Gerçek Gündem Haberleri

CHP Kurultay Davası Erteleme Kararıyla Sarsıldı: Özgür Özel’in Koltuğu Kurtuldu mu, Yoksa Yeni Fırtına mı Geliyor?

CHP'nin kaderini belirleyecek dava bugün mahkeme salonunda yankılandı! Erteleme kararı borsayı coşturdu, siyaseti karıştırdı. Bu hamle, muhalefetin umudunu mu yeşertiyor yoksa derin bir tuzağın parçası mı? Tıkla, gizli detayları öğren!

Ankara’nın gri gökyüzü altında, adliye binalarının soğuk koridorları her zaman sırlar taşır. Sabahın erken saatlerinde, Dışkapı Adliyesi’nin kapısında toplanan kalabalık, sadece meraklı gözlerden ibaret değil; Türkiye’nin siyasi kaderini sırtlanmış bir kalabalık. Polis barikatları, çevik kuvvet otobüsleri ve gergin bekleyiş... Bu manzara, sıradan bir duruşmadan öteyi işaret ediyor. Ülkenin en köklü muhalefet partisi, bir kurultay davasının gölgesinde sallanırken, milyonlar ekran başına kilitleniyor. Doların inişi, altının parıltısı, borsanın ani sıçrayışı... Her şey, bir mahkeme salonundan çıkan tek bir kararla değişiyor. Ama asıl soru şu: Bu erteleme, bir nefes mi yoksa daha derin bir fırtınanın habercisi mi? Siyasetin nabzı, bugün atılan bu adımda gizli.

Şimdi, derin bir soluk alın ve bu hikayenin katmanlarına inin. 15 Eylül 2025 Pazartesi, saat tam 10:00’da Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde başlayan duruşma, Türkiye’nin siyasi arenasındaki en kritik sahnelerden birine dönüştü. CHP’nin 4-5 Kasım 2023’te gerçekleştirilen 38. Olağan Kurultayı ve 6 Nisan 2025’teki 21. Olağanüstü Kurultayı’nın iptali talebiyle açılan dava, eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve bazı delegelerin imzasıyla mahkemeye taşınmıştı. Davacılar, kurultaylarda “oy karşılığı rüşvet” iddialarını öne sürerek, Özgür Özel’in genel başkanlığını “mutlak butlan” yani yok hükmünde sayılmasını talep ediyor. Bu, sadece bir iç çekişme değil; Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık liderliğinin sonunu getiren o tarihi değişimin yargı önünde hesap vermesi anlamına geliyor. Mahkeme salonunda, avukatlar arasında uçuşan dilekçeler, gergin bakışlar ve dışarıdaki kalabalığın mırıltıları, havayı iyice ağırlaştırıyor.

Duruşma, davacı avukatı Yusuf Üregen’in esas hakkında mütalaasını sunmasıyla başladı. Üregen, kurultayların “organize suç” içerdiğini, anayasal emredici hükümleri ihlal ettiğini ve kamu düzenini bozduğunu savundu. “Mutlak butlanla batıl” diyerek, Özgür Özel ve ekibinin görevden uzaklaştırılmasını, hatta Kılıçdaroğlu yönetiminin iadesini istedi. Salon, bir anda buz kesti. Karşı tarafta, CHP’nin avukatı Çağlar Çağlayan devreye girdi. “Amaç sandık koymaktır, sonuç ortaya çıkmıştır, dava konusuz kalmıştır” diyerek, YSK kararları ve Yargıtay içtihatlarını delil gösterdi. Mahkemelerin siyasi partilerin kongre seçimlerine müdahale yetkisi olmadığını vurguladı. Heyet, bu argümanları dinledikten sonra, beklenen kararı açıkladı: Duruşma, 24 Ekim Cuma gününe ertelendi. Bu, beşinci duruşma olacaktı ve kamuoyu, “mutlak butlan” ya da tam tersi bir nihai hüküm bekliyordu. Ama mahkeme, ceza yargılaması ve görevsizlik itirazlarının sonuçlarını bekleme yolunu seçti. Erteleme, adliye önündeki kalabalığı dağıttı ama tartışmaları alevlendirdi.

