Ankara'nın gri sonbahar havasında, adliye binalarının önü her zamanki gibi sessiz bir fırtınaya gebe. Sabahın erken saatlerinde, Dışkapı Adliyesi'nin kapısında toplanan kalabalık, sadece meraklı yüzlerden oluşmuyor; Türkiye'nin siyasi geleceğini sırtlamış bir topluluk. Barikatlar, polis kordonları ve gergin bekleyişler... Bu manzara, sıradan bir duruşmadan çok daha fazlasını işaret ediyor. Ülkenin en köklü muhalefet partisi, bir kurultay davasının gölgesinde sallanırken, milyonlar ekranlara kilitleniyor. Doların hafif inişi, borsanın ani sıçrayışı, sosyal medyadaki fırtına... Her şey, bir mahkeme salonundan çıkan erteleme kararının etrafında dönüyor. Ama asıl soru şu: Bu erteleme, bir mola mı yoksa daha büyük bir oyunun parçası mı? Siyasetin bu satranç tahtasında, her hamle nefes kesiyor.
Şimdi, derin bir soluk alın ve bu hikayenin katmanlarına dalın. 15 Eylül 2025 Pazartesi, saat tam 10:00'da Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde başlayan duruşma, Türkiye'nin siyasi arenasındaki en kritik sahnelerden birine evrildi. CHP'nin 4-5 Kasım 2023'teki 38. Olağan Kurultayı ve 6 Nisan 2025'teki 21. Olağanüstü Kurultayı'nın iptali talebiyle açılan dava, eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve bazı delegelerin imzasıyla mahkemeye taşınmıştı. Davacılar, kurultaylarda "oy karşılığı rüşvet" iddialarını öne sürerek, Özgür Özel'in genel başkanlığını "mutlak butlan" yani yok hükmünde sayılmasını talep ediyor. Bu, sadece bir iç hesaplaşma değil; Kemal Kılıçdaroğlu'nun 13 yıllık liderliğinin sonunu getiren o tarihi değişimin yargı önünde hesap vermesi demek. Mahkeme salonunda, avukatların uçuşan dilekçeleri, gergin bakışlar ve dışarıdaki kalabalığın mırıltıları, havayı iyice ağırlaştırıyor.
Duruşma, davacı avukatı Yusuf Üregen'in esas hakkında mütalaasını sunmasıyla açıldı. Üregen, kurultayların "organize suç" içerdiğini, anayasal emredici hükümleri ihlal ettiğini ve kamu düzenini bozduğunu savundu. "Mutlak butlanla batıl" diyerek, Özgür Özel ve ekibinin görevden uzaklaştırılmasını, hatta Kılıçdaroğlu yönetiminin iadesini istedi. Salon bir anda buz kesti. Karşı tarafta, CHP'nin avukatı Çağlar Çağlayan sahneye çıktı. "Amaç sandık koymaktır, sonuç ortaya çıkmıştır, dava konusuz kalmıştır" diyerek, YSK kararları ve Yargıtay içtihatlarını delil gösterdi. Mahkemelerin siyasi partilerin kongre seçimlerine müdahale yetkisi olmadığını vurguladı. Heyet, bu argümanları dinledikten sonra, beklenen kararı açıkladı: Duruşma, 24 Ekim Cuma gününe ertelendi. Bu, beşinci duruşma olacaktı ve kamuoyu, "mutlak butlan" ya da tam tersi bir nihai hüküm bekliyordu. Ama mahkeme, ceza yargılaması ve görevsizlik itirazlarının sonuçlarını bekleme yolunu seçti. Erteleme, adliye önündeki kalabalığı dağıttı ama tartışmaları alevlendirdi.
Peki, bu erteleme neden bu kadar yankı uyandırdı? Hemen belirtelim: Piyasalar, kararı bir zafer çanı gibi karşıladı. Borsa İstanbul, ani bir yükselişle yüzde 4,5 sıçradı; 100 liranız bir anda 104 lira oldu. Dolar ve altın hafif gerilerken, yatırımcılar rahat bir nefes aldı. Neden? Çünkü bir iptal kararı, muhalefetin belini bükecek, siyasi belirsizliği derinleştirecek ve ekonomiyi sarsacaktı. Erteleme, en azından kısa vadede "en az kötü" senaryoyu getirdi. Sosyal medyada, CHP tabanı "19 Mart Darbesi"nden bahsederek, Özgür Özel'in paylaşımıyla birleşti: "Partimize dönük hiçbir kumpas, 19 Mart Darbesi’nden bağımsız değildir." Bu, davanın sadece hukuki değil, siyasi bir savaş olduğunu haykırıyor. X'te (eski Twitter), #CHPKurultay etiketi trend olurken, taraftarlar "Sandık gaspı" diye haykırıyor; Kılıçdaroğlu cephesinden ise "Bu davanın Kemal Bey'le hiçbir ilgisi yok" açıklaması geldi.
