Edirne'nin serin sonbahar akşamlarında, gençlik enerjisi her zamanki gibi capcanlı akıyor sokaklarda. Trakya Üniversitesi'nin koridorları, kahvehanelerin sohbetleri ve Meriç Nehri'nin sakin akışı arasında, hayat bir ritim tutturmuş gidiyor. Ama o ritim, son günlerde bir yerde tökezliyor – tam da binlerce gencin yuvası sayılan bir yerde. Günlük telaşlar arasında kaybolan küçük şikayetler, bazen birikerek dev dalgalara dönüşür. İşte bugün, o dalgalar kıyıya vuruyor; bir yurt, bir şehir ve bir neslin sesi, yankılanıyor meydanlarda. Neden mi? Çünkü susuz bir hafta, sadece bir aksilik değil; bir sistemin çığlığı. Ve o çığlık, binlerce boğazı titretiyor.
Şimdi, o çığlığın yankısını dinleyelim. Edirne Sultan Çelebi Mehmet KYK Yurdu, Türkiye'nin dört bir yanındaki kardeş yurtlar gibi, haftalardır bir su derdiyle boğuşuyor. Sıcak su, kısıtlı saatlerde –belki bir saat, belki iki– akıyor musluklardan; ama bugün, o bile kesildi. Soğuk su bile yok artık; banyo hayali suya düşen sabun köpükleri gibi eriyip gidiyor. Akşam saatleri bastırınca, yurt bahçesi bir anda dolup taşıyor. Binlerce öğrenci –evet, tam binlerce, yurt koridorlarından taşan bir kalabalık– yönetim binasının önünde toplanıyor. Ellerinde pankartlar değil, ama yüreklerinde birikmiş öfke; sesleri, "Yönetim istifa!" diye yükseliyor göğe. "Su bizim hakkımız, söke söke alırız!" sloganları, yurt duvarlarında çarpıp geri dönüyor. "Direne, direne kazanacağız!" haykırışları ise, Edirne'nin sakin gecesini inletiyor. Bu, spontane bir patlama; kimse önceden planlamamış, ama herkes içten katılmış. Gençler, telefonlarını çıkarıp anı kaydediyor; sosyal medya, anbean paylaşımlarla ısınıyor.
Protesto büyürken, yurt yönetimi panikle harekete geçiyor. Bir ihbar, bir telefon – ve dakikalar içinde bölgeye polis ekipleri akın ediyor. Çevik kuvvet bile dahil; kalkanlar, telsizler, mavi üniformalar... Edirne'nin dar sokakları, bir anda gerilimle doluyor. Öğrenciler dağılmıyor; aksine, daha sıkı kenetleniyorlar. Neden dağılsınlar ki? Bu, sadece bir su kesintisi değil; aylardır süren ihmallerin birikimi. Yemekhanelerdeki soğuk tabaklar, kaloriferlerin yetersiz ısısı, yatakhanelerdeki nemli hava... Hepsi, bir zincirin halkaları. Ve o zincir, bugün kopuyor. Polis, barikat kuruyor; öğrenciler, sloganlarla karşılık veriyor. Kimse yaralanmıyor –henüz– ama hava, barut gibi. Yerel medya ekipleri, cep telefonlarıyla sahneyi yakalıyor; Halk TV'nin kameraları, o anları ülke geneline taşıyor.
Bu isyanın arkasında, Sosyalist Düşünce Toplulukları'nın net bir sesi yükseliyor. Onlar, kalabalığın ortasından bir bildiriyle konuya el atıyor: "Edirne Sultan Çelebi Mehmet Yurdu günlerdir süren su sorununa karşı ayağa kalktı! Edirne’deki yurtta haftalardır devam eden sıcak su sorunu çözülemedi. Uzun süredir yalnızca kısıtlı saatlerde verilen sıcak su bugün tamamen kesildi; üstelik soğuk suya bile erişim sağlanamadı. Bu koşullara karşı öğrenciler sesini yükseltti! Bizler bu ülkenin gençleri, öğrencileri olarak insanca yaşam koşulları istiyoruz. Yurtlarda su, ısınma, yemek gibi en temel ihtiyaçların bile krize dönüşmesi; eğitimi, yaşamı, sağlığı hiçe sayan bu rantçı ve umursamaz düzenin sonucudur. Barınma ve yaşam hakkı gasp edilemez! Parasız, eşit, insanca bir yaşam için mücadele edeceğiz." Bu sözler, sadece bir açıklama değil; bir manifesto gibi. Her cümle, öğrencilerin günlük mücadelesini özetliyor: Sabahları soğuk suyla yüz yıkamak, akşamları üşüyerek ders çalışmak, bir duş hayaliyle yatmak... Topluluk, bu bildiriyi yurt bahçesinde okuyor; alkışlar, tezahüratlar arasında dağılıyor kalabalık.
