Dünya

Bondi Plajı'ndaki Kanlı Saldırının Ardından Şok Eden Örgüt Bağlantısı ve Detaylar

Tüm dünyanın konuştuğu o korkunç saldırıda sırlar açığa çıkıyor. Ele geçen deliller, saldırganların kimliği ve işaret edilen o karanlık örgüt hakkında kan donduran gerçekler bu yazıda.

Güneşli bir günün tadını çıkarmak isteyen binlerce insan, neşeyle dolup taşan sahil şeridinde bir araya gelmişti. Ancak saniyeler içinde kahkahaların yerini çığlıklar, huzurun yerini ise tarifsiz bir kaos aldı. Şehrin en işlek ve turistik noktalarından birinde meydana gelen bu korkunç olay, sadece o an orada bulunanları değil, tüm ülkeyi ve dünyayı derin bir yasa boğdu. Güvenlik güçlerinin siren sesleri gökyüzünü yırtarken, olayın şokuyla donup kalan görgü tanıkları, yaşanan dehşet anlarını hafızalarından silmeye çalışıyordu. Yetkililerin ilk açıklamaları olayın ciddiyetini ortaya koyarken, arka planda yürütülen titiz soruşturma, karanlıkta kalan noktaları aydınlatmak için derinleştirildi.

Olayın meydana geldiği yer, dünyanın en tanınmış ve ikonik sahillerinden biri olan Sidney'deki Bondi Plajı'ydı. Hafta sonu olması nedeniyle her zamankinden daha kalabalık olan bu popüler mekanda, belirli bir topluluğun kutlaması hedef alındı. Silah seslerinin duyulmasıyla birlikte plajda büyük bir panik yaşanırken, saldırganların kalabalığın üzerine rastgele ateş açması sonucu bilanço her geçen dakika ağırlaştı. Bölgeye sevk edilen çok sayıda polis ve ilk yardım ekibi, yaralılara müdahale etmek için zamana karşı yarışırken, saldırının planlı ve soğukkanlı bir şekilde gerçekleştirildiği anlaşıldı.

Saldırının hedefinde, plajda Hanuka Bayramı'nı kutlamak için toplanan Yahudi toplumu üyelerinin olduğu belirtildi. Elde edilen bilgilere göre, saldırıda saldırganlardan biri de dahil olmak üzere toplam 15 kişi hayatını kaybetti, 40'tan fazla kişi ise çeşitli yerlerinden yaralandı. Avustralya tarihinin en kanlı ve sarsıcı olaylarından biri olarak kayıtlara geçen bu katliam, ülkede büyük bir infial yarattı. Güvenlik kameraları ve cep telefonu görüntüleri, saldırganların köprü üzerinden kalabalığa ateş açtığı o dehşet verici anları gözler önüne serdi.

Soruşturmayı derinleştiren polis ekipleri, saldırıyı gerçekleştirenlerin kimliklerine dair çarpıcı bilgilere ulaştı. Saldırganların 50 yaşındaki bir baba ile onun 24 yaşındaki oğlu olduğu tespit edildi. Baba Naveed Akram olay yerinde ölü olarak ele geçirilirken, oğlu ise yaralı olarak yakalandı ve tedavi altına alındı. Olayın en dikkat çekici ve tartışma yaratan yönlerinden biri ise, saldırıda kullanılan silahların babaya ait ruhsatlı silahlar olmasıydı. Yapılan incelemelerde, saldırganın üzerine kayıtlı toplam altı adet silah bulunduğu ve bu silahların katliamda kullanıldığı belirlendi.

Ancak olayın en karanlık yüzü, saldırganların bağlantılarının çözülmesiyle ortaya çıktı. Avustralya polisi ve istihbarat birimleri, baba ve oğulun uluslararası terör örgütü IŞİD ile bağlantılı olduğunu doğruladı. Saldırganların kullandığı araçta yapılan aramalarda örgüte ait bayraklar ve dokümanlar ele geçirildi. Dahası, baba Naveed Akram'ın, 2019 yılında terör eylemi hazırlığındayken yakalanan ve hüküm giyen bir başka örgüt üyesiyle yakın ilişkisi olduğu saptandı. Terörle mücadele ekipleri, ikilinin örgüte bağlılık yemini ettiğine ve bu saldırıyı ideolojik bir motivasyonla gerçekleştirdiğine dair güçlü kanıtlara ulaştı.

Bu karanlık tablonun ortasında bir kahramanlık hikayesi de yazıldı. Saldırı sırasında orada bulunan ve yakınlarda bir meyve suyu dükkanı işleten 43 yaşındaki Ahmed el Ahmed, kendi canını hiçe sayarak saldırganlardan birinin üzerine atladı. Silahı saldırganın elinden almayı başaran Ahmed, daha fazla can kaybı yaşanmasını engelleyerek büyük bir cesaret örneği sergiledi. Onun bu hamlesi, hem olay yerindeki diğer insanların hayatını kurtardı hem de saldırganların etkisiz hale getirilmesinde kritik bir rol oynadı.

Saldırının ardından Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, yaşananları "karanlık bir gün" olarak nitelendirerek, silah yasalarının derhal gözden geçirileceğini duyurdu. Bir kişinin bu kadar çok sayıda silaha yasal olarak sahip olabilmesinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Albanese, yasaların sıkılaştırılacağı mesajını verdi. Türkiye de dahil olmak üzere pek çok ülke, bu menfur terör saldırısını en sert şekilde kınayarak, terörle mücadelede dayanışma mesajları yayınladı. Olay, küresel çapta terör tehdidinin ve bireysel silahlanmanın yarattığı tehlikeleri bir kez daha acı bir şekilde hatırlattı.