Gerçek Gündem Haberleri

Cübbeli Ahmet'in duası yüzde 5 oy kaybettirdi

KKTC eski Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'dan seçim yenilgisi itirafı: Cübbeli Ahmet'in dua videosu bana yüzde 5 oy kaybettirdi! Kıbrıs seçimlerinde dış etki, Rumcu ithamları ve Türkiye ilişkileri neyi değiştirdi? Erhürman zaferi ve Tatar'ın Türkiye'ye ilk röportajı sizi hayrete düşürecek, detaylar için hemen tıklayın ve gerçeği keşfedin!

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) siyasi sahnesinde yaşanan deprem niteliğindeki yenilgi, eski Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın Türkiye'ye verdiği ilk röportajla yeni bir boyut kazandı ve bu itiraf, ada siyasetinin en tartışmalı sayfalarından birini araladı. 19 Ekim 2025'te gerçekleştirilen KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) adayı Tufan Erhürman karşısında ağır bir hezimete uğrayan Tatar, oy oranlarını yüzde 35'in altına düşüren faktörleri masaya yatırdı; bu yenilgi, sadece bir seçim sonucu değil, yıllardır süren egemenlik tartışmalarının ve dış müdahalelerin bir yansıması olarak tarihe geçti.

Tatar'ın röportajı, 11 Aralık 2025'te yayınlandı ve konuşmasında, seçimden hemen önce Cübbeli Ahmet'in yaptığı dua ve destek videosunun kendisine yüzde 5'lik bir oy kaybettirdiğini açıkça dile getirdi; bu itiraf, dini figürlerin siyasi süreçlere sızmasının ne kadar ters tepebileceğini gözler önüne sererken, Kıbrıs Türk toplumunun dış etkilere karşı ne kadar hassas bir yapıya sahip olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Röportaj, Tatar'ın Türkiye medyasına açılan ilk kapısı olarak dikkat çekti; eski lider, yenilgisini kabul ederken, kampanyasındaki stratejik hataları ve rakiplerinin taktiklerini de masaya yatırdı. Bu konuşma, sadece kişisel bir hesaplaşma değil, KKTC'nin geleceğini şekillendiren jeopolitik dinamiklerin bir özeti niteliğindeydi; Tatar, "Bu halk öyle şey yemez," diyerek, toplumun bilinçli ve bağımsız yapısını vurguladı. Seçim gecesi yaşanan gerilimler, oy sayımındaki tartışmalar ve Erhürman'ın zafer çığlıkları hala hafızalarda tazeyken, Tatar'ın bu itirafı, ada siyasetinde yeni bir tartışma fırtınası kopardı.

Röportajın en çarpıcı kısmı, Cübbeli Ahmet'in seçim haftasında yayınladığı video oldu; bu klip, Kıbrıs Türkleri'nin telefonlarına mesaj olarak ulaştırılmış, Tatar'ın zaferi için dua çağrısı yaparken, rakibi Erhürman'ı "Rumcu" olarak yaftalamıştı. Tatar, bu videonun kendisine yüzde 5'lik bir oy kaybettirdiğini belirterek, "Seçimden evvel Cübbeli Ahmet yaptı açıklamasını. O bana yüzde 5 oy kaybettirdi. Çok teşekkür ederim yani, yüzde 5 oy kaybettirdi bana," diye konuştu; bu ironik teşekkür, videonun ters etki yarattığını ve toplumun dini söylemlerle siyasi manipülasyonu bir arada kabul etmediğini gösteriyordu. Cübbeli Ahmet'in videosu, sadece bir dua mesajı değildi; Kıbrıs seçimlerinin Türkiye'nin güvenliği için hayati önem taşıdığını vurguluyor, 200 bin oy potansiyelini, erken oy verme saatlerini (sabah 11'de kapanış) ve Gazze-Akdeniz jeopolitiği bağlamında ABD ile İngiltere üslerini gündeme getiriyordu.

Ahmet, Necmettin Erbakan'ın Kıbrıs'ı tamamen ele geçirme hayalini referans vererek, Tatar'a destek çağrısı yapmış, "Ersin Tatar beyefendiye dua etmemiz lazım," demişti; bu, seçim kampanyasının son günlerinde Tatar cephesinde panik yaratmış, zira Kıbrıs Türkleri, dini figürlerin Türkiye üzerinden müdahalesini bir baskı unsuru olarak algılamıştı. Tatar, videonun yayılmasının ardından kampanyasında savunma pozisyonuna geçmiş, bu da oy kaybını hızlandırmıştı; röportajda, "Bu halk öyle şey yemez," diyerek, toplumun özgür iradesini ve dış rehberliklere karşı direncini övdü. Bu itiraf, KKTC seçimlerinin sadece yerel bir mesele olmadığını, Türkiye'nin ada politikalarının ne kadar hassas bir denge üzerine kurulu olduğunu ortaya koydu; videonun telefonlara gönderilmesi, veri tabanı manipülasyonu iddialarını da tetiklemişti.

