Türk müzik dünyasının en ikonik isimlerinden İbrahim Tatlıses'in ailesi, uzun süredir fırtınalı bir dönemden geçiyor. Oğlu Ahmet Tatlıses'in, babasının akıl sağlığı ve mal varlığı yönetimiyle ilgili ciddi endişeler taşıyarak açtığı vesayet davası, kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı. Bu dava, sadece bir aile meselesi olmanın ötesinde, ünlü sanatçının yıllardır biriktirdiği servetinin geleceğini de doğrudan etkileyen bir hukuki savaş haline geldi. Son günlerde sosyal medyada ve çeşitli haber kaynaklarında, davanın İbrahim Tatlıses lehine sonuçlandığına dair iddialar dolaşmaya başladı. Ancak bu söylentilere Ahmet Tatlıses cephesinden net ve çarpıcı bir yanıt geldi: Dava hâlâ devam ediyor ve babasının şahsına, şirketlerine ait tüm mal varlıklarına konulan tedbir kararları tam anlamıyla yürürlükte.

Ahmet Tatlıses, babasıyla arasındaki gergin ilişkinin zirve yaptığı aylarda, İbrahim Tatlıses'in karar verme yetisini kaybettiğini düşünerek mahkemeye başvurmuştu. Bu başvuru, Türk Medeni Kanunu'nun 405. ve 406. maddelerine dayanıyordu. Ahmet, babasının akıl zayıflığı yaşadığını, bu zayıflığın yanı sıra savurgan bir yaşam tarzı sürdürdüğünü ve mal varlığını kötü yöneterek hem kendisini hem de ailesini yoksulluk tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığını iddia etmişti. Dahası, alkol ve kumar bağımlılıklarının, İbrahim Tatlıses'i genel bir güvenlik riskine dönüştürdüğünü savunmuştu. Bu gerekçeler, davanın temel taşlarını oluşturuyordu ve mahkeme, bu iddiaları ciddiye alarak ilk aşamada önemli adımlar atmıştı.

Davanın seyri, İbrahim Tatlıses'in geniş iş imparatorluğunu da gündeme getirdi. Ünlü sanatçı, müzik kariyerinin yanı sıra restoran zincirleri, inşaat projeleri ve çeşitli ticari girişimler sayesinde dev bir servet biriktirmişti. Ahmet Tatlıses'in talebi, bu servetin korunması ve babasının iradesinin aile üyeleri lehine güvence altına alınması üzerineydi. Mahkeme, kısıtlı aday olarak gösterilen İbrahim Tatlıses'in ve ona bağlı şirketlerin vesayet altına alınmasını, maddi menfaat elde etmeyecek bir vasi atanmasını istemişti. Eğer vesayet mümkün olmazsa, Türk Medeni Kanunu'nun 429. maddesi kapsamında bir yasal danışman atanması gündeme getirilmişti. Bu talepler, davanın ne kadar karmaşık ve derin bir hukuki boyut taşıdığını gösteriyordu.

Son dönemde ortaya atılan "dava bitti, İbrahim Tatlıses kazandı" söylentileri, Ahmet Tatlıses'i harekete geçirdi. Oğlu, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını vurgulamak için avukatı aracılığıyla resmi bir açıklama yayınladı. Bu açıklama, aile içindeki gerilimi bir kez daha gözler önüne sererken, hukuki sürecin hâlâ aktif olduğunu netleştirdi. Ahmet Tatlıses'in avukatı, kamuoyuna hitaben kaleme aldığı metinde, davanın İbrahim Tatlıses lehine sonuçlandığına dair haber ve paylaşımların tamamen asılsız olduğunu belirtti. Açıklama, tedbir kararlarının devam ettiği vurgusuyla son buluyordu ve bu, İbrahim Tatlıses'in mal varlığının herhangi bir tasarrufa kapalı tutulduğunu ima ediyordu.

Ahmet Tatlıses'in avukatının tam ifadesi şöyleydi: Müvekkil Ahmet Tatlıses ile İbrahim Tatlıses arasında mevcut bulunan vesayet davasının, İbrahim Tatlıses lehine sonuçlandığına dair haber ve paylaşımlar gerçeği yansıtmamaktadır. Dava süreci devam etmekte olup, bu süreçte İbrahim Tatlıses'in şahsına ve şirketlerine ait mal varlıklarına konulmuş tedbir kararları da yürürlüktedir. Yargılamanın bir sonraki duruşması 30 Ocak 2026 tarihindedir.