Peki, bu erteleme neden bu kadar yankı uyandırdı? Hemen belirtelim: Piyasalar, kararı bir zafer çanı gibi karşıladı. Borsa İstanbul, ani bir yükselişle yüzde 4,5 sıçradı; 100 liranız bir anda 104 lira oldu. Dolar ve altın hafif gerilerken, yatırımcılar rahat bir nefes aldı. Neden? Çünkü bir iptal kararı, muhalefetin belini bükecek, siyasi belirsizliği derinleştirecek ve ekonomiyi sarsacaktı. Erteleme, en azından kısa vadede “en az kötü” senaryoyu getirdi. Ama bu, sadece buzdağının görünen yüzü. Sosyal medyada, CHP tabanı “19 Mart Darbesi”nden bahsederek, Özgür Özel’in paylaşımıyla birleşti: “Partimize dönük hiçbir kumpas, 19 Mart Darbesi’nden bağımsız değildir.” Bu, davanın sadece hukuki değil, siyasi bir savaş olduğunu haykırıyor.

Geçmişe dönelim ki, bu olayın köklerini anlayalım. Her şey, 4-5 Kasım 2023’te Ankara Spor Salonu’nda başladı. CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nda Özgür Özel, 812 oyla genel başkan seçildi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık saltanatı sona erdi. Bu, partide bir deprem etkisi yarattı; tüzük değişiklikleri, yeni yönetim ve muhalefetin yeniden yapılanması... Ama hemen ardından, Lütfü Savaş gibi isimler sahneye çıktı. “Oy satın alma” iddiaları, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nı harekete geçirdi. 3 Haziran 2025’te soruşturma başlatıldı, Siyasi Partiler Kanunu’nun 112. maddesi devreye girdi. Görev uyuşmazlıkları zinciri başladı: Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi görevsizlik verdi, 26. Asliye Ceza Mahkemesi itiraz etti, Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi nihayet görevliyi belirledi. 30 Haziran 2025’teki duruşmada, mahkeme 8 Eylül’e erteledi ama CHP avukatları, 4-9 Eylül’ün kuruluş haftası olduğunu belirterek, tüzüğün 86. maddesine dayanarak 15 Eylül’e kaydırdı. Bu erteleme, sadece takvim oyunu değil; partinin iç dinamiklerini koruma hamlesiydi. Önceki duruşmalarda, mahkeme “ihtiyati tedbir” taleplerini reddetmiş, belgeleri toplamıştı. Ama bugün, yeni bir sayfa açıldı: 24 Ekim’e kadar, belirsizlik hüküm sürecek.

Bu davanın perde arkasında, Türkiye’nin siyasi anatomisi yatıyor. Davacılar, kurultayların “demokrasinin asgari gereklerini ihlal ettiğini” söylüyor; CHP ise “sandığın gaspı” girişiminde bulunulduğunu savunuyor. Anayasa Mahkemesi, benzer bir görev uyuşmazlığında “davada uygulanacak kural yok” diyerek reddetmişti. Yargıtay içtihatları, mahkemelerin kongre iptaline yetkisiz olduğunu belirtiyor. Ama asıl gerilim, AKP’nin gölgesinde: Memduh Bayraktaroğlu, Liberal Demokrat Sosyalist yayınında, “Dava AKP üyelerine karşı, Erdoğan’ın suçlarını affetmek değil” diyor. “Yargı bağımsızlığı anayasada var, ama Beştepe’den izleniyor” diye ekliyor. Bayraktaroğlu, 15 Eylül yayınında, “Mutlak butlan çıkmayacağını söylemiştim, erteleme en az kötü karar” diyerek, borsanın yükselişini ironik buluyor. Zenginlerin “akıllı”, fakirlerin “aptal” görüldüğü bir algıdan bahsediyor; 60 yıl前の Antalya Talya Oteli hikâyesini anlatarak, “Zenginler her zaman bir şeyler bilir” diyor. Ve kritik bir uyarı: “Hakim korkuyor, Beştepe izliyor, ama bu karar yargının siyasi olduğunu dünyaya gösterdi.”

