PKK etkisini kırmak için akıllıca; ABD Kongresi'nin eski tartışmaları, özerklik modellerinin çatıştığını gösteriyor. Riskler yüksek: Darbe söylentileri, sabotaj mekanizmaları ve İsrail-ABD dansı... Ama Erdoğan'ın 23 yıllık tecrübesi, umut veriyor. Barış süreci, terörsüz bir Türkiye için son şans mı? Kürt sorunu, bu hamlelerle çözülecek mi, yoksa yeni tuzaklar mı bekliyor? Strateji değişimi, sadece bir konuşma değil; Suriye üsleri, Barzani ittifakı ve Halk İttifakı'nın direnciyle somutlaşıyor. Türkiye, paslı zincirleri kırarsa, 2026'ya daha güçlü girecek – ama yol, engellerle dolu. Bu değişim, izlemeye değer; zira barışın bedeli, milletin birliğiyle ödenecek.