Ankara siyasetinde tansiyonun hiç düşmediği şu günlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kurulan ve çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdüren komisyonda gözler tek bir noktaya çevrilmiş durumda. Başkent kulislerinde hareketlilik sürerken, siyasetin en sıcak başlığı İmralı’dan gelmesi beklenen olası mesajlar ve bu mesajların yeni sürece etkileri üzerine düğümleniyor. Özellikle komisyonun son toplantısında ele alınan konular ve ortaya konan tavır, yeni bir dönemin kapısının aralanıp aralanmayacağı sorusunu gündeme taşıdı.
Ağustos ayında kurulan ve "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" olarak adlandırılan yapının çalışmaları, Aralık ayının başlamasıyla birlikte kritik bir viraja girdi. Komisyon üyelerinin ve siyasi parti temsilcilerinin yakından takip ettiği süreçte, İmralı Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu ile kurulacak temasın niteliği büyük önem taşıyor. Ankara’da konuşulan senaryolara göre, komisyonun atacağı adımlar sadece iç siyaseti değil, bölgesel dengeleri de değiştirebilecek potansiyele sahip. Bu bağlamda, İmralı’dan gelecek herhangi bir değerlendirme veya çağrı, komisyonun yol haritasını belirlemede belirleyici bir faktör olarak görülüyor.
Sürecin en dikkat çekici boyutu ise siyasi partilerin komisyon çalışmaları sırasındaki konumlanışları oldu. İktidar kanadı ve ortağı MHP’nin, "terörsüz Türkiye" hedefiyle başlattığı bu yeni hamle, DEM Parti ve CHP tarafından temkinli ancak dikkatli bir şekilde izleniyor. Komisyondaki tartışmaların odağında, geçmiş tecrübelerden ders çıkarılarak şeffaf ve meclis odaklı bir sürecin yürütülmesi gerekliliği vurgulanıyor. Özellikle muhalefet milletvekilleri, sürecin kapalı kapılar ardında değil, milletin iradesinin tecelli ettiği TBMM çatısı altında şeffaf bir şekilde ilerlemesi gerektiğinin altını çiziyor.
Öte yandan, komisyonun gündemindeki "İmralı ziyareti" ve "umut hakkı" tartışmaları, kamuoyunda farklı yankılar uyandırmaya devam ediyor. Siyasi kulislerden sızan bilgilere göre, İmralı ile yapılacak olası bir görüşmenin teknik detayları ve zamanlaması üzerinde hassas bir çalışma yürütülüyor. Beklenen mesajın, örgütün lağvedilmesi ve silahların tamamen bırakılması yönünde olması durumunda, Türkiye’nin önünde yepyeni bir siyasi iklimin oluşabileceği belirtiliyor. Ancak bu noktada, güven ortamının tesis edilmesi ve provokasyonlara karşı dikkatli olunması gerektiği konusunda tüm taraflar hemfikir görünüyor.
Haftalardır süren tartışmaların ardından gelinen noktada, gözler Adalet Bakanlığı’nın ve ilgili devlet kurumlarının vereceği kararlara çevrildi. Komisyonun çalışmaları kapsamında İmralı’ya bir heyet gönderilip gönderilmeyeceği veya doğrudan bir mesajın kamuoyuyla paylaşılıp paylaşılmayacağı henüz netlik kazanmış değil. Ancak kesin olan bir şey var ki, o da TBMM’deki bu komisyonun çalışmalarının, Türkiye'nin gelecek on yılına damga vuracak gelişmelerin merkez üssü haline geldiğidir.
Sonuç olarak, Ankara'da siyasetin kalbi şu anda TBMM İnsan Hakları ve ilgili alt komisyonlarının çalışmalarında atıyor. Herkesin merakla beklediği "o mesajın" içeriği, tonu ve zamanlaması, sadece siyasi partilerin değil, tüm Türkiye'nin gündemini belirleyecek nitelikte. Önümüzdeki günler, bu bekleyişin somut bir adıma dönüşüp dönüşmeyeceğini ve "kardeşlik ve dayanışma" vurgusunun sahada nasıl karşılık bulacağını göstermesi açısından tarihi bir öneme sahip olacak.