Gerçek Gündem Haberleri

Asgari Ücret Kulislerdeki Son Rakam Ne?

Asgari ücret zammı heyecanı sardı, Çalışma Bakanı'nın ipuçlarıyla Aralık komisyonu öncesi net 27 bin TL'lik teklif masada, peki enflasyon hedefi ve refah payı bu rakamı nasıl şekillendirecek?

Kasım ayının son haftasına girerken, Türkiye'de milyonlarca asgari ücretli çalışanın gözü kulağı tek bir konuda: 2026 asgari ücret zammı. Ekonomik belirsizliklerin gölgesinde, alım gücünü koruma mücadelesi veren aileler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın son açıklamalarıyla umutlanırken, kulislerde dolaşan rakamlar da merakı iyice körüklüyor. Halihazırda net 22 bin 104 TL olarak uygulanan asgari ücret, enflasyonun pençesinde erirken, yeni düzenleme sadece maaşları değil, kıdem tazminatından SGK primlerine, sosyal yardımlardan işveren maliyetlerine kadar geniş bir yelpazeyi etkileyecek. Bu zam, sadece bir rakam artışı değil; adeta ülkenin ekonomik nabzını tutan bir barometre. Peki, hükümetin izleyeceği yol haritası ne olacak, hedef enflasyon mu esas alınacak yoksa refah payı mı devreye girecek? Kulislerde konuşulan son rakamlar, bu soruları daha da alevlendiriyor.

Konu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın yaptığı açıklamalarla resmi bir boyut kazandı. Bakan Işıkhan, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun Aralık ayının başında toplanacağını duyurarak, sürecin şeffaf ve dengeli geçeceğinin sinyalini verdi. Kendisi, bu kritik toplantıya dair şu sözleri sarf etti: “Komisyondan hem çalışanlarımızın refahını koruyan hem de işverenlerimizin üretim ve istihdam gücünü gözeten optimal bir seviyenin ortaya çıkacağına inanıyorum.” Bu ifade, hükümetin klasik yaklaşımını yansıtıyor: Ne sadece işçiyi ne de sadece patronu kollayan bir formül. Işıkhan'ın bu yorumu, komisyonun hem sendikalar hem de işveren temsilcileriyle müzakere masasında uzun saatler geçireceğinin habercisi. Zira, son yıllarda enflasyonun çift hanelere vurduğu bir ortamda, asgari ücret belirleme süreci her zamankinden daha karmaşık hale geldi. Bakanın "optimal seviye" vurgusu, geçen yılki modeli akıllara getiriyor; o dönemde gerçekleşen enflasyon yüzde 44'ü aşmışken, zam oranı yüzde 30 ile sınırlı tutulmuştu. Bu strateji, sıkı para politikalarının bir uzantısı olarak görülüyor ve 2026 için de benzer bir tablo bekleniyor.

Asgari ücret zammı tartışmalarının ekonomik arka planı, Türkiye'nin son yıllardaki enflasyon sarmalından ayrı düşünülemez. 2024'te resmi enflasyon verileri yüzde 44 bandında seyrederken, hükümet komisyon kararını bir sonraki yılın hedef enflasyonuna dayandırmıştı. Bu yaklaşım, ekonomiyi aşırı ısınmadan korumayı amaçlıyor; zira yüksek zamlar kısa vadede alım gücünü artırsa da, uzun vadede fiyat spiralini tetikleyebiliyor. Ekonomi çevreleri, bu sene de Merkez Bankası'nın sıkı para politikası doğrultusunda hedef enflasyonun esas alınacağını öngörüyor. Hedef enflasyonun yüzde 15-20 civarında tutulması planlanırken, buna ek olarak refah payı devreye giriyor. Kulislerde, hükümetin geçmiş yıllarda yaptığı gibi yüzde 5 ila 10 arasında bir refah payı ekleyeceği konuşuluyor. Bu pay, enflasyonun ötesinde çalışanların günlük hayatını rahatlatmayı hedefliyor; örneğin, gıda ve ulaşım gibi temel harcamalardaki artışları dengelemek için. Sabah gazetesinin edindiği bilgilere göre, bu senaryoda zam oranları yüzde 20 ile yüzde 25 arasında şekilleniyor. Bu aralık, hem sendikaların taleplerini kısmen karşılayacak hem de işverenlerin maliyet yükünü yönetilebilir kılacak bir orta yol olarak değerlendiriliyor.

Peki, bu oranlar somut rakamlara nasıl yansıyor? Kulislerde dolaşan hesaplamalara göre, mevcut net 22 bin 104 TL'lik asgari ücret baz alınarak yapılan simülasyonlar şöyle: Yüzde 20'lik bir zam durumunda, net asgari ücret 26 bin 584 TL'ye, brüt ise 31 bin 206 TL'ye yükseliyor. Eğer yüzde 25'lik senaryo gerçekleşirse, net rakam 27 bin 630 TL olurken, brüt tutar 32 bin 506 TL'ye çıkıyor. Bu hesaplamalar, resmi olmayan kulis bilgileri olsa da, komisyonun elindeki verilere dayanıyor. Brüt ücretin artışı, işverenler için SGK primleri ve stopaj gibi kesintileri doğrudan etkiliyor; örneğin, bir işverenin 10 asgari ücretli çalışanı varsa, yıllık maliyet artışı yüz binlerce lirayı bulabilir. Net ücret tarafında ise, çalışanlar için vergi dilimleri ve aile destekleri devreye giriyor. Bu rakamlar, sadece maaş bordrosunu değil, emeklilerin en düşük maaşlarını da belirleyecek; zira asgari ücret, Bağ-Kur emeklilerinin tabanını oluşturuyor. Kulis kaynakları, bu seviyelerin Aralık başındaki toplantıda müzakere edileceğini ve sendikaların daha yüksek bir refah payı için bastıracağını belirtiyor. Ancak, hükümetin enflasyon hedefini aşmamak için temkinli davranacağı kesin gibi.

Asgari ücretin etkisi, maaşlı çalışanlarla sınırlı kalmıyor; aksine, toplumun geniş kesimlerini kapsayan bir domino etkisi yaratıyor. Öncelikle, kıdem tazminatı tavanı doğrudan asgari ücretin brüt tutarına endeksli; bu da işten ayrılan milyonlarca işçinin eline geçen parayı belirliyor. SGK idari para cezaları, sigortasız çalıştırma gibi ihlallerde asgari ücretin katları üzerinden hesaplanıyor, dolayısıyla zam, denetim mekanizmalarını da güçlendiriyor. Engelli çalışanlara sağlanan devlet destekleri, asgari ücretin yüzde 50'si oranında veriliyor; bu, özel sektörde istihdamı teşvik eden bir unsur. Benzer şekilde, doğum ve askerlik borçlanması tutarları, hizmet borçlanmalarında asgari ücret baz alınıyor. SGK teşvik limitleri, yeni iş kuran girişimciler için kritik; burs ve sosyal yardım kriterleri ise dar gelirlilerin kapısını aralıyor. Örneğin, bir ailenin sosyal yardım alabilmesi için hane geliri asgari ücretin belirli bir katını aşmamalı. Bu zincirleme etki, asgari ücret zammını bir "ekonomik kaldıraç" haline getiriyor. Uzmanlar, yüzde 25'lik bir artışın, yaklaşık 7 milyon asgari ücretliyi doğrudan, 20 milyondan fazla kişiyi dolaylı olarak etkileyeceğini hesaplıyor. Bu durum, komisyonun kararını alırken sadece rakamlara değil, sosyal barışa da odaklanması gerektiğini gösteriyor.

Tarihsel bir perspektiften bakıldığında, asgari ücret zamları Türkiye'nin ekonomik döngülerini yansıtıyor. 2023'te enflasyon yüzde 60'lara vurduğunda, zam oranı yüzde 100'ü aşmıştı; ancak 2024'te sıkılaşan politikalarla bu ivme yavaşladı ve yüzde 30'la sınırlı kaldı. Bu geçiş, hükümetin enflasyonu dizginleme stratejisinin bir parçası; Merkez Bankası'nın faiz artırımları ve mali disiplin önlemleriyle destekleniyor. Kulislerde, 2026 için benzer bir modelin izleneceği konuşulurken, sendikaların talepleri daha iddialı. Türk-İş gibi büyük konfederasyonlar, açlık ve yoksulluk sınırını baz alarak yüzde 40'lık bir zammı savunuyor. Yoksulluk sınırı verileri, dört kişilik bir ailenin aylık harcamasını 50 bin TL'nin üzerine çıkarıyor; bu da mevcut asgari ücretin yetersizliğini ortaya koyuyor. İşveren tarafında ise, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) gibi örgütler, maliyet artışlarının ihracatı baltalamayacağını vurguluyor. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, yakın zamanda yaptığı bir açıklamada, “Asgari ücret artışı, rekabet gücümüzü korumalı; yoksa istihdam kaybı yaşanır.” demişti. Bu dengesizlik, komisyonun müzakerelerini zorlaştıracak unsurlardan biri.

Aralık ayının ilk haftası, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun toplanmasıyla doruk noktasına ulaşacak. Toplantı, üçlü yapıya sahip: Hükümet, işçi ve işveren temsilcileri eşit sayıda üye ile masaya oturacak. Geçen yılki gibi, ilk oturumda enflasyon projeksiyonları, GSYİH büyüme tahminleri ve sektörel veriler paylaşılacak. Sendikalar, TÜİK'in enflasyon rakamlarını sorgulayarak alternatif hesaplamalar sunacak; işverenler ise döviz kurlarındaki dalgalanmayı gerekçe göstererek temkinli bir yaklaşım talep edecek. Bakan Işıkhan'ın "optimal seviye" vaadi, bu müzakerelerin anahtarı; zira komisyonun uzlaşmazlık durumunda arabulucuya gitme riski var. Kulislerde, yüzde 22-23'lük bir orta yolun bulunabileceği fısıldanıyor; bu da net 26 bin 800 TL civarına işaret ediyor. Ancak, beklenmedik bir enflasyon patlaması veya küresel enerji fiyatlarındaki yükseliş, tabloyu değiştirebilir. Ekonomi analistleri, zammın gecikmeli etkisinin 2026 bütçesini de şekillendireceğini belirtiyor; zira asgari ücretlilerin vergi yükü, devletin gelirlerini doğrudan artırıyor.

Bu süreçte, asgari ücretin sosyal boyutu da göz ardı edilemez. Milyonlarca aile, kiradan faturalara, çocuk eğitiminden gıda masraflarına kadar her kalemde sıkışmış durumda. Son TÜİK verilerine göre, gıda enflasyonu yüzde 50'leri aşarken, asgari ücretin erimesi genç işsizliğini körüklüyor. Gençler arasında "asgari ücretle geçinememe" sendromu yaygınlaşırken, kadın istihdamı da düşük ücretlerden etkileniyor. Hükümet, bu eleştirilere karşı sosyal destek paketlerini devreye sokmayı planlıyor; örneğin, 2026 bütçesinde aile yardımı fonuna ek kaynak ayrılması gündemde. Refah payının yüzde 10'a çıkarılması, bu paketlerin bir parçası olabilir. Kulis kaynakları, Bakan Işıkhan'ın komisyon öncesi sendikalarla ön görüşmeler yaptığını ve "sosyal barış" kavramını sıkça vurguladığını aktarıyor. Bu, zammın sadece ekonomik değil, aynı zamanda politik bir karar olduğunu gösteriyor; zira yaklaşan yerel seçimler öncesi halkın nabzı tutuluyor.

Uzman görüşleri, tartışmayı daha da zenginleştiriyor. Ekonomi Profesörü Dr. Hayri Kozanoğlu, yakın bir değerlendirmesinde, “Asgari ücret zammı, gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermenin ilk adımı olmalı; yoksa enflasyon döngüsü kırılmaz.” diyerek, yapısal reformlar çağrısı yaptı. Öte yandan, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, işveren perspektifinden, “Yüzde 25'i aşan zamlar, KOBİ'leri zorlar; dengeli bir artış istihdamı korur.” yorumunda bulundu. Bu çelişkili sesler, komisyonun zorluğunu özetliyor. Gelecek tahminleri ise iyimser: Eğer hedef enflasyon tutarsa, 2026 sonunda reel ücret artışı yüzde 5'i bulabilir. Ancak, jeopolitik riskler –Ukrayna savaşı veya Orta Doğu gerilimleri– enerji ithalatını pahalılaştırarak tabloyu bozabilir. Analistler, komisyonun kararını 15 Aralık'a kadar açıklamasını bekliyor; bu tarih, yılbaşı öncesi milyonlarca bordroyu etkileyecek.

Sonuç olarak, asgari ücret kulislerdeki son rakamlarla 27 bin TL bandına yaklaşırken, Aralık komisyonu milyonların kaderini belirleyecek. Bakan Işıkhan'ın dengeli yaklaşım vaadi umut verse de, enflasyon hedefi ve refah payı arasındaki ince çizgi, sürecin anahtarı. Bu zam, sadece maaşları değil, kıdemden sosyal yardımlara uzanan bir zinciri harekete geçirecek. Ekonomi çevreleri hareketli, beklentiler yüksek; peki, komisyonun eli nereye gidecek? Çalışanlar için bir nefes alma fırsatı mı, yoksa temkinli bir adım mı? Zaman, her şeyi gösterecek, ama bir şey kesin: Bu karar, Türkiye'nin 2026'sını şekillendirecek.