Seçim yenilgisinin arka planı, Tatar'ın kampanyasındaki diğer zayıf noktalara da uzanıyordu; Erhürman'ın "Rum/AB pasaportu" vaadi, Tatar tarafından "gerçekleşmesi imkansız bir cazibe" olarak nitelendirildi. Eski Cumhurbaşkanı, bu vaadin kendi pozisyonu nedeniyle hayata geçemeyeceğini savunarak, "Rum/AB pasaportu vaadiyle oy toplamak kolay ama bu gerçek olamaz," şeklinde konuştu; bu eleştiri, Erhürman'ın Avrupa Birliği entegrasyonu hayallerini hedef alırken, Tatar'ın iki devletli çözüm modelini savunan sert çizgisini pekiştirdi.

Kampanya boyunca, Tatar Türkiye ile ilişkilerini "muazzam" olarak tanımlamış, "Türkiye'de her bölgede muazzam ilişkilerim var," diyerek, bu bağların seçimde doğal bir yansıma bulduğunu belirtmişti; ancak bu vurgu, bazı kesimlerde "Türkiye bağımlılığı" algısını güçlendirmiş, oy kaybına katkıda bulunmuştu. KKTC seçimleri, 19 Ekim sabahı başlamış, Tatar'ın CTP adayı olarak girdiği yarışta Erhürman rüzgarı esmişti; oy oranları gece boyunca açıklanırken, Tatar cephesi itirazlarını dile getirmiş, ancak Yüksek Seçim Kurulu'nun kararıyla yenilgi kesinleşmişti.

Tatar, röportajda Kıbrıs Türk halkının özgür bir toplum olduğunu vurgulayarak, "Kıbrıs Türkü özgür bir halktır, dışarıdan gelen rehbere razı olmaz," dedi; bu, dış temsilciler ve derneklerin bilinmeyen fon kaynaklarıyla müdahalesini eleştiren bir uyarıydı. Seçim gecesi Lefkoşa'da yaşanan kutlamalar, Erhürman'ın zafer konuşmasıyla doruğa ulaşmış, Tatar ise sessiz bir geri çekilmeyle sahneyi terk etmişti; bu itiraf, o gecenin travmasını ilk kez kamuoyuyla paylaştığı bir an olarak tarihe geçti.

Cübbeli Ahmet'in videosunun detayları, olayın jeopolitik katmanlarını daha da derinleştiriyordu; Ahmet, dua çağrısını yaparken, Kıbrıs'ın stratejik önemini Gazze direnişiyle bağdaştırmış, Akdeniz'deki ABD ve İngiltere üslerini "tehdit" olarak nitelemişti. Videoda, erken oy verme prosedürleri (11 sabah kapanışı) ve 200 bin oy potansiyeli vurgulanmış, Tatar'ın zaferi Türkiye'nin "güvenlik kalkanı" olarak sunulmuştu; bu, Tatar kampanyasında başlangıçta olumlu karşılanmış, ancak toplumun dini ve siyasi ayrımı reddetmesiyle boomerang etkisi yaratmıştı.

Tatar, röportajda bu videonun son hafta telefonlara spam olarak gönderilmesinin paniğe yol açtığını ima ederek, "Yüzde 5 kaybettirdi, teşekkürler," ironisini sürdürdü; bu, Cübbeli Ahmet'in Türkiye içindeki popülerliğinin ada toplumunda ters teptiğini gösteriyordu. KKTC seçimleri, sadece Tatar-Erhürman rekabeti değildi; federasyon yanlıları ile iki devletli çözüm savunucuları arasındaki ideolojik savaşı yansıtıyordu. Tatar, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin "KKTC'yi Türkiye'nin 82. ili yapalım" sözünü yorumlayarak, "Federasyon yerine Türk ili olmayı tercih ederiz," dedi; bu, AB federasyonu hayallerini eleştirirken, egemen eşitlik temelli bir anlaşmanın zorunluluğunu savundu. Erhürman'ın müzakere masasına oturamayacağını iddia eden Tatar, "Erhürman mevcut şartlarda masaya oturamaz," diyerek, rakibinin Rumcu eğilimlerini suçladı; bu, seçim sonrası gerilimleri alevlendiren bir unsurdu.

Tatar'ın Türkiye ilişkileri vurgusu, röportajın stratejik bir parçasıydı; eski Cumhurbaşkanı, "Türkiye'de her bölgede muazzam ilişkilerim var," diyerek, bu bağların kampanyaya yansıdığını ancak yeterli olmadığını kabul etti. Bu ifade, KKTC siyasetinde Türkiye'nin rolünü tartışmaya açarken, Tatar'ın yenilgisini "dış etkiye rağmen halk iradesi" olarak çerçevelemesine zemin hazırladı. Seçim öncesi anketler, Tatar'ı önde gösterse de, son dakika videoları ve pasaport vaadiyle Erhürman ivme kazanmıştı; Tatar, bu vaadin "cazip ama imkansız" olduğunu tekrarlayarak, toplumun gerçekçi tercihlerini övdü.

