Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) son günlerde gündemi sarsan bir gelişme yaşandı. Parti içinde bazı milletvekillerinin Genel Başkan Özgür Özel'e yönelik eleştirilerini içeren bir açık mektup, iktidara yakın medya organlarına sızdırıldı ve büyük bir tartışma başlattı. Bu mektup, özellikle eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'na yakın isimler tarafından kaleme alındığı iddia edilen bir metin olarak dikkat çekti.
Mektubun ortaya çıkışı, CHP'li belediyelere yönelik son dönemde yoğunlaşan operasyonlarla eş zamanlı olarak gerçekleşti. Ekim 2024'ten itibaren başlayan soruşturmalar kapsamında, aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da bulunduğu 11 belediye başkanı tutuklandı. Ayrıca 100'ü aşkın belediye çalışanı cezaevine konuldu. Bu süreç, parti içinde gerilimi artırırken, bir yandan da CHP'nin kurultay sürecine ilişkin davalar devam ediyordu. Kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeniden genel başkan seçilmesine yönelik "mutlak butlan" talebi mahkeme tarafından reddedildi ve böylece Özgür Özel liderliğindeki mevcut yönetim görevine devam etti.
Tam bu karmaşık dönemde, iki gün önce patlak veren mektup krizi, partiyi yeni bir iç tartışmanın ortasına sürükledi. Mektupta, Özgür Özel'e yönelik sert eleştiriler yer alırken, üç temel talep öne çıkarıldı. Bu talepler, parti içindeki rüşvet iddiaları, iftiralar ve disiplin süreçleriyle doğrudan ilgiliydi.
Mektubun ilk talebi, bazı Genel Başkan Yardımcılarının ve milletvekillerinin isimleri somut bir şekilde belirtilerek yüklü rüşvet almakla suçlandığı Aziz İhsan Aktaş isimli müteahhide karşı iftira davası açılmasıydı. İkinci talep ise, ciddi iddia veya iftiralara maruz kalan partililerin, konumları ve görevleri ne olursa olsun, parti içinde bir muhakeme sürecine tabi tutulması ve bunun için gerekirse özel bir heyet kurulması yönündeydi. Üçüncü talep ise, bu süreçte itirafçı veya iftiracı konumunda olup birçok belediye başkanının ve partilinin cezaevinde kalmasına neden olan kişilerden, hala parti üyeliği devam edenlerin ilişiklerinin kesilmesiydi.
İktidar yanlısı medya organları, mektubun 20'den fazla milletvekili tarafından imzalandığını öne sürerek konuyu büyüttü. Ancak bu iddia kısa sürede yalanlandı. Gazeteci Şaban Sevinç'in ortaya çıkardığı bilgilere göre, mektuptaki gerçek imza sayısı sadece 10'u geçmiyordu. Bu durum, mektubun parti içindeki etkisini ve ağırlığını tartışmaya açtı.
İmza attığı belirtilen milletvekilleri ise şu isimlerden oluşuyordu: Gamze Akkuş İlgezdi, Mahir Polat, Orhan Sarıbal, Mustafa Adıgüzel, Rıfat Nalbantoğlu, Sevda Erden Kılıç, Hüseyin Yıldız, Hasan Ufuk Çakır, Hasan Öztürkmen ve Deniz Demir. Bu isimlerin büyük çoğunluğu, eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'na yakın çevrelerden gelmesiyle biliniyor.
Mektupla ilgili açıklama yapan CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, konuya dair şu ifadeleri kullandı: "Biz düşüncelerimizi paylaştık, biz bir aileyiz. Bu soruların yanıtını kamuoyunun bilmesinde fayda görüyorum." İlgezdi'nin bu sözleri, mektubun parti içi bir iletişim aracı olarak görüldüğünü ve kamuoyuyla paylaşılmasının faydalı olduğunu vurgulaması açısından dikkat çekiciydi.
CHP'de mektup krizi, özellikle belediye operasyonlarının yarattığı travma sonrasında parti yönetiminin tutumuna yönelik eleştirileri su yüzüne çıkardı. Rüşvet iddialarının parti içinde nasıl ele alınacağı, iftiracı olarak görülen kişilerin akıbeti ve disiplin mekanizmalarının işletilip işletilmeyeceği gibi konular, önümüzdeki günlerde CHP'nin gündemini belirleyecek gibi görünüyor.
Bu gelişme, Özgür Özel liderliğindeki yönetimin parti içindeki birlikteliği sağlama çabalarını zorlaştırırken, Kılıçdaroğlu ekibinin sesini yükseltme çabası olarak yorumlandı. Mektubun sızdırılması ise, iç tartışmaların dışarıya taşması ve iktidar medyası tarafından kullanılma riskini bir kez daha ortaya koydu.
Parti tabanında ve kamuoyunda geniş yankı uyandıran bu olay, CHP'nin önündeki zorlu süreci daha da karmaşık hale getirdi. Belediye başkanlarının tutukluluk hali devam ederken, iç hesaplaşmaların kurultay sonrası dönemde yeniden alevlenmesi, partinin muhalefet gücünü etkileyebileceği endişelerini beraberinde getiriyor.
Sonuç olarak, iddia edilen 20'den fazla imzanın aslında sadece 10 olması, mektubun parti içindeki gerçek destek düzeyini gözler önüne serdi. Ancak dile getirilen taleplerin ağırlığı, CHP yönetimini harekete geçmeye zorlayabilir. Önümüzdeki günlerde Özgür Özel'in bu eleştirilere nasıl yanıt vereceği ve parti içinde ne gibi adımlar atılacağı merakla bekleniyor. CHP'deki bu iç tartışma, Türk siyasetinin en sıcak gündem maddelerinden biri haline gelmiş durumda.