Bu noktada, Sözcü TV'nin 15 Eylül 2025 yayınında, saat 11:30'da başlayan tartışma devreye giriyor. Moderatör, deneyimli bir gazeteci olarak, konukları Süheyl Batum ve Mithat Sancar'ı (muhtemelen "Mithat Hoca" olarak anılan) stüdyoya davet ediyor. Batum, eski CHP milletvekili ve hukukçu olarak, erteleme kararını "tamamen hukuk dışı" bir sürecin parçası olarak nitelendiriyor. "Mahkeme, toplumun iradesini bozmamak için çaba göstermeli" diyor. Örnek veriyor: "Diyelim ki 9 kişi etkilendi, rakipler arasındaki fark bundan büyükse, bu 9 kişi genel iradeyi etkilemez diyebilir." İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararını hatırlatıyor: "Orada tedbir koydular, Ankara ise esastan reddetti." Ama uyarıyor: "Eğer bugün mahkeme, İstanbul gibi iptal derse, bu tamamen siyasi bir karar olur. Türk hukukunda buna izin veren hiçbir düzenleme yok."
Batum, devam ediyor: "Siyasi Partiler Kanunu, tam da bu yüzden getirildi. 1960'larda, bir kişinin 5 yıl sonra 'Bu seçimi iptal et' dememesi için." YSK'nın rolünü vurguluyor: "YSK, anayasal kurum haline getirildi. Hatta tüm genel kurul üyeleri terör saldırısında yakalansa bile, partiyi iptal edemezsiniz. Bireysel yargılarsınız, Anayasa Mahkemesi'ne gönderirsiniz." Sancar ise (yayın transkriptinde "Mithat Hoca" olarak), tam tersini söylüyor: "Tüm düzenlemeler, iradeyi korumak için yapıldı." Batum, iddialara ironik yaklaşıyor: "Fark 20-100 kişi, kanıt nerede? Telefonlar, arabalar dağıtıldı diyorlar. O zaman Türkiye'de istediğin herkesi hapse atarsın." Örnek: "Mithat Hoca üç kişiyi öldürdü derim, yakalarlar. Bu kadar basit mi?" Moderatör, izleyicilere mesaj atma çağrısı yapıyor: "Meral Akşener hazır mı?"
Yayın, hukuki boşluklara odaklanıyor. Moderatör, "Yasal sistemde bir kör nokta mı var?" diye soruyor. Batum, "Evet, tanımlanmamış gri alanlar var. Hukuk, kötü uygulamalar için yapılır ama karanlık köşeler olabilir." Çözüm önerisi: "Gelecek nesiller aynı travmayı yaşamasın diye, yasaları sıkılaştırmalıyız." En kötü senaryo için: "Mutlak butlan çıkarsa, 21 Eylül ve 24 Ekim olağanüstü kurultaylarla çıkılabilir mi?" Batum, "Sistem o kadar kilitlendi ki, peygamber gelse mucize yapamaz. Ama YSK'nın açıklaması, Türkiye'ye, ekonomiye zarar vermeden çözüm olabilir." Sancar, "Bu, hukukun kendini unlawful tartışmaya attığı bir durum. Tüm Türkiye, CHP'nin ötesinde tartışıyor."
Peki, bu ertelemenin kökeni ne? Her şey, 4-5 Kasım 2023'te Ankara Spor Salonu'nda başladı. CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'nda Özgür Özel, 812 oyla genel başkan seçildi ve Kılıçdaroğlu'nun 13 yıllık saltanatı sona erdi. Bu, partide deprem etkisi yarattı; tüzük değişiklikleri, yeni yönetim ve muhalefetin yeniden yapılanması... Ama hemen ardından, Lütfü Savaş gibi isimler sahneye çıktı. "Oy satın alma" iddiaları, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nı harekete geçirdi. 3 Haziran 2025'te soruşturma başlatıldı, Siyasi Partiler Kanunu'nun 112. maddesi devreye girdi. Görev uyuşmazlıkları zinciri: Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi görevsizlik verdi, 26. Asliye Ceza Mahkemesi itiraz etti, Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi görevliyi belirledi. 30 Haziran 2025'teki duruşmada mahkeme 8 Eylül'e erteledi ama CHP avukatları, 4-9 Eylül'ün kuruluş haftası olduğunu belirterek tüzüğün 86. maddesine dayanarak 15 Eylül'e kaydırdı. Önceki duruşmalarda, "ihtiyati tedbir" talepleri reddedildi, belgeler toplandı. İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin il kongresi iptali, Ankara'yı etkiledi ama erteleme, YSK içtihatlarını korudu.