Röportaj, Tatar'ın ilk Türkiye ziyareti sonrası verildi; eski lider, Ankara ve İstanbul temaslarını "olumlu" olarak nitelendirirken, KKTC'nin geleceğini "egemen eşitlik" üzerine kurulu bir anlaşmayla güvenceye almayı savundu. Cübbeli Ahmet'in dua videosu, sadece Tatar'ı değil, genel olarak dini figürlerin siyasi arenaya inişini sorgulattı; ada toplumunda, bu tür müdahaleler "bağımsızlık ihlali" olarak görüldü ve oy kaybının ana nedeni olarak işaret edildi. Tatar'ın itirafı, sosyal medyada yankı buldu; bazıları "ironi ustası" diye yorumlarken, diğerleri dış etkiyi eleştirdi. Bu röportaj, KKTC seçimlerinin perde arkasını aydınlatırken, Tatar'ın siyasi kariyerinde bir dönüm noktası oldu; yenilgi sonrası sessizliğini bozan bu konuşma, gelecekteki ittifakları da etkileyecekti.

KKTC'nin siyasi geleceği, Tatar'ın itiraflarıyla daha karmaşık bir hal aldı; eski Cumhurbaşkanı, Bahçeli'nin 82. il önerisini "AB federasyonuna tercih" olarak yorumlarken, Kıbrıs Türk halkının "sadece egemen eşitlik temelli anlaşmayla geleceğini güvenceye alabileceğini" vurguladı. Bu görüş, Erhürman'ın federasyon yanlısı tutumunu hedef alırken, Tatar'ın iki devletli çözüm ısrarını sürdürdüğünü gösteriyordu; röportajda, "Kıbrıs Türk halkı, federasyoncuların istediği gibi AB ili olamaz," diyerek, pasaport vaadini bir kez daha yalanladı. Seçim sonrası dönemde, Tatar'ın Türkiye temasları, CTP içindeki muhalefeti güçlendirmişti; eski lider, dernek ve temsilcilerin bilinmeyen fonlarla müdahalesini eleştirerek, "Dışarıdan gelen rehbere razı olmaz," dedi.

Cübbeli Ahmet'in videosunun detayları, olayın uluslararası boyutunu da aydınlattı; Ahmet, Erbakan'ın Kıbrıs hayalini anımsatarak, Tatar'ı "güvenlik kalkanı" olarak sunmuş, Gazze ve Akdeniz jeopolitiğini devreye sokmuştu. Bu, Tatar kampanyasında başlangıçta moral kaynağı olsa da, toplumun dini söyleme mesafesiyle oy kaybına dönüştü; Tatar, "Yüzde 5 kaybettirdi," diyerek, videonun spam dağıtımını eleştirdi. Röportaj, Tatar'ın yenilgisini kabulüyle sonlandı; eski Cumhurbaşkanı, Erhürman'ın zaferini "geçici" olarak nitelendirirken, KKTC'nin Türkiye'yle entegrasyonunu savundu. Bu itiraf, ada siyasetinde dini ve dış etki tartışmalarını alevlendirirken, Tatar'ın geleceğini belirsiz kıldı; toplum, özgür iradesini koruma iradesini bir kez daha ortaya koydu.

Ersin Tatar'ın bu röportajı, KKTC seçim yenilgisinin sadece sayısal bir sonuç olmadığını, derin toplumsal ve jeopolitik katmanlar taşıdığını kanıtladı; Cübbeli Ahmet'in duası, yüzde 5'lik kayıpla sembolleşirken, Tatar'ın ironik teşekkürleri kamuoyunda gülümsemelere yol açtı. Eski liderin Türkiye ilişkileri vurgusu, ada-Türkiye bağlarının ne kadar kritik olduğunu hatırlattı; "Muazzam ilişkilerim var," diyen Tatar, bu avantajı kampanyada yeterince kullanamadığını ima etti. Erhürman'ın pasaport vaadi, Tatar tarafından "imkansız rüya" olarak etiketlenirken, federasyon tartışmaları yeniden alevlendi; Tatar, Bahçeli'nin il önerisini alkışlayarak, "AB yerine Türk ili," dedi.

Seçim haftasının kaosu, videonun telefonlara yağmasıyla doruğa ulaşmış, Tatar cephesi savunma hattına çekilmişti; bu, oy kaybının ana tetikleyicisi olarak tarihe geçti. Tatar'ın itirafı, Kıbrıs Türk toplumunun özgürlüğünü öven bir manifesto niteliğindeydi; "Özgür bir halkız, rehber kabul etmeyiz," sözleri, dernek fonlarını sorgulattı. Röportajın yankıları, Lefkoşa'dan Ankara'ya uzanırken, Erhürman yönetiminin ilk adımları izlenmeye başlandı; Tatar, rakibinin masaya oturamayacağını iddia ederek, egemenlik savaşını sürdürdü. Bu olay, KKTC siyasetinin kırılganlığını bir kez daha gösterdi; dini figürlerin duası, siyasi bir felakete dönüşürken, toplumun iradesi galip geldi. Tatar'ın geleceği belirsiz olsa da, bu itiraf, ada tarihine ironik bir not düştü; yüzde 5'lik kayıp, belki de en pahalı dua olarak anılacak.