Gerçek Gündem Haberleri

Ekrem İmamoğlu İddianamesinin Şifreleri ve Saraydaki Kırık Sandalye Mesajı

İmamoğlu'nun CHP liderliği için yargılandığı dava, Saray'daki koltuk kırılma olayı ve siyasetin finansmanı tartışmalarıyla yeni bir boyut kazandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında hazırlanan yeni iddianame ve siyasi yasak tartışmaları, Türkiye siyasetinin en sıcak başlığı olmaya devam ediyor. Ancak bu kez tartışmalar hukuki boyuttan ziyade, iddianamenin "siyasi" dili ve geçmişte yaşanan sembolik olaylarla olan bağlantısı üzerinden yürüyor.

Hazırlanan iddianamede savcılığın, Ekrem İmamoğlu'nu "CHP'yi ele geçirmek istemek" ve "Cumhurbaşkanı adayı olmak için finansal kaynak yaratmakla" suçladığı öne sürülüyor. Siyasi analistler, bir siyasetçinin kendi partisinde genel başkanlığa oynamasının veya cumhurbaşkanı adayı olmak istemesinin demokratik bir hak olduğunu, bunun bir "suç" olarak iddianameye girmesinin hukuken izah edilemeyeceğini belirtiyor. Bu durumun, aslında CHP içindeki Kılıçdaroğlu yönetimini "devletin meşru muhatabı" olarak gören bir anlayışın yansıması olduğu iddia ediliyor.

Bu süreçte, 2019 seçimlerinin hemen ardından yaşanan ve o dönem "kaza" olarak geçiştirilen bir olay yeniden gündeme geldi. Ekrem İmamoğlu'nun ikinci seçimi kazandıktan sonra Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne yaptığı ziyarette oturduğu sandalyenin kırılması, bugün yaşananların ilk sinyali olarak yorumlanıyor. O dönemde İmamoğlu'nun sandalyesinin kırılmasının ve yere düşmesinin, aslında "Saraydaki koltuğa göz dikme, yoksa oturduğun koltuğu da kırarız" şeklinde sembolik bir mesaj taşıdığı, 19 Mart'ta başlatılan operasyonların da bu mesajın eyleme dökülmüş hali olduğu ifade ediliyor.

Eleştirmenler, Türkiye'de siyasetin finansmanı konusunda büyük bir ikiyüzlülük yaşandığına dikkat çekiyor. "Siyaset pahalı bir iştir" gerçeğinden hareketle, AKP'nin kuruluş sürecinde belediyeler ve iş dünyasından sağlanan finansman modellerinin bugün suç sayılmadığı, ancak muhalefetin benzer yöntemlerle güçlenmesinin "yasadışı örgüt kurmak" kapsamına sokulduğu vurgulanıyor. "Benim yaptığım meşrudur, senin yaptığın gayrimeşrudur" anlayışının hakim olduğu bu sistemde, yargının bir sopa olarak kullanıldığı belirtiliyor.

İmamoğlu'nun diğer muhalif liderlerden farkının ise "sistemin kurallarını bilerek oynaması" olduğu belirtiliyor. İddianamede iktidara yakın iş insanlarının ve "beşli çete" olarak anılan gruplarla bağlantılı isimlerin de geçmesi, İmamoğlu'nun Karadeniz lobisi ve iktidar çevresiyle de ilişki kurabilen, "sizin oynadığınız oyunu ben de oynarım" diyebilen cesur bir profil çizdiği şeklinde yorumlanıyor. Bu durumun, mevcut iktidar bloğu için İmamoğlu'nu daha tehlikeli bir rakip haline getirdiği konuşuluyor.