Türkiye'nin siyasi atmosferi, her geçen gün yeni bir tartışmayla sarsılıyor; liderler arasındaki gerilimler, hukuki süreçler ve ailelere uzanan müdahaleler, milyonların gündemini meşgul ediyor. Bu tür olaylar, sadece bireysel hayatları değil, toplumun adalete olan inancını da derinden etkiliyor. Ancak son yaşananlar, bir adım öteye giderek, seçilmiş isimlerin yakınlarını hedef alıyor ve bu durum, demokrasinin sınırlarını zorluyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kamuoyuna daha önce konuşulmamış bir detayı açıklayarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu'nun diplomatik pasaportunun iptal edildiğini duyurdu. Özel, bu kararı sert bir dille eleştirerek, "Şimdi ilk kez benden duyacağınız bir şey söyleyeyim. Daha önce konuşmadık. Bir hukuk devletinde bu kadar ayıp olmaz" ifadelerini kullandı. Bu açıklama, Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu'nun ailesine yönelik bir hamle olarak değerlendiriliyor ve siyasi motivasyonlu bir adım olarak görülüyor.
Özel'in sözleri, devletin ailelerle uğraşmasını eleştirerek devam ediyor: "Devlet işi gücü bırakıp aile ile uğraşmaz. Dilek Hanım yurt dışına çıkacaktı, Ekrem İmamoğlu'na verilen ödülü almak üzere. Dilek Hanım'a haber yolladılar. Diplomatik pasaportu iptal etmişler." Bu iptal, İmamoğlu'nun seçilmiş unvanı olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatıyla bağlantılı haklarını doğrudan etkiliyor. Özel, bu noktada hukuki süreci sorguluyor: "Ekrem İmamoğlu'nun unvanı seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Bir mahkeme kararı var mı, aldığı ceza kesinleşmiş mi? O güne kadar haklarını kullanır. Görevinden uzaklaştırılan belediye başkanlarına devlet maaşlarının bir oranını öder."
Tutuklama sürecinin detayları da Özel'in eleştirilerinin odak noktasında yer alıyor. Henüz iddianame bile hazırlanmamışken, sadece suçlama üzerinden hareket edildiğini belirten Özel, "Daha iddianame bile yok, suçlama var. İşine gelenleri servis ediyorlar. Kafasında mahkum etmiş, diplomatik pasaportunu iptal ettiriyor. Bu nasıl devlet?" diye soruyor. Bu sözler, yargı sürecinin hızı ve adaleti konusundaki şüpheleri artırıyor, zira İmamoğlu'nun 'siyasi casusluk' suçlamasıyla karşı karşıya olduğu biliniyor. Özel, bu ithamların İmamoğlu'na yapışmayacağını savunarak, siyasi rakiplerin çaresizliğini ima ediyor.
Konuşmasında kayyum atamalarına da değinen Özel, "Kayyum kumda oynasın, kalmadı ki öyle bir şeyin konusu" diyerek, bu tür müdahalelerin artık kabul edilemez olduğunu vurguluyor. Hukuk eğitimine atıfta bulunarak, "Bunlara hukuk diploması veren hocaların vicdanları sızlıyor, elleri titriyordur. Ben eczacıyım görüyorum ya" sözleriyle, sistemdeki çarpıklıkları eczacı kimliğiyle bile fark ettiğini belirtiyor. Bu ifadeler, meslektaşlarının vicdanını sorgulatarak, geniş bir kesime hitap ediyor ve adaletin herkes için eşit olması gerektiğini hatırlatıyor.
Özel'in açıklamaları, sadece İmamoğlu ailesiyle sınırlı kalmıyor; siyasi tutukluların durumuna da uzanıyor. Cumartesi günü Can Atalay ile görüştüğünü belirten Özel, Sezgin Tanrıkulu'nun Osman Kavala ile yaptığı görüşmeye atıfta bulunuyor. "Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının tamamının uygulanması lazım, doğrusu bu" diyen Özel, hukukun üstünlüğünü savunuyor. Selahattin Demirtaş'ın tahliyesi konusunda umutlu bir ton kullanan Özel, "Bir çiçek açtı diye bahar gelmez ama bahar gelmesi için önce bir çiçek açması lazım. O çiçek bugün Edirne'de açacaksa açsın varsın. O olmadan bu olmasın, hepsi birden olsun değil; başlasın hepsi birden uygulansın. Demirtaş'la ilgili iyi haber gelmesini diliyorum" ifadeleriyle, adım adım ilerlemenin önemini vurguluyor.
Demirtaş'ın durumu, Özel'in konuşmasında duygusal bir boyuta da taşınıyor: "9-10 yılını insanların elinden aldılar." Bu sözler, uzun süren tutuklulukların bireysel ve toplumsal maliyetini gözler önüne seriyor. Özel'in bu açıklamaları, sadece bir parti liderinin tepkisi olmaktan öte, muhalefetin genel duruşunu yansıtıyor ve gelecekteki siyasi gelişmeleri şekillendirebilecek nitelikte. İmamoğlu'nun tutukluluğu, casusluk suçlamaları ve ailesine uzanan kararlar, Türkiye'nin demokrasi yolculuğunda kritik bir dönemeç olarak görülüyor.
Bu olaylar, siyasi arenada yeni tartışmaları tetikliyor; bir yandan adalet sisteminin bağımsızlığı sorgulanırken, diğer yandan ailelerin hedef alınması, etik sınırları zorluyor. Özel'in eczacı perspektifinden bile görülen bu 'ayıplar', toplumun her kesiminden tepki çekiyor ve hukukun herkes için eşit uygulanması talebini güçlendiriyor. Gelecek günlerde, bu iptal kararının yansımaları ve olası hukuki adımlar, milyonların takibinde olacak.