Ekrem İmamoğlu'nun resmi belgede sahtecilik suçlamasıyla yargılandığı diploma davası, beklenmedik bir skandalla yeni bir boyut kazandı ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, duruşma sırasında hukuka aykırı şekilde alınan ses kayıtlarının sosyal medyada paylaşılması üzerine acil bir soruşturma başlattı. Bu olay, 8 Aralık 2025 tarihinde Marmara Ceza İnfaz Kurumu yerleşkesinde gerçekleşen duruşma sırasında patlak verdi ve Türkiye'nin siyasi arenasını bir kez daha sarsan gelişmelerden biri olarak tarihe geçti. Tutuklu cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu'nun yargılandığı İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2025/381 Esas sayılı dosyasında, kovuşturma işlemleri sırasında ses kaydının izinsiz alınması ve X isimli sosyal paylaşım platformunda yayılması, adalet sisteminin en hassas noktalarından birini hedef aldı. Savcılığın resmi açıklaması, bu kaydın hukuka aykırı olduğunu teyit ederken, soruşturmanın Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından resen başlatılması, olayın bireysel bir hata olmaktan öte organize bir girişim olabileceğini işaret ediyor. Bu skandal, İmamoğlu'nun tutuklu yargılanması sürecini daha da karmaşık hale getirirken, muhalefet cephesinde "siyasi intikam" iddialarını alevlendirdi ve kamuoyunda büyük bir infial yarattı.
Diploma davası, İmamoğlu'nun üniversite diplomasının sahte olduğu iddialarıyla başlamış, ancak bu ses kaydı olayı, davanın esasından ziyade yargılama prosedürlerindeki usulsüzlükleri ön plana çıkarıyor. Savcılığın hızlı müdahalesi, yargıdaki şeffaflık tartışmalarını yeniden alevlendirirken, bu soruşturmanın İmamoğlu'nun genel yargı sürecine nasıl yansıyacağı merak konusu haline geldi. Olayın zamanlaması, cumhurbaşkanlığı adaylığı bağlamında İmamoğlu'nun siyasi geleceğini doğrudan etkileyebilecek bir nitelik taşıyor; zira tutuklu yargılanan bir figürün duruşma görüntü ve seslerinin izinsiz yayılması, hem gizlilik ilkesini ihlal ediyor hem de kamu vicdanını yaralıyor. Bu gelişme, Türkiye'nin 2025 siyasi krizinin bir parçası olarak, yargı bağımsızlığı ve medya etiği tartışmalarını derinleştirirken, İmamoğlu'nun avukatları ve destekçileri, olayın derhal durdurulması ve sorumluların cezalandırılması çağrısında bulundu.
Ses kaydının içeriği henüz tam olarak kamuoyuyla paylaşılmadı, ancak duruşma sırasında İmamoğlu'nun savunma argümanlarını kapsadığı biliniyor; bu da kaydın stratejik bir sızıntı olabileceği şüphesini artırıyor. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bu hamlesi, benzer usulsüzlüklerin önlenmesi açısından emsal teşkil edebilir ve yargı süreçlerindeki dijital güvenlik önlemlerini masaya yatırabilir. İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığı, bu dava ve soruşturmalarla gölgelenirken, muhalefet partileri olayı "demokrasi testi" olarak nitelendirerek dayanışma mesajları yayınladı. Bu olay, sadece bir ses kaydı skandalı değil, aynı zamanda yargı-medya-siyaset üçgenindeki kırılgan dengeleri ortaya koyan bir vaka olarak, uzun vadeli etkileriyle Türkiye'nin hukuki manzarasını değiştirebilir.
Soruşturmanın teknik ve hukuki temelleri, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 286. maddesine dayanıyor ve bu madde, örgütlü suçlar kapsamında gizliliğin ihlali, delil uydurma ve resmi prosedürlerin manipülasyonunu kapsıyor. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın resmi açıklamasında, "08.12.2025 tarihinde Marmara Ceza İnfaz Kurumu yerleşkesinde yer alan duruşma salonunda, sanık Ekrem İmamoğlu'nun resmi belgede sahtecilik suçundan İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2025/381 Esas sayılı dosyasında yargılamasına devam edildiği; ancak kovuşturma işlemleri sırasında hukuka aykırı biçimde ses kaydı alınarak X isimli sosyal paylaşım sitesinde paylaşıldığının anlaşılması üzerine: (kaydeden ve nakleden) sorumlular hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 286. maddesi kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığımız Örgütlü Suçlar Bürosunca resen soruşturma işlemleri başlatılmıştır," denilerek olayın kronolojisi net bir şekilde ortaya konuyor.