Bayraktaroğlu’nun yayınında, saat 13:00’te başlayan canlı yayında, izleyicilere sesleniyor: “Merhaba sevgili dostlar, güzellerim. Gündüz yayınına alışkın değiliz, ama bu önemliydi.” Erteleme kararını “en azından kötü değil” diye nitelendiriyor. “En iyi beklenemez, umudumuz en az zararla çıkmak” diyor. Piyasa tepkisini eleştirerek, “Zenginler sevindi, borsa %4,5 yükseldi, ama bu para enflasyondan fazla” diye ironiliyor. Kendisini “akılsız” diye niteleyerek, “Ben Erdoğan kadar akıllı olsam, onun yerinde olurdum” esprisi yapıyor. Siyasi analize geçerek, “38. Kurultay iptali, muhalefeti daha kritik aşamaya taşıdı” diyor. “Biz hükümet karşıtlarıyız, ama bu davayı Erdoğan’a bağlamak ayıp” diye uyarıyor. “Yargı kuralı uyguluyor, ama korku var” ekliyor. Yayın, Adnan Menderes’in ailesine yapılanlara değinerek bitiyor: “Menderes kötü başbakandı, ama ailesi masumdu. Erdoğan, yargı bağımsızlığına dön, çocuklarını kurtar.”

Geleceğe dair yorumlar, heyecanı doruğa çıkarıyor. 24 Ekim’deki duruşma, nihai karar için son şans olabilir. Eğer mutlak butlan çıkarsa, Özgür Özel’in koltuğu sallanır, Kılıçdaroğlu dönme ihtimali konuşulur – ama o, “Ortalık yatışsın” diyor, en erken 21 Eylül kurultayını bekliyor. Red olursa, CHP rahatlar, muhalefet toparlanır. Ama erteleme zinciri uzarsa? Piyasalar yine sallanır, enflasyon %50’leri aşarken, kira zamları %25’i bulur. Uzmanlar, YSK’nın rolünü vurguluyor; Anayasa’nın 68. ve 69. maddeleri, kongre iptalini sınırlıyor. Bayraktaroğlu, “İyi hâkimler sosyal medyada birleşirse, hukuk devleti kurtulur” diyor. Ve Erdoğan’a çağrı: “Ayrılık ilkelerine dön, kendini kurtaramazsın ama çocuklarını kurtarırsın.”

Bu dava, sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin muhalefet geleceğini şekillendiriyor. İstanbul İl Kongresi’nin iptali gibi emsaller, gerilimi artırıyor. Özgür Çelik’in görevden alınması, Gürsel Tekin’in atanması... Her adım, bir domino taşı. Sosyal medyada, #CHPKurultay etiketi trend olurken, taraftarlar “Sandık gaspı” diye haykırıyor. Eğer 24 Ekim’de iptal gelirse, erken seçim tartışmaları alevlenir; erken seçim olmazsa, CHP’nin yerel zaferleri gölgelenir. Bayraktaroğlu’nun sözüyle, “Korku insani, ama hâkimler cesur olmalı.” Bu erteleme, bir mola mı yoksa yeni bir tuzak mı? 24 Ekim, cevap verecek.

Düşünün, bu kararın günlük hayata yansımalarını. Sabah kahvesini yudumlarken haberleri açan emekli, “Özel mi kalır, Kılıçdaroğlu mu döner?” diye soruyor. İş çıkışı metrobüste tartışan gençler, “AKP’nin oyunu bu” diyor. Borsada para kazanan spekülatörler, “Akıllıydık” diye övünüyor. Ama asıl kazanan? Belki de yargı bağımsızlığı umudu. Bayraktaroğlu, yayın sonunda, “Sizi seviyorum, karanlıklara izin vermeyin” diyor. Ve çağrı: “İyi hâkimler birleşin, Erdoğan’ı bile kurtaracaksınız.”

Bu hikaye, bir duruşma salonundan taşarak, Türkiye’nin ruhunu yansıtıyor. Erteleme, nefes aldırdı ama yarayı kapatmadı. Gelecek duruşma, ya zaferi ya da yeni bir krizi doğuracak. Siyasetin bu satranç tahtasında, her hamle heyecan verici. Ve biz, izlerken, umudun peşinde koşuyoruz. Belki de bu, değişimin başlangıcı. Ya da sadece bir ara. Ama kesin olan: Türkiye, nefesini tutmuş bekliyor.