Eğitim

Eğitim Sisteminde Sistematik Çöküş: Okullar Tehlike Altında, Bütçeler Yurtdışına Akıyor!

Eğitimde sistematik çöküş tartışmaları büyüyor. Okul güvenliği krizi, şiddet olayları, öğretmen ve öğrenci riskleri, Milli Eğitim bütçesi öncelikleri ve yurtdışı vakıf harcamaları merak ediliyor – eğitim sistemi çarpıklıkları ve hesap sorma çağrıları detaylarla inceleniyor!

Eğitim camiasında uzun süredir biriken sorunlar, son dönemde daha yüksek sesle dile getiriliyor ve herkesin dikkatini çekiyor. Okullardaki güvenlik açıkları, şiddet olayları ve bütçe dağılımındaki tartışmalı tercihler, sistemin derin yaralarını ortaya çıkarıyor. Eğitimde çöküş iddiaları, okul güvenliği sorunu ve Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi gibi aramalar artarken, bu konunun toplumsal etkileri geniş bir yankı uyandırıyor.

Bu tablonun temelinde, 24 yıllık iktidar döneminde eğitim alanında yapılan köklü değişiklikler yatıyor. Bu süreçte 9 farklı bakan görev yapmış, her biri kendi izlerini bırakmış. Ulusal bayram kutlamalarına stat yasağı getirilmesi, Öğrenci Andı'nın kaldırılması, birleşik-eğik yazı gibi uygulamalar, Suriye'de fakülte açılması ve benzeri kararlar, sistemde köklü bir dönüşüm yaratmış. Bürokrat atamalarında hemşehrilik ve yakınlık ön planda tutulurken, öğretmen adaylarının mülakatlarda elenmesi, internette diploma satışı gibi skandallar da cabası.

Okulların can güvenliği açısından ciddi riskler taşıdığı vurgusu, son dönemde daha da güçleniyor. TBMM Milli Eğitim Komisyonu'nda bütçe görüşmelerinde sendikalar ve muhalefet, "Okullar ölüm kampına çevrildi" diye uyarılarda bulunmuş ancak güvenlik görevlisi alımı "bütçeye yük" gerekçesiyle reddedilmiş. Bu ortamda, son bir ayda yaşanan olaylar dehşet verici: Mersin'de 12 yaşındaki bir çocuk silahla okula girip öğretmenini vurmuş, Samsun'da veliler okul bahçesinde öğretmene saldırmış, Bursa'da okul müdürü öğrenciyi koridora fırlatmış, Şırnak'ta cinsel istismar vakaları patlak vermiş, Manisa'da ise taciz olayları gizlenmiş.

Bu olaylar, öğrencilerin ve öğretmenlerin beden dokunulmazlığının tehdit altında olduğunu gösteriyor. Eğitim kurumları, güvenli öğrenim ortamı olmaktan uzaklaşmış durumda. Rehabilitasyon merkezlerine tek şirketten yüzlerce milyon liralık biyometrik kamera alımı gibi ihaleler de çarpıklıkları gözler önüne seriyor.

Bütçe tarafında ise rakamlar çarpıcı. Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK ve ÖSYM'nin toplam bütçesi 2,9 trilyon lira onaylanmış, bunun 1,9 trilyonu Milli Eğitim'e ayrılmış. Ancak bu devasa kaynaklara rağmen okul güvenliği, yemek ve su gibi temel ihtiyaçlar ikinci planda kalıyor. Bunun yerine, Türkiye Maarif Vakfı'na son 10 yılda 21,3 milyar lira, toplam 11 yılda ise 28,1 milyar lira aktarılmış. Vakıf, 64 ülkede 522 kolej, 58 yurt, 1 üniversite işletiyor ve 75 bin öğrenci eğitim veriyor – Tanzanya, Zimbabwe, Afganistan gibi ülkeler dahil. 2026 bütçesinden de 7,7 milyar lira daha alacak.

Bu harcamalar, yurtiçinde çocukların açlıktan bayıldığı bir dönemde milyarların yurtdışına aktarılması olarak eleştiriliyor. Sistematik çarpıklık olarak nitelendirilen bu yaklaşım, önceliklerin yanlış olduğunu işaret ediyor. Eğitimde cahilleştirme politikalarının ülkeleri yıktığı tarihi örnekler hatırlatılırken, susmamanın önemi vurgulanıyor.

Gazetecilik açısından da baskılar artıyor. Eğitimdeki çarpıklıkları belgeli şekilde yazan bir muhabir, Milli Eğitim bürokratları tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikayet edilmiş. Suçlamalar ağır: Kamu görevlisine hakaret, iftira ve halk arasında endişe-panik yaratma, ülkenin güvenliğini tehdit. Dosya İstanbul'a gönderilmiş ve ifade alınmış. Ancak 32 yıllık eğitim muhabirliği deneyimiyle, Bab-ı Ali geleneğinden gelen bir gazeteci, savcı ve hakim karşısında korkmadığını belirtiyor. Bürokratların koltuklarını milletin üstünde görmesini siyasi rüşvet olarak tanımlıyor.

Atatürk'ün "Basın milletin müşterek sesidir" sözü hatırlatılırken, siyasetçi, bürokrat ve sermaye emir eri olmayan gazetecilerin sindirilemeyeceği mesajı veriliyor. Eğitimdeki sistematik yıkım, ölümcül boyutlara ulaşmışken hesap sorma zamanının geldiği belirtiliyor.

Eğitim sistemi çöküşü tartışmaları, okul şiddeti olayları ve Maarif Vakfı bütçesi gibi konular, geniş kesimlerde tepki çekiyor. Bu çarpıklıkların izah edilmesi ve hesap sorulması gerektiği çağrıları yükseliyor. Okullar tehlike altında, bütçeler tartışmalı yönlerde akıyor – bu tablo, eğitimde acil müdahale ihtiyacını ortaya koyuyor. Gelecek nesillerin güvenliği ve kalitesi için bu sistematik sorunlar, daha fazla ertelenmeden ele alınmalı.