Peki, bu krizin kökeni nerede? KYK yurtları, yıllardır benzer hikayelerle dolu. Hatırlayın, 2023 yazında Ankara'da bir yurt yangını, 2024 kışında İzmir'de ısınma protestoları... Edirne ise, Trakya'nın incisi; sınır şehri olması, göç dalgalarını çekiyor, öğrenci sayısını şişiriyor. Sultan Çelebi Mehmet Yurdu, 5 binden fazla öğrenciye ev sahipliği yapıyor – kız ve erkek blokları, yemekhaneler, spor alanlarıyla tam bir mini kampüs. Ama altyapı, bu büyümeye ayak uyduramıyor. Su sorunu, belediye şebekesinden mi, yoksa yurt tesisatından mı kaynaklanıyor? Yetkililer suskun; yurt yönetimi, "teknik arıza" diyor belki, ama öğrenciler inanmıyor. Haftalardır süren kısıtlama, yaz tatilinden beri birikmiş faturalar, bakım ihmalinin bedeli... Enflasyonun vurduğu Türkiye'de, su faturaları bile astronomik; yurt bütçesi, bu yükü taşıyamıyor. Öğrenciler, burslarla geçiniyor; birçoğu ailesinden uzak, ilk kez evden kopmuş. Bu kriz, onları daha da yalnız hissettiriyor – ama aynı zamanda birleştiriyor.
Öğrencilerin öyküleri, kalabalığın içinde gizli. Bir kız öğrenci, "Üç gündür duş alamıyorum, derslerime odaklanamıyorum" diyor gözyaşları içinde. Bir erkek öğrenci, "Yönetim, 'sabırlı olun' diyor; ama biz sabrettik, yeter!" diye haykırıyor. Bazıları, komşu kafelerden su taşıyor; bazıları, nehir kenarına inip ellerini yıkıyor. Protesto, saatler sürüyor; gece yarısına doğru kalabalık dağılıyor, ama ateş sönmüyor. Ertesi sabah, yurt kapılarında dilekçeler dolaşıyor; veliler, sosyal medyadan ses yükseltiyor. Trakya Üni. Rektörlüğü, KYK İl Müdürlüğü – hepsi, baskı altında. Belki bir kamyon su tankeri gönderilir, belki sıcak su vanaları açılır; ama hasar verilmiş. Güven, bir gecede sarsılmış; öğrenciler, "Bu yurt, hapishane gibi" diye fısıldıyor.
Bu olay, Edirne'yi aşıp ülke geneline yayılabilir. Hatırlayın, benzer krizler İstanbul'un Avrupa yakasında, Bursa'da, hatta Diyarbakır'da patlamıştı. Her seferinde, gençler kazandı – ya da en azından duyuldu. Sosyalist Düşünce Toplulukları'nın vurgusu doğru: Bu, rantçı düzenin eseri. Yurt inşaatları ihalelerle dolup taşıyor, ama bakım unutuluyor. Enflasyon, %70'leri aşmışken, su fiyatları uçuyor; KYK bütçesi, eriyen bir buz parçası. Öğrenciler, "insanca yaşam" diyor – ki bu, anayasada yazan bir hak. Protesto, polis varlığına rağmen barışçıl kaldı; ama ya yarın? Eğer çözüm gecikirse, blokajlar, oturma eylemleri gelebilir. Valilik, bir açıklama yapmalı; Milli Eğitim, devreye girmeli. Bu, sadece su değil; geleceğin mimarlarının onuru.
Geleceğe dair bir pencere açalım: Eğer bu isyan meyve verirse, Edirne KYK'sı model olur – düzenli bakım, şeffaf yönetim, öğrenci konseyleri. Belki ülke çapında bir "Yurt Reformu" gündeme gelir; sıcak su, kış boyu garanti altına alınır. Ama ihmal sürerse, öfke büyür; üniversiteler, birer protesto üssü olur. Binlerce genç, bugün "söke söke alırız" dedi; yarın, o sözü eyleme dökebilir. Edirne'nin sınır havası, özgürlük kokuyor; öğrenciler, o havayı soluyarak büyüyor. Bu kriz, onları yıldırmaz; aksine, güçlendirir. Sloganlar susmaz; su akar, ama sesler kalır.
Düşünün: Bir yurt bahçesi, binlerce gencin kalbi gibi atıyor. "Yönetim istifa!" yankısı, Meriç'i aşıp Yunanistan'a, Bulgaristan'a ulaşıyor. Polis kalkanları arasında, umut kıvılcımları parlıyor. Bu, bir sonbahar gecesi hikayesi – ama kışa gebe. Öğrenciler, direniyor; çünkü biliyorlar, hakları için. Ve o direniş, hepimizi uyandırabilir.