Dünya

Epstein Belgelerinde Trump'ın Adının Geçmemesi Örtbas İddialarını Körüklüyor!

Jeffrey Epstein soruşturmasına ait belgelerin kısmen yayımlanması, ABD siyasi gündemini sarsıyor. Sansürlemeler, eksik dosyalar ve ünlü isimlerin fotoğrafları tartışma yaratırken, şeffaflık talepleri yükseliyor. Bu gelişmelerin perde arkası merak uyandırıyor.

ABD'de uzun yıllardır kamuoyunun yakından takip ettiği bir dosya, son günlerde yeniden manşetlerde yer alıyor. Jeffrey Epstein'in cinsel istismar suçlarıyla ilgili soruşturma belgeleri, Kongre'nin aldığı karar doğrultusunda kısmen kamuoyuyla paylaşılmaya başlandı. Bu süreç, hem mağdurların hem de siyasi aktörlerin tepkilerini beraberinde getiriyor.

Belgelerin yayımlanması, Epstein'in geniş bağlantılarını bir kez daha gözler önüne seriyor. Fotoğraflar, FBI raporları, ifade tutanakları ve soruşturma kayıtlarından oluşan materyaller, ünlü isimlerle dolu. Ancak yayımlanan kısmın sınırlı ve ağır sansürlü olması, güvensizliği artırıyor. Bazı belgelerde aynı bilgilerin bir yerde açık, başka yerde karartılmış olması dikkat çekiyor.

Tartışmaların merkezinde, eski Başkan Donald Trump'ın belgelerde neredeyse hiç yer almaması var. Epstein ile 1990'lar ve 2000'lerin başında yakın arkadaşlıkları bilinen Trump'ın adı geçmezken, fotoğraflarının da sınırlı olması tepki çekiyor. Hatta yayımlanan bir Trump fotoğrafının kısa süre sonra siteden kaldırılması, örtbas iddialarını güçlendiriyor. Bu fotoğraf, silinen 16 dosyadan biri olarak kaydediliyor.

Belgelerde öne çıkan isimlerden biri eski Başkan Bill Clinton oluyor. Clinton'ın Epstein'ın malikanesinde havuz ve jakuzi benzeri ortamlarda çekilmiş fotoğrafları geniş yankı uyandırıyor. Yüzleri sansürlenmiş kişilerle birlikte görülen bu görüntüler, siyasi tartışmaları alevlendiriyor. Clinton'ın danışmanı, bu fotoğrafların eski olduğunu belirterek, odak noktasının Clinton değil Trump olması gerektiğini savunuyor.

Diğer ünlü isimler arasında şarkıcı Michael Jackson, Mick Jagger, Diana Ross, gazeteci Walter Cronkite, İngiliz girişimci Richard Branson, York Düşesi Sarah Ferguson ve Prens Andrew yer alıyor. Prens Andrew'un kadınların kucağında uzandığı bir fotoğraf da belgelerde dikkat çekiyor. Bu isimlerin dosyada geçmesi, herhangi bir suç isnadı anlamına gelmiyor ancak bağlantıları hatırlatıyor.

Mağdurlar cephesinden sert tepkiler geliyor. Marina Lacerda adlı mağdur, sansürlemelere öfke duyarak "Hepimiz öfkeliyiz, bu yüzümüze atılan yeni bir tokat" diyor. Jess Michaels ise kendi beyanını ve FBI görüşmelerini belgelerde bulamadığını belirterek hayal kırıklığını ifade ediyor. Mağdurlar, daha fazla şeffaflık beklediklerini vurguluyor.

Siyasi arena da hareketli. Demokrat Senatör Chuck Schumer, silinen dosyaları işaret ederek "Amerikan tarihinin en büyük örtbaslarından biri olabilir" uyarısı yapıyor. Temsilciler Meclisi'ndeki Demokratlar, Trump fotoğrafının kaldırılmasını fark edip açıklama talep ediyor. Bazı Cumhuriyetçiler de yayımlamanın yasa ruhuna aykırı olduğunu savunuyor.

Adalet Bakanlığı, yayımlamanın sadece bir kısmını içerdiğini, mağdurları koruma ve inceleme yoğunluğu gerekçesiyle sansür uyguladığını belirtiyor. Önümüzdeki haftalarda yüz binlerce sayfa daha paylaşılacağı açıklanıyor. Ancak bu gerekçeler, tepkileri dindirmiyor. Bakanlık yetkilileri, ünlü isimlerin sansürlenmediğini iddia etse de uygulamada tersine örnekler görülüyor.

Trump cephesi ise Demokratları "Epstein Yalanı" yaymakla suçluyor. Beyaz Saray, yönetimi "tarihin en şeffafı" olarak tanımlıyor. Geçen ay Demokratların yayımladığı e-postalarda Epstein'ın Trump'ın "kızlardan haberdar olduğunu" yazdığı iddia edilmiş, ancak detay verilmeden bırakılmıştı.

Bu gelişmeler, Epstein dosyasının sadece hukuki değil, aynı zamanda siyasi bir hesaplaşma alanı olduğunu gösteriyor. Belgelerin parça parça ve sansürlü yayımlanması, komplo teorilerini besliyor. Mağdurların adalet arayışı ise belgelerin tamamının açığa çıkarılması talebiyle güçleniyor.

Genel olarak, Epstein belgelerindeki bu kısmi şeffaflık girişimi, beklenen etkiyi yaratmadı. Clinton fotoğrafları gibi unsurlar dikkat çekerken, Trump'ın yokluğu soru işaretlerini çoğalttı. Önümüzdeki dönemde yeni tranşların yayımlanmasıyla tartışmaların süreceği öngörülüyor.

Bu süreç, ABD'de güç, bağlantılar ve adalet mekanizmasının işleyişi hakkında derin sorgulamalara yol açıyor. Mağdurların sesi, siyasi çekişmelerin ötesinde en güçlü çağrı olmayı sürdürüyor. Belgelerin kalan kısmı yayımlanana kadar gözler Adalet Bakanlığı'nda olacak.

Sonuçta, Epstein dosyalarındaki sansür ve eksiklikler, şeffaflık tartışmalarını alevlendirmiş durumda. Ünlü isimlerin fotoğrafları ve mağdurların tepkileri, konunun ne kadar hassas olduğunu hatırlatıyor. Bu belgeler, geçmişin gölgelerini aydınlatma potansiyeli taşırken, mevcut uygulamalar güven erozyonuna neden oluyor. Önümüzdeki gelişmeler, hem mağdurlar hem kamuoyu için kritik önem taşıyor.