Bu ifade, savcılığın delil toplama sürecinin hızını ve ciddiyetini yansıtırken, ses kaydının duruşma salonunda alınmasını ve X platformunda yayılmasını doğrudan suç unsuru olarak tanımlıyor. Örgütlü Suçlar Bürosu'nun devreye girmesi, olayın bireysel bir eylemden ziyade koordineli bir yapıya işaret ettiğini düşündürüyor; zira büro, genellikle organize suç ağlarını hedef alır ve bu bağlamda, kaydı alan kişinin mahkeme personeli mi yoksa dışarıdan bir ajan mı olduğu soruşturulacak. Şüpheliler henüz isimlendirilmedi, ancak kaydeden ve nakleden sorumlular olarak tanımlanmaları, soruşturmanın dar bir çerçeveyle başlayacağını, ancak genişleyebileceğini ima ediyor. Marmara Ceza İnfaz Kurumu'nun duruşma salonu, yüksek güvenlikli bir alan olmasına rağmen bu tür bir sızıntıya sahne olması, tesisin iç prosedürlerindeki zafiyetleri gündeme getiriyor ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün acil bir inceleme başlatması bekleniyor.
Bu olay, duruşmanın 8 Aralık 2025'te saat 10:00 civarında başladığını ve İmamoğlu'nun video konferans yoluyla katıldığını da doğruluyor; ses kaydının bu bağlantı üzerinden mi yoksa fiziksel salondan mı alındığı, soruşturmanın kilit noktalarından biri olacak. Hukuka aykırılık, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 193. maddesiyle çakışıyor; zira duruşmaların gizliliği, özellikle tutuklu sanıklar için mutlak bir koruma sağlıyor. Savcılığın resen soruşturma başlatması, şikayet üzerine değil kendi inisiyatifiyle hareket ettiğini gösterirken, bu adımın İmamoğlu'nun diploma davasındaki delillerin güvenilirliğini de etkileyebileceği tartışılıyor. Diploma davası, İmamoğlu'nun İstanbul Üniversitesi diplomasının iptaliyle başlayan bir süreçti ve YÖK'ün sahtecilik iddiaları üzerine mahkemeye taşınmıştı; ses kaydı olayı, bu davanın siyasi motivasyonlu olduğu tezini güçlendiriyor. Kamuoyunda yankı bulan bu skandal, sosyal medyada #İmamoğluSesKaydı etiketiyle binlerce paylaşım aldı ve muhalefet liderleri, olayı "yargı darbesi" olarak nitelendirdi. Soruşturmanın ilerleyişi, yakında ifade alma aşamasına geçecek ve bu, mahkeme personeli ile X platformu moderatörlerini kapsayabilir. Bu gelişme, Türkiye'nin 2025 yargı reformu tartışmalarında önemli bir yer tutarken, dijital delillerin güvenilirliğini sorgulatıyor ve gelecekteki davalarda ses/video kayıt yasağı getirilmesi taleplerini artırabilir.
İmamoğlu'nun tutuklu cumhurbaşkanlığı adaylığı bağlamında, bu ses kaydı skandalı siyasi bir deprem etkisi yaratıyor ve adaylığın geleceğini belirsizleştiriyor. Ekrem İmamoğlu, 2025 genel seçimleri için CHP'nin resmi adayı olarak açıklanmış, ancak diploma davası nedeniyle 15 Ekim 2025'te tutuklanmıştı; Marmara Cezaevi'nde geçirdiği aylar, hem sağlık hem de psikolojik olarak yıpratıcı bir süreç olarak tanımlanıyor. Duruşma sırasında ses kaydının alınması, İmamoğlu'nun savunma stratejisini ifşa etme riski taşıyor; zira kayıtta muhtemelen diploma sahteciliği iddialarına karşı argümanlar yer alıyordu. Bu sızıntı, X platformunda hızla yayılırken, 18:16'da Sözcü Gazetesi tarafından haberleştirildi ve güncelleme 18:18'de yapıldı, yani olay anbean takip edildi. Savcılığın açıklaması, olayın aynı gün içinde tespit edildiğini ve soruşturmanın gecikmeksizin başlatıldığını gösteriyor; bu hız, yargıdaki hassasiyeti yansıtıyor. Şüphelilerin "kaydeden ve nakleden sorumlular" olarak tanımlanması, soruşturmanın teknik delillere odaklanacağını ima ederken, IP adresleri, cihaz kayıtları ve platform logları incelenecek. Örgütlü suç kapsamı, TCK 286'nın 1. fıkrasıyla uyumlu; bu madde, resmi evrakların sahteciliğini ve gizliliğin ihlalini 2 ila 5 yıl hapisle cezalandırıyor, örgüt unsuru varsa ceza artıyor. Bu madde, daha önce Ergenekon ve Balyoz davalarında kullanılmıştı ve İmamoğlu davasında da benzer bir paralellik çiziyor. Diploma davasının arka planı, 2024 yerel seçimlerindeki zaferinden sonra İmamoğlu'na yönelik operasyonların bir parçası olarak görülüyor; YÖK'ün diploma iptali kararı, idari bir adım olsa da mahkemeye taşındı ve ses kaydı olayı, bu zincirin bir halkası gibi duruyor. İmamoğlu'nun avukatı, olayı "kasıtlı sabotaj" olarak nitelendirerek, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hazırlıyor; bu başvuru, duruşma gizliliğinin ihlali nedeniyle tahliye talebini güçlendirebilir.
Kamuoyunun tepkisi, sosyal medyada kutuplaşmayı artırdı; destekçiler "Adalet nerede?" diye sorarken, karşıtlar kaydın "kamu yararı" taşıdığını savundu. Bu skandal, X platformunun Türkiye'deki rolünü de sorgulatıyor; zira Elon Musk'un sahibi olduğu site, benzer sızıntılarda sıkça eleştiriliyor ve BTK'nın erişim engeli tartışmaları yeniden alevlendi. Soruşturmanın Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından yürütülmesi, MASAK gibi kurumların finansal izleri de tarayacağını düşündürüyor; eğer kaydın yayılması maddi bir kazançla bağlantılıysa, para cezaları devreye girebilir. Marmara Ceza İnfaz Kurumu'nun konumu, Bakırköy'de stratejik bir nokta; yüksek profilli davalar için kullanılan tesis, bu olayla güvenlik protokollerini gözden geçirecek. İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığı, Yargıtay'ın diploma kararına bağlı; ses kaydı soruşturması, bu kararı etkileyebilir ve tahliye yolunu açabilir. Bu olay, 2025'in siyasi gündemini domine ederken, İmamoğlu'nun sessizliği –tutuklu olduğu için– destekçilerini daha da motive ediyor.
Diploma davasının genel çerçevesi, bu ses kaydı skandalını daha da anlamlı kılıyor ve İmamoğlu'nun yargılanma sürecini bütüncül bir siyasi operasyon olarak çerçeveliyor. Dava, 2025/381 Esas sayılı dosya altında İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülüyor ve resmi belgede sahtecilik suçlaması, TCK 204. maddeye dayanıyor; bu, diploma üzerinde tahrifat iddiasını içeriyor. Duruşma, video konferansla yapıldı ve İmamoğlu'nun cezaevinden bağlanması, teknik bir zorunluluktu; ancak ses kaydının alınması, bu bağlantının hacklenmesi veya salon içinden yapılması ihtimallerini doğuruyor. Savcılığın "hukuka aykırı biçimde" ifadesi, CMK 217'ye atıf yapıyor; zira delillerin toplanması sadece yetkili makamlarca yapılabilir. Soruşturma, resen başlatıldığı için savcıların inisiyatifinde ilerleyecek ve ilk aşamada tanık ifadeleri alınacak –muhtemelen mahkeme katibi, jandarma personeli ve teknik ekip. Şüphelilerin belirlenmesi, X'in API verileriyle hızlanabilir; platform, Türk yetkililere veri paylaşımı konusunda geçmişte direnç göstermişti. Bu direnç, soruşturmayı uluslararası boyuta taşıyabilir ve Interpol'ün devreye girmesi gündeme gelebilir. Örgütlü suç etiketi, olayın arkasında bir "ağ" olabileceğini ima ederken, muhalefet bu etiketi "kumpas" olarak görüyor; benzer şekilde, Gezi Davası'nda kullanılan taktikler hatırlatılıyor. İmamoğlu'nun tutukluluğu, 3 aylık bir süreyi kapsıyor ve bu skandal, tahliye duruşmasını erkene çekebilir. Kamu vicdanı, olayı Yargı Reformu Paketi bağlamında değerlendiriyor; 2025 paketi, dijital delillerin korunmasını öngörüyordu ama uygulama zayıf kaldı. Bu olay, paketin revizyonunu tetikleyebilir ve duruşma kayıtlarının şifreli sistemlere taşınmasını zorunlu kılabilir. X'teki paylaşımın silinmesi, platform moderasyonu tartışmalarını alevlendirdi; binlerce retweet sonrası erişim engeli geldi. İmamoğlu destekçileri, ses kaydını "ifşa" olarak kullanarak kampanya başlattı ve imza toplama eylemleri düzenledi. Savcılığın açıklaması, haberin yayınlandığı 18:16 saatiyle senkronize; bu, medya-savcılık koordinasyonunu gösteriyor. Soruşturmanın sonucu, İmamoğlu'nun itibarını doğrudan etkileyecek; aklanma halinde, cumhurbaşkanlığı yarışı için momentum kazanacak. Bu skandal, Türkiye'nin 2025 siyasi ikliminde bir dönüm noktası olarak, yargı güvenini sarsarken, muhalefetin birleşme çağrılarını güçlendiriyor.
Ses kaydı soruşturmasının olası sonuçları, İmamoğlu davasının seyrini ve Türkiye'nin siyasi geleceğini şekillendirecek nitelikte. Eğer şüpheliler mahkeme içinden çıkarsa, yargıdaki yolsuzluk iddiaları patlayacak ve HSK soruşturması açılacak; bu, 2025'in en büyük skandallarından biri olabilir. TCK 286'nın cezai yaptırımları ağır –örgüt varsa 5-10 yıl hapis– ve bu, caydırıcı bir etki yaratacak. İmamoğlu'nun avukatları, olayı AİHM'e taşıma hazırlığında; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi (adil yargılama), ihlal gerekçesi olabilir. Bu başvuru, Türkiye'nin AİHM sicilini lekeleyecek ve yaptırımları tetikleyebilir. Kamuoyunda, ses kaydının "sansürsüz gerçek" olduğu savunulurken, gizlilik yanlıları "kişisel hak ihlali" diyor. Soruşturma, dijital forensic uzmanlarını devreye sokacak; ses analiziyle kaydın orijinal olup olmadığı test edilecek. Marmara Cezaevi'nin protokolleri, bu olayla güncellenecek ve video konferanslar için ek şifreleme getirilecek. İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığı, bu karmaşada parlıyor; tutukluluk, sempati topluyor ve anketlerde lider konumunu koruyor. Muhalefet, olayı "seçim hilesi" olarak framedi ve mitingler planladı. Savcılığın resen hareketi, yargının tarafsızlığını test ediyor; muhalifler bunu övse de, hükümet yanlıları "aşırı tepki" diyor. Bu dinamik, 2025 seçimlerini etkileyecek ve İmamoğlu'nun tahliyesi, muhalefeti ateşleyecek. Soruşturmanın genişlemesi, X'in Türkiye operasyonlarını inceletebilir ve veri paylaşım anlaşmaları gündeme gelebilir. Sonuçta, bu skandal adaletin zaferi mi yoksa yeni bir perde mi, zaman gösterecek; ancak İmamoğlu'nun direnci, Türkiye'nin demokrasi mücadelesini simgeliyor. Gelişmeleri izlemek, siyasi geleceğin anahtarı.