Bu davanın perde arkasında, Türkiye'nin siyasi anatomisi yatıyor. Davacılar, kurultayların "demokrasinin asgari gereklerini ihlal ettiğini" söylüyor; CHP ise "sandığın gaspı" girişiminde bulunulduğunu savunuyor. Anayasa Mahkemesi, benzer görev uyuşmazlığında "davada uygulanacak kural yok" diyerek reddetmişti. Yargıtay içtihatları, mahkemelerin kongre iptaline yetkisiz olduğunu belirtiyor. Ama asıl gerilim, AKP'nin gölgesinde: Süheyl Batum, yayınında "Bu, siyasi bir karar olursa, hukuk devleti tartışılır" diyor. X'te, Örsan Öymen gibi isimler "Erteleme, CHP lehine" diye yorumluyor; E.Savcı Mehmet Demir ise "24 Ekim'de göreceğiz" diye eleştiriyor. BursaTanık Gazetesi, "Bu davaları açanlar CHP'li değil" başlığıyla CHP'nin yorumunu aktarıyor. İlke TV ve TGRT Haber, canlı yayınlarda "Etkileri ne olacak?" diye tartışıyor.
Geleceğe dair yorumlar, heyecanı doruğa çıkarıyor. 24 Ekim'deki duruşma, nihai karar için son şans olabilir. Eğer mutlak butlan çıkarsa, Özgür Özel'in koltuğu sallanır, Kılıçdaroğlu dönüşü konuşulur – ama o, "Ortalık yatışsın" diyor, en erken 21 Eylül kurultayını bekliyor. Red olursa, CHP rahatlar, muhalefet toparlanır. Ama erteleme zinciri uzarsa? Piyasalar yine sallanır, enflasyon %50'leri aşmışken, kira zamları %25'i bulur. Batum, "YSK devreye girerse, olağanüstü kurultaylarla çıkılabilir" diyor. Sancar, "Sistem kilitli, ama YSK açıklaması çözüm olabilir." Uzmanlar, YSK'nın rolünü vurguluyor; Anayasa'nın 68. ve 69. maddeleri, kongre iptalini sınırlıyor. X'te Kurdistan News, "Erteleme"yi duyururken, Müslüm Yıldırım gibi kullanıcılar ironik yorumlar yapıyor. Eğer iptal gelirse, erken seçim tartışmaları alevlenir; olmazsa, CHP'nin yerel zaferleri gölgelenir.
Bu olayın detaylarını irdeleyelim ki, her yönünü görelim. Davacılar, noter aracılığıyla iddiaları resmiyete döktü ama kanıtlar zayıf. CHP, iyi niyetli olduğunu, ev sahibinin engel yarattığını netleştirdi. Karar, sadece ertelemeyle kalmadı; 21 Eylül olağanüstü kurultayın önünde engel kalmadı, Çankaya İlçe Seçim Kurulu'ndan delege listeleri istendi. Batum, "Bu, Türk Borçlar Kanunu'nun 301. maddesiyle uyumlu; ödeme engeli, iptal nedeni olamaz" diyor. CHP'liler, bundan sonra ilk adımda yazılı talep etmeli; mahkemeler, şeffaf olmalı.
Düşünün, bu kararın günlük hayata yansımalarını. Sabah metrobüste oturan bir anne, çocuğunun okul taksitini düşünürken, kira derdini de ekliyor. Artık, IBAN oyunuyla korkutulamayacak. Sosyal medyada, kiracı grupları bu haberi paylaşacak; "Haklarımız var!" diye haykıracaklar. Ev sahipleri dernekleri ise itiraz edecek, ama yargı konuşmuş. Gelecekte, belki yasal düzenlemelerle IBAN paylaşımı zorunlu hale gelecek; kira sözleşmeleri dijitalleşecek. Ama şimdilik, bu karar bir zafer çanı. Kiracılar, evlerini korurken, ev sahipleri adil davranmayı öğrenecek.
Bu hikaye, sadece bir dava değil; bir ders. Ankara'nın taş döşeli sokaklarında, adaletin nasıl işlediğini gösteriyor. Erteleme, nefes aldırdı ama yarayı kapatmadı. Gelecek duruşma, ya zaferi ya da yeni bir krizi doğuracak. Siyasetin bu satranç tahtasında, her hamle heyecan verici. Ve biz, izlerken, umudun peşinde koşuyoruz. Belki de bu, değişimin başlangıcı. Ya da sadece bir ara. Ama kesin olan: Türkiye, nefesini tutmuş bekliyor.