Son dönemde İstanbul'un kuzeyinde, özellikle Silivri'ye bağlı Danamandıra köyü civarında yaşanan olaylar, çevre severleri ve bölge halkını ayağa kaldırdı. Ormanlık alanlarda hız kazanan çalışmalar, doğal dengeyi bozarken, gelecek nesillerin mirası olan yeşil alanlar hızla azalıyor.
Danamandıra ormanları, İstanbul'un son kalan önemli yeşil koridorlarından biri olarak biliniyor. Ancak son aylarda burada gözlemlenen ağaç kesimleri ve maden faaliyetleri, bölgenin ekosistemini ciddi şekilde etkilemeye başladı. Köylülerin anlattığına göre, karşı tepelerde genişleyen taş ocakları, ormanlık alanları adeta tıraşlar gibi yok ediyor. Bir köyün etrafında tam sekiz taş ocağının faaliyet göstermesi, bu tehdidin boyutunu gözler önüne seriyor.
Bu durum, sadece ağaçların kaybıyla sınırlı kalmıyor. Bölgedeki su kanalları ve yeraltı kaynakları da büyük risk altında. Çalışmalar sırasında su yollarının tahrip edilmesi, İstanbul'un içme suyu kaynaklarını doğrudan etkileyebilir. Zehirlenme riski taşıyan toz ve atıklar, hem tarım arazilerini hem de havayı kirletiyor. Çiftçiler, verimli topraklarının elden gittiğinden şikayetçi olurken, çocuklar ve gelecek kuşaklar için temiz hava kaynağı olan bu ormanların yok olması, uzun vadeli sağlık sorunlarını beraberinde getirebilir.
Siyasi isimler de bu konuya sessiz kalmadı. CHP'li Özgür Karabat, Danamandıra ormanları mitinginde güçlü bir ses yükseltti. Konuşmasında, su kanallarının yok edildiğini, İstanbul'un içme suyunun zehirlenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu vurguladı. Ayrıca, çiftçilerin ormanlarını ve topraklarını kaybettiğini, çocukların akciğerlerini zehirleyen bu faaliyetlere dur denilmesi gerektiğini haykırdı. Bu açıklamalar, çevre katliamı İstanbul aramalarında sıkça karşılaşılan endişeleri yansıtıyor.
Kuzey ormanları savunucuları, çekilen görüntülerle durumu belgelemeye devam ediyor. Kesilmiş ağaçların ve dev çukurların yer aldığı fotoğraflar, sosyal medyada geniş yankı uyandırıyor. İstanbul'un nefessiz ve susuz kalma riski, uzmanlar tarafından da dile getiriliyor. Taş ocakları ve benzeri projeler, rant odaklı yaklaşımlarla doğal varlıkları parça parça tüketiyor.
Bölge halkı, demokrasi platformları üzerinden mitinglere çağrı yapıyor. Ağaç katliamı protestoları, çevre protestosu İstanbul sorgularını artırıyor. Benzer şekilde, Belgrad Ormanı ve diğer kuzey alanlardaki yürüyüşler, ortak bir mücadele ruhu yaratıyor. Bu eylemler, ormana, suya ve İstanbul'a dokunulmaması gerektiğini haykırıyor.
Danamandıra'daki gelişmeler, daha geniş bir tabloyu işaret ediyor. İstanbul'un kuzey ormanları, şehir için hayati öneme sahip. Oksijen üretimi, su döngüsü ve biyoçeşitlilik açısından vazgeçilmez olan bu alanlar, plansız müdahalelerle geri dönülmez zarar görüyor. Çevre katliamı haberleri, halkın bilinçlenmesini sağlarken, yetkililerden acil önlem bekleniyor.
Uzman görüşlerine göre, taş ocaklarının çoğalması toprakta erozyona, su kaynaklarında kirlenmeye yol açıyor. Çiftçilerin tarım arazileri küçülürken, bölge ekonomisi de olumsuz etkileniyor. Çocukların oynadığı, ailelerin dinlendiği bu ormanlar, artık tehdit altında. İstanbul içme suyu zehirlenmesi gibi senaryolar, bilimsel raporlarla destekleniyor.
Bu süreçte, sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimler de devreye giriyor. Protesto mitingleri, imza kampanyaları ve farkındalık çalışmaları hız kazanıyor. Danamandıra ormanları mitingi gibi etkinlikler, seslerin duyulmasını sağlıyor. Özgür Karabat'ın vurguladığı gibi, su kanallarının korunması, ormanların ayakta kalması herkesin ortak sorumluluğu.
Sonuç olarak, Danamandıra ve çevresindeki çevre katliamı, İstanbul'un geleceğini doğrudan ilgilendiriyor. Doğal kaynakların korunması için daha fazla duyarlılık şart. Bu alanların rant projelerine kurban edilmemesi, hem bugünün hem yarının ihtiyacı. Çevre protestolarının artması, umut verici bir işaret olarak görülüyor.