Ekonomide her zaman hareketlilik yaşanır ve özellikle merkez bankalarının aldığı faiz kararları, milyonlarca insanın günlük hayatını doğrudan etkiler. Yatırımlar, krediler, mevduat getirileri ve enflasyonla mücadele gibi konular, bu kararların gölgesinde şekillenir. Son dönemde küresel çapta dikkat çeken gelişmeler, faiz politikalarında önemli değişikliklere işaret ediyor.
Merkez bankaları, ekonomik dengeleri korumak için faiz oranlarını araç olarak kullanır. Bu oranlar, ülkelerin enflasyon hedefleri, büyüme beklentileri ve küresel risklere göre belirlenir. Özellikle 2025 yılında, birçok merkez bankası faiz indirimlerine yönelerek ekonomiyi canlandırma sinyalleri verdi. Bu süreçte, bazı bankalar agresif indirimler yaparken, diğerleri daha temkinli bir yaklaşım sergiledi.
Örneğin, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 11 Aralık 2025 tarihli kararında politika faizini %38 seviyesinde tuttu. Bu oran, enflasyonla mücadelede kararlı bir duruşu yansıtırken, yatırımcılar için önemli bir referans noktası oluşturuyor.
ABD Merkez Bankası (FED), 26 Ocak 2026'ya kadar geçerli olmak üzere faiz oranını %3,75'te sabit tutma kararı aldı. Bu karar, Amerikan ekonomisindeki toparlanma işaretlerini dikkate alarak alındı ve küresel piyasalarda yankı uyandırdı.
Avrupa Merkez Bankası (ECB), 5 Şubat 2026 itibarıyla ana refinansman faizini %2,15'e indirdi. Euro Bölgesi'nde büyüme endişeleri ve enflasyon baskıları, bu indirimin arkasındaki temel nedenler arasında yer alıyor.
İngiltere Merkez Bankası (BOE), faiz oranını %3,75'te korudu ve 5 Şubat 2026'ya kadar bu seviyeyi sürdürme yönünde karar verdi. Bu sabit tutma, İngiliz ekonomisindeki belirsizliklere karşı ihtiyatlı bir yaklaşımı gösteriyor.
İsviçre Ulusal Bankası (SNB), dikkat çekici bir hamleyle faiz oranını %0,00 seviyesine çekti ve bu karar 19 Mart 2026'ya kadar geçerli olacak. Negatif faiz dönemlerinin izlerini taşıyan bu oran, İsviçre Frangı'nın gücünü korumayı hedefliyor.
Avustralya Rezerv Bankası (RBA), %3,60 faiz oranıyla 3 Şubat 2026'ya kadar politikalarını sürdürdü. Bu seviye, Avustralya ekonomisindeki dengeli büyümeyi destekleme amacını taşıyor.
Japonya Bankası (BOJ), %0,75 faiz oranı uyguladı ve bu karar 23 Ocak 2026 itibarıyla yürürlükte. Japonya'nın uzun süredir düşük faiz politikası, deflasyon risklerine karşı devam ediyor.
Rusya Merkez Bankası (CBR), yüksek enflasyon baskıları nedeniyle faizini %16,00'da tuttu ve 19 Aralık 2025 tarihli karar bu seviyeyi onayladı.
Hindistan Rezerv Bankası (RBI), %5,25 faiz oranıyla 6 Şubat 2026'ya kadar politikalarını korudu. Gelişen piyasalardaki istikrarı sağlama çabaları bu kararda etkili oldu.
Brezilya Merkez Bankası (PBC), %3,00 faiz oranı belirledi ve 10 Aralık 2025 tarihli toplantıda bu seviyeyi onayladı.
Avrupa Merkez Bankası'nın bir diğer kolu olan ECB, %15,00 faiz oranıyla 10 Aralık 2025 kararını duyurdu – bu, bölgesel farklılıkları yansıtan bir uygulama.
Bu faiz oranları, ülkelerin ekonomik koşullarına göre büyük farklılıklar gösteriyor. Örneğin, gelişmiş ekonomilerde genellikle düşük seviyeler görülürken, enflasyonla mücadele eden ülkelerde daha yüksek oranlar öne çıkıyor. TCMB'nin %38'lik oranı, en yüksekler arasında yer alırken, SNB'nin sıfır seviyesi dikkat çekici bir kontrast oluşturuyor.
Faiz kararlarının arkasında yatan nedenler de oldukça çeşitli. Enflasyonun kontrol altına alınması, büyümenin teşvik edilmesi, döviz kurlarındaki dalgalanmaların önlenmesi gibi faktörler, merkez bankalarını harekete geçiriyor. 2025 yılında küresel tedarik zinciri sorunları, enerji fiyatları ve jeopolitik riskler, bu kararları şekillendiren önemli unsurlar oldu.
Yatırımcılar için bu oranlar, mevduat getirilerinden kredi maliyetlerine kadar geniş bir yelpazede etkili. Düşük faiz ortamları borçlanmayı teşvik ederken, yüksek faizler tasarrufu ödüllendiriyor. Küresel karşılaştırmada, FED ve ECB gibi büyük oyuncuların indirimleri, gelişen piyasalara sermaye akışını artırabilir.
Merkez bankalarının toplantı tarihleri de yakından takip ediliyor. Örneğin, FED'in bir sonraki kararı 26 Ocak 2026'da, ECB'ninki 5 Şubat 2026'da açıklanacak. Bu tarihler, piyasalarda volatilite yaratma potansiyeli taşıyor.
Sonuç olarak, 2025 yılı merkez bankaları için dinamik bir dönem oldu. Faiz oranlarındaki bu çeşitlilik, küresel ekonominin karmaşık yapısını gözler önüne seriyor. Gelecek dönemde enflasyon trendleri ve büyüme verileri, yeni kararları belirleyecek anahtarlar olacak. Ekonomik gelişmeleri takip etmek, hem bireysel hem de kurumsal kararlar için kritik önem taşıyor.
Bu karşılaştırmalar, yatırımcılara ve ekonomi meraklılarına farklı perspektifler sunuyor. Her ülkenin benzersiz koşulları, faiz politikalarını şekillendirirken, küresel bağlantılar da unutulmamalı. Önümüzdeki aylar, yeni sürprizlere gebe olabilir.