Merkez Bankası'nın son faiz hamlesi, ekonomi dünyasında yeni tartışmaları tetikliyor ve geleceğe dair beklentileri şekillendiriyor. Bu karar, uzun süredir devam eden mücadelede bir dönüm noktası olarak görülüyor, ancak detaylar incelendiğinde daha derin anlamlar taşıyor.

Merkez Bankası, siyasi baskı altında kaldığını belli eder biçimde faizde 40'ın altına inmek için 1 puan indirim yaptı. Bununla birlikte hem 2026 yılındaki yüzde 16 hedefi, hem de enflasyonda tek hane hedefi çöpe atılmış oldu. Bu karar, enflasyonla mücadelede iktidarın havlu attığını göstermiş oldu. Reel sektörün çok yüksek indirim talebini karşılamadı ama teknik olarak gereken sabit tutma kararını da veremedi. Bir ara yol bulduğu anlaşılan Merkez Bankası, bu kararıyla enflasyonla mücadelede tıkandığını piyasalara ilan etmiş oldu.

Bu karardan sonra piyasalardaki 2026 beklentisi, giderek hedeften daha da uzaklaşacaktır. Merkez, 2 ay önce geçtiği enflasyon hedeflemesinin gereği olarak, yüzde 16'lık hedefe sadık kalsaydı, faizi indirmemesi gerekiyordu. Merkez Bankası faiz kararını açıkladığı PPK metninde, enflasyonun düşmeye devam ettiğini ama sürecin yavaşladığını da itiraf etti. Buradan da yola çıkarak, 2026 yılında enflasyonun ancak yüzde 25'lere kadar inebileceği beklentisi giderek güç kazanacak. Bu gidişle yüzde 25'in bile iyimser kalma ihtimali olduğu da açık. Seçimin beklendiği 2027 yılından önce devreye girecek popülist harcamaların etkisiyle, enflasyonun 2027'de yeniden yüzde 30'un üzerine çıkma ihtimalinin yüksek olduğu da rahatlıkla söylenebilir.

Bir süredir, faiz indirimi yapıldığı takdirde, önümüzdeki sürece ilişkin beklentimizi paylaşıyorduk. 1990'lı yıllardaki seviyeler olmasa da, yeniden yüksek ve dalgalı bir enflasyon sürecine girileceği beklentimizin güç kazandığını söyleyebiliriz. Bu yıl sonunda enflasyonun yüzde 32-33 arasında gerçekleşmesi bekleniyor. Yılbaşı zamlarına bağlı olarak, yılın ilk aylarında belki yıllık bazda yüzde 30'un biraz altına inilebilir. İşte bu nedenle Merkez Bankası'nın yıl sonuna kadar, bu gidişle yarım ya da 1 puanlık bir indirimi yapabileceği tahmin ediliyor. Faizlerin yüzde 38'in altına inme ihtimali ise yok gözüküyor.

Finansman sıkıntısı büyüyünce, bu nedenle yüksek oranlı seri faiz indirimleri talep eden reel sektörün, bu karardan memnun olması beklenmiyor. Bu nedenle iktidarın reel sektörü tatmin için önümüzdeki dönem sübvansiyonlu kredilere yönelmesi sürpriz olmayacaktır. Bu da ileriye dönük enflasyon için yaptığımız tahminlerin bile iyimser kalmasına neden olabilir. Zaten uluslararası sigorta devi Allianz'ın, bu gidişatı görerek 2026'de iflasların artmasını beklediğini görüyoruz. Uluslararası rating kuruluşu Moody’s Ülke Risk Grubu Kıdemli Kredi Yetkilisi Alexander Perjessy, kendi verdikleri puanın gösterdiği durumun sonuna gelindiğini, risklerin fazla olduğunu söylemiş.

Moody’s yetkilisi karardan önce yaptığı açıklamada Merkez Bankası’nın işini yapabildiğini ancak kurum olarak nihayetinde daha fazla bağımsız hale gelemediğini söyleyerek, sanki alınan kararı önceden özetlemiş. Dezenflasyon ivmesinin görünür şekilde yavaşladığını, siyasi tansiyonların da kazanımların bir kısmını geri alınması riskini getirdiğini kaydeden Perjessy, enflasyonda ataleti kırmak için çok daha fazla ekonomik sıkıntı ve ekonomik yavaşlama gerekebilir demiş. Özetle, bu siyasi iklimde, mevcut politikalarla artık işin sonuna gelindiğini, başka bir deyişle enflasyonla mücadelenin sonuna gelindiği söylemiş. Belki bu uyarılar seneye puanınız düşebilir iması da taşıyordur, kim bilir?

Son gelişmelerle birlikte, Merkez Bankası'nın ekim ayı kararı piyasalarda yeni bir dalga yaratıyor. Politika faizi yüzde 39,5 seviyesine indirilerek, son üç toplantıda toplam 650 baz puanlık indirim gerçekleştirilmiş oldu. Bu hamle, iki yıl aradan sonra faizin yeniden yüzde 40'ın altına düşmesini sağladı. Piyasa beklentileri doğrultusunda gelen bu indirim, kredi ve mevduat faizlerinde yeni düzenlemeleri tetikleyebilir. Uzmanlar, Para Politikası Kurulu'nun bu adımıyla frene basmadığını, ancak yavaşlamanın devam edebileceğini belirtiyor. JPMorgan gibi uluslararası kurumlar, bu karar sonrası yeni tahminlerini güncelledi ve enflasyonun kontrol altına alınmasında daha fazla çaba gerektiğini vurguluyor.

Ekonomik yavaşlamanın gerekliliği tartışılırken, reel sektörün talepleri ve hükümetin olası sübvansiyonlu kredi adımları, geleceğe dair belirsizlikleri artırıyor. Yıl sonu enflasyon tahminleri yüzde 32-33 aralığında tutulurken, 2026 için yüzde 25 seviyesi bile zorlu görünüyor. Popülist politikaların etkisiyle 2027'de enflasyonun yüzde 30'u aşması ihtimali, yatırımcıları tedirgin ediyor. Bu süreçte, yüksek ve dalgalı enflasyon dönemine dönüş sinyalleri güçleniyor, ancak erken müdahalelerle dengelenme umudu da var.

Altında Fırtına Öncesi Sessizlik: Kritik Seviyenin Altına Düştü!
Altında Fırtına Öncesi Sessizlik: Kritik Seviyenin Altına Düştü!
İçeriği Görüntüle

Merkez Bankası'nın metninde belirtilen enflasyon düşüşündeki yavaşlama, kararın arkasındaki temel gerekçelerden biri olarak öne çıkıyor. Bu itiraf, piyasaların 2026 beklentilerini daha da revize etmesine yol açıyor. Reel sektörün memnuniyetsizliği, alternatif finansman yollarını gündeme getirirken, uluslararası kuruluşların uyarıları dikkat çekiyor. Allianz'ın iflas artışı öngörüsü ve Moody’s'in bağımsızlığa vurgusu, genel tabloyu tamamlıyor.

Gelecek aylarda beklenen indirimler, faizlerin yüzde 38'in altına inmeyeceği tahminleriyle sınırlı kalıyor. Bu durum, ekonomik aktörlerin stratejilerini yeniden şekillendirmesini gerektiriyor. Enflasyonla mücadeledeki bu aşama, yeni fırsatlar doğururken aynı zamanda riskleri de beraberinde getiriyor. Piyasaların bu karara tepkisi, önümüzdeki dönemin yönünü belirleyecek unsurlardan biri olacak.