Bu açıklama, davanın mahkeme koridorlarında hâlâ sıcak bir şekilde işlediğini ortaya koyuyordu. Mahkeme, daha önceki celselerde dosyanın tefriki yapılmış, yani ayrıştırılarak yeni bir esas numarası verilmişti. Bu yeni numara altında yargılama devam edecekti. Önceki dosya kapsamında konulan vesayet tedbir şerhleri de, yeni esas üzerinden aynen yürürlüğe girmişti. Yani, İbrahim Tatlıses'in herhangi bir taşınmaz, menkul kıymet veya şirket hissesi üzerinde tasarrufta bulunması engellenmişti. Bu tedbirler, ailenin maddi geleceğini korumak amacıyla alınmış olsa da, İbrahim Tatlıses'in günlük hayatını ve işlerini nasıl etkilediği merak konusu haline gelmişti.

Vesayet davasının kökenine indiğimizde, Ahmet Tatlıses'in babasıyla ilişkisinin yıllardır inişli çıkışlı olduğunu görüyoruz. İbrahim Tatlıses, 1970'lerden beri Türk müziğinin vazgeçilmez bir figürü olarak tanınıyor; arabesk müziğin kralı unvanıyla milyonlarca hayran kitlesine sahip. Ancak son yıllarda sağlık sorunları, özellikle 2011'deki ünlü suikast girişimi sonrası yaşadığı travmalar, ailesi içinde tartışmalara yol açmıştı. Ahmet Tatlıses, bu olayların babasının zihinsel sağlığını kalıcı olarak etkilediğini savunuyor. Dava dilekçesinde detaylandırılan savurganlık iddiaları, İbrahim Tatlıses'in lüks harcamaları, riskli yatırımları ve bağımlılık sorunlarını içeriyordu. Bunlar, sadece bireysel bir kriz değil, ailesinin geleceğini tehdit eden unsurlar olarak nitelendiriliyordu.

Mahkemenin aldığı kararlar, Türk hukuk sisteminin kısıtlılık ve vesayet mekanizmalarını nasıl işlettiridiğini de örnekliyordu. Türk Medeni Kanunu'nun 405. maddesi, akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle işlerini göremeyenlerin vesayet altına alınmasını öngörürken, 406. maddesi savurganlık ve kötü yönetim durumlarını kapsıyordu. Ahmet Tatlıses'in talebi, bu maddelerin tam anlamıyla uygulanmasını içeriyordu. Mahkeme, açık yargılamaya devam kararı vererek, tarafların delillerini sunma fırsatını uzattı. Bu süreçte, bilirkişi raporları, tıbbi incelemeler ve mali denetimler gibi unsurlar devreye girecekti. 30 Ocak 2026'daki duruşma, davanın dönüm noktalarından biri olarak görülüyor; zira bu tarihte vesayet talebinin kabulü veya reddi konusunda kritik kararlar alınabilir.

Usta Oyuncu Yalçın Dümer’den Gündemi Sarsan Erdoğan İtirafı
Usta Oyuncu Yalçın Dümer’den Gündemi Sarsan Erdoğan İtirafı
İçeriği Görüntüle

Bu aile krizi, ünlülerin özel hayatlarının ne kadar kamuoyu önünde sergilendiğini bir kez daha hatırlatıyor. İbrahim Tatlıses'in hayranları, sanatçının sağlığı ve huzuru için endişelenirken, Ahmet Tatlıses'in adımları da ailesini koruma içgüdüsünden kaynaklanıyor gibi duruyor. Ancak mal varlığına konulan tedbir kararları, İbrahim Tatlıses'in ticari hamlelerini sınırlayarak, şirketlerindeki ortakları ve çalışanları da etkileyebilir. Örneğin, restoran zincirleri veya eğlence sektöründeki yatırımlar, bu tedbirler nedeniyle dondurulmuş durumda. Hukuk uzmanları, böyle davalarda tedbirlerin ne kadar süreceği konusunda yorum yapıyor; ancak Ahmet Tatlıses cephesi, sürecin şeffaf ve adil ilerlemesini istiyor.

Sonuç olarak, Ahmet Tatlıses'in duyurusuyla netleşen tablo, vesayet davasının hâlâ belirsizliklerle dolu olduğunu gösteriyor. İbrahim Tatlıses'in mal varlıklarına ilişkin tedbir kararlarının yürürlükte kalması, ailenin maddi mirasını koruma çabasının bir parçası. 30 Ocak 2026'ya kadar uzanacak bu bekleyiş, Türk medyasını ve müzik camiasını ekranlara kilitleyecek gibi. Aile üyelerinin bu zorlu süreçte nasıl bir uzlaşıya varacağı, ya da mahkemenin nihai kararı ne olacak, hepimizin merakla beklediği bir soru. Bu dava, sadece bir servet paylaşımı değil, aynı zamanda sevgi, güven ve sorumluluk temelli derin bir aile hikâyesi olarak hafızalara kazınacak.