Altın piyasasında son günlerde yaşanan çılgınlık, herkesin dilinde bir fırtına gibi dönüp duruyor. Sabah kalkıp kahvaltı masasında bile konuşuluyor; birileri servetini katlamış, diğerleri ise "keşke satsaydım" diye iç çekiyor. Ben de bu kaosun ortasına daldım ve gördüm ki, işin içinde sadece rakamlar değil, bir panik, bir heyecan, bir umut dalgası var. Eğer cüzdanınızda biraz birikiminiz varsa ya da sadece bu çılgın ralliyi merak ediyorsanız, bu haber tam size göre; çünkü altın, şu sıralar sadece bir metal değil, adeta bir duygu fırtınası.

Asıl heyecan, gram altının tarihin en yüksek zirvesine tırmanmasıyla patlak veriyor. Gram altın, 5.900 TL'yi aşarak rekor bir seviyeye ulaştı ve şu an 5.727 TL civarlarında nefesleniyor. Bu yükseliş, yatırımcıların yüreğini hoplatıyor; bir yanda sevinç çığlıkları, diğer yanda "ne zaman düşer" diye bekleyenler. Ama durun, hikaye burada bitmiyor; Kapalıçarşı'da çeyrek altın ilk kez 10 bin TL sınırını zorlayarak 10.047 TL'ye fırladı. Düşünün, eskiden bir çeyrek altınla ne çok şey alınırdı; şimdi ise o küçük parça, bir ailenin haftalık market parasını yutuyor. Bu rekorlar, sadece bir rakam oyunu değil; insanların geleceğini, hayallerini etkileyen bir gerçeklik.

Ons altın ise küresel sahnede tam bir yıldız; 4.308 doları test ettikten sonra 4.220 dolara geriledi, ama şu an 4.250 dolar bandında tutunuyor. Bu iniş çıkışlar, piyasayı adeta bir lunaparka çevirdi; herkes rollercoaster'da gibi. Jeopolitik riskler –Ortadoğu'daki gerilimler, Ukrayna'daki çatışmalar– altını güvenli liman olarak parlatıyor. Üstüne ABD-Çin ticaret savaşı eklenince, yatırımcılar altına hücum ediyor; çünkü belirsizlik arttıkça, altın parlıyor. Merkez bankaları da boş durmuyor; rekor düzeyde altın alımıyla rezervlerini şişiriyorlar. TCMB'nin 617 tonluk altın stoğunun değeri 84 milyar doları aştı, bu da döviz rezervlerimize dev bir katkı sağladı. Düşünün, bir ülkenin hazinesi, sarı metalin gücüyle kabarıyor.

Bu talep patlaması, sokakları da sardı. Kuyumcular önünde uzun kuyruklar oluştu; insanlar saatlerce bekliyor, ellerinde parayla altın peşinde koşuyor. Bazı dükkanlarda çeyrek, yarım ve cumhuriyet altını satışları geçici olarak durduruldu; raflar boşaldı, tezgahlar sessiz kaldı. İstanbul Altın Rafinerisi'ndeki üretim aksaklığı –ki bu, bir operasyon sonrası yaşanan bir kriz– durumu iyice içinden çıkılmaz hale getirdi. Kuyumcular, "Sadece bilezik ve takı alıyoruz" diye tabelalar astı; talep o kadar şiddetli ki, stoklar eriyip gidiyor. Bu görüntüler sadece Türkiye'de değil; Avustralya, Japonya, Vietnam ve Hong Kong'da da aynı; sokaklar altın kuyruklarıyla dolu, sanki bir küresel çılgınlık salgını gibi yayılıyor.

Uzmanlar ise bu ralliyi izlerken ikiye bölünmüş durumda; bir taraf "devam eder" diyor, diğer taraf "kar realizasyonu kapıda" diye uyarıyor. KCM Trade Baş Piyasa Analisti Tim Waterer, altının 4.500 doları görmesinin "çok uzak olmadığını" söylüyor; jeopolitik fırtınalar ve merkez bankası alımları, bu tahmini destekliyor. Ama İstanbul Portföy Fon ve Portföy Yöneticisi Berk Dinçtürk, daha temkinli: "Amerika altının önünü bilerek açıyor. Çünkü yükselmesi kendi rezervlerindeki altın fiyatlamasına dayanıyor. Ancak bunun sonu gelebilir." Dinçtürk'ün bu sözleri, rallinin bir balon olabileceğini ima ediyor; eğer ABD rezerv politikası değişirse veya ticaret savaşı yumuşarsa, fiyatlar birden ters köşe yapabilir. Bu ayrılık, yatırımcıları daha da geriyor; kimisi alıp stokluyor, kimisi beklemede.

Yılbaşından beri merkez bankalarının altın hamlesi, bu hikayenin en güçlü parçası. TCMB gibi kurumlar, rezervlerini artırarak milyarlarca dolarlık kazanç elde etti; bu, sadece bir ekonomik hamle değil, stratejik bir kalkan. Ama bireysel yatırımcı için durum farklı; yükselen fiyatlar, alım fırsatlarını kaçırma korkusu yaratıyor. Kuyruklardaki o anne-babalar, çocuklarının geleceği için altın topluyor; emekliler, tasarruflarını korumak için koşuşturuyor. Rafinerideki aksaklık ise paniği körüklüyor; üretim durunca, arz daralıyor ve fiyatlar daha da uçuyor. Dünya çapında benzer sahneler yaşanırken, Türkiye bu fırtınanın en şiddetli vurduğu yerlerden biri; Kapalıçarşı adeta bir savaş alanına döndü.

Borsa İstanbul'da 5 Hisseye Yeni Tedbir: Yatırımcılar Nasıl Etkilenecek?
Borsa İstanbul'da 5 Hisseye Yeni Tedbir: Yatırımcılar Nasıl Etkilenecek?
İçeriği Görüntüle

Bu çılgınlık, sadece sokakları değil, ekonomiyi de yeniden şekillendiriyor. Altın, küresel belirsizlikler sürdükçe güvenli limanlığını koruyor; ama uzmanların uyarısı net: Hızlı yükselişin ardından geri çekilmeler olabilir. Dinçtürk'ün "sonu gelebilir" sözleri, yatırımcılara bir duraklama sinyali; belki kar satışları, belki faiz indirimlerinin gecikmesiyle fiyatlar tökezleyebilir. Waterer ise iyimser; 4.500 doları işaret ederek, rallinin devamını öngörüyor. Bu ikilem, piyasayı daha da heyecanlı kılıyor; herkes bir sonraki oku bekliyor.

Kuyumcu önlerindeki o kuyruklar, hikayenin en dokunaklı yanı. İnsanlar, ellerinde son birikimleri, saatlerce bekliyor; bazıları almayı başarıyor, bazıları eli boş dönüyor. Rafinerinin üretim sorunu, bu paniği derinleştiriyor; çeyrek altın için dükkan kapatan esnaflar, "Stok yok, bekleyin" diyor. Benzer sahneler Asya'dan Avustralya'ya yayılmış; Vietnam'da mağazalar erken kapanıyor, Hong Kong'da raflar boşalıyor. Bu, bir talep tsunamisi; jeopolitik riskler insanları altına itiyor, çünkü kaosta altın, en sağlam dayanak.

Merkez bankalarının rolü ise büyüleyici; TCMB'nin 84 milyar dolarlık rezerv artışı, Türkiye ekonomisine nefes aldırıyor. Ama bireyler için bu rekorlar, hem fırsat hem tuzak; fiyatlar uçarken almak zorlaşıyor, ama düşüşte satmak da riskli. Uzmanlar, portföy çeşitlendirmesini öneriyor; altın tek başına kurtarıcı değil, ama belirsizlikte vazgeçilmez. Dinçtürk'ün ABD rezerv vurgusu, küresel oyunun ne kadar karmaşık olduğunu gösteriyor; Amerika'nın politikaları, bizim cebimizi etkiliyor.

Bu ralli, sadece bir ekonomik olay değil; bir toplumun nabzı. Kuyruklardaki o umutlu bakışlar, fiyatlardaki o çılgın sıçramalar, hepimizi bağlıyor. Altın, belki yarın 4.500 dolara koşar, belki kar satışlarıyla iner; ama kesin olan, bu fırtınanın bizi değiştireceği. Eğer siz de bu oyunun içindeyseniz, kuyruklara katılın veya bekleyin; ama unutmayın, altın gibi parlak hikayeler, en beklenmedik anda parlar.