Gerçek Gündem Haberleri

AKP-MHP Ortaklığının Gerçek Hedefi: Şok Edici İddia Ortaya Çıktı!

Ekonomist Memduh Bayraktaroğlu'ndan vahim iddia: AKP-MHP ittifakı siyasi İslam'ı bitirmek için mi kuruldu? ABD'nin rolü, 2002 seçimleri ve Bahçeli'nin göreviyle ilgili çarpıcı detaylar! Monarşi iddiasına karşı ezber bozan analiz, hemen oku ve gerçeği öğren!

Türkiye'nin siyasi gündemini sarsan bir iddia gündeme damga vurdu. Ekonomist ve yazar Memduh Bayraktaroğlu, AKP-MHP ortaklığının gerçek amacına dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bayraktaroğlu, Doç. Dr. Fatih Yaşlı'nın AKP-MHP ittifakının Türkiye'yi Arap Müslüman ülkelerdeki gibi monarşiye götürme hedefi taşıdığı görüşüne katılmadığını belirterek, tamamen farklı bir perspektif sundu. (Konu ile ilgili video, makalenin aşağısında verilmiştir.)

Bayraktaroğlu'na göre, 2002 erken seçimleri sürecinde MHP lideri Devlet Bahçeli'nin rolü kritik öneme sahip. Kendisi, Türkiye'de daha önce ilk ve tek olarak dile getirdiği bir görüşü tekrarladı: MHP, ABD ve İsrail'in ısrarıyla 2002 erken seçimlerini istedi. Bu iddia, o dönemde hem MHP hem de AKP çevrelerinden yoğun saldırıya uğramasına neden oldu ancak Bayraktaroğlu görüşünden vazgeçmedi.

Bu erken seçimlerin amacı, Ecevit hükümetini devirerek siyasi İslamcı bir yönetimi iktidara getirmekti. Bayraktaroğlu, ABD'nin o dönemki stratejisini şöyle açıkladı: Irak'ın yüzde 99 Müslüman bir ülke olması nedeniyle, Türkiye'de laik bir hükümet varken Irak işgali durumunda Müslümanların ayaklanacağını öngören ABD, siyasi İslamcı bir iktidar istedi. Böylece Türkiye'den tepki gelmeyecek ve işgal kolaylaşacaktı.

Recep Tayyip Erdoğan'ın o dönemde siyasi yasaklı olduğunu hatırlatan Bayraktaroğlu, ABD'nin hedefinin doğrudan Erdoğan'ı değil, genel olarak siyasi İslam'ı iktidara taşımak olduğunu vurguladı. Erdoğan'ın yasağının kaldırılması sürecinde ise ilginç bir anekdot paylaştı. Merhum Deniz Baykal ile yaptığı görüşmede, Baykal'ın Erdoğan'la yemek yediğini ve Erdoğan'ın CHP içinde en az 15 milletvekilinin yasağı kaldırmak için hazır olduğunu ima ettiğini aktardı. Baykal, bu bilgiyi parti içinde paylaşmadığını ve korktuğunu belirtmişti.

Irak işgali, Abdullah Gül başbakanlığında başladı. O dönemde Gül, Bülent Arınç ve Abdüllatif Şener gibi isimler ABD'nin Türkiye'den operasyon yapmasına karşı çıktı. Meclis tezkerisi kabul edilmedi çünkü yeterli oy çoğunluğu sağlanamadı. Bu kararda Erdoğan'ın etkisi sınırlıydı zira henüz milletvekili ve başbakan değildi. Bayraktaroğlu, Erdoğan'ın o tezkerenin reddedilmesinden en çok öfkelenen isim olduğunu ancak gücünün sınırlı kaldığını belirtti.

Günümüze dönersek, Bayraktaroğlu AKP-MHP ortaklığının amacının tam tersi yönde olduğunu iddia etti. Fatih Yaşlı'nın monarşi tezine karşı çıkan Bayraktaroğlu, ABD'nin şu anki görevinin Devlet Bahçeli'ye siyasi İslam'ı Türkiye'den kalıcı olarak kaldırmak olduğunu savundu. Bu, darbe veya kötü yollarla değil, AKP ve Erdoğan'ı itibarsızlaştırarak yapılacaktı. Böylece siyasi İslam hem Türkiye'de hem bölgede güç kaybedecekti.

Bayraktaroğlu, Bahçeli'nin bir "görev adamı" olduğunu yıllardır gözlemlediğini söyledi. 1999 seçimlerinden sonra Tansu Çiller ve Recai Kutan'ın Bahçeli'ye başbakanlık teklif ettiği ancak reddettiğini birinci elden bildiğini aktardı. Bahçeli, iktidar hırsı olmayan, partisinin geleceğini önemsemeyen biri olarak tanımlandı. Yıllardır Erdoğan'ı desteklemesine rağmen bakanlık almaması, taş altına elini değil üstüne oturmayı tercih etmesi bu karakteri yansıtıyordu.

MHP'nin kuruluş amacının da bu tür görevler olduğunu belirten Bayraktaroğlu, güncel gelişmelere işaret etti. Yeni anayasa tartışmaları, af önerileri ve PKK ile ilgili adımların merkezinde Erdoğan'ı "PKK'yı affeden başkan" olarak tarihe geçirme hedefi olduğunu iddia etti. Bu şekilde siyasi İslam'ın kredibilitesi sıfırlanacaktı.

ABD'nin monarşi istemediğini vurgulayan Bayraktaroğlu, tam tersine bölgede siyasi İslam'ı zayıflatma çabasında olduğunu ekonomist gözüyle analiz etti. Radical İslam'ın tüketimi günah sayarak ABD'nin ürün satışını engellediğini, bu yüzden Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde kadın hakları, konserler ve özgürlüklerin artırıldığını örnek verdi.

Bayraktaroğlu, Fatih Yaşlı'ya saygı duyduğunu ancak farklı düşündüğünü netleştirdi. "Ben Fatih Bey gibi düşünmüyorum çünkü bakış açılarımız farklı" diyerek, kendi görüşünü ekonomist ve ABD'yi yakından tanıyan biri olarak savundu. ABD'nin siyasi İslam'dan nefret ettiğini ve İran gibi rejimleri bile aceleyle kaldırmak istediğini belirtti.

Bu iddialar, Türkiye'nin siyasi geleceğine dair derin soru işaretleri yaratıyor. AKP-MHP ittifakı gerçekten siyasi İslam'ı güçlendirmek için mi yoksa kalıcı olarak zayıflatmak için mi var? 2002'den bugüne uzanan bu süreçte dış güçlerin rolü ne kadar etkili? Bayraktaroğlu'nun açıklamaları, bu sorulara farklı bir bakış açısı getirerek tartışmaları alevlendirecek nitelikte.

Siyasi analizlerde dış etkenlerin ağırlığı tartışılırken, Bayraktaroğlu'nun geçmişteki öngörüleri de dikkat çekici. Zaman kendisini haklı çıkarıp çıkarmasa da, görüşlerini değiştirmemesi tutarlılığını gösteriyor. Türkiye'nin yakın tarihine dair bu tür iddialar, kamuoyunda geniş yankı uyandırıyor ve siyasi aktörlerin stratejilerini yeniden değerlendirmeye zorluyor.

Sonuç olarak, AKP-MHP ortaklığının perde arkası hala gizemini koruyor. Ancak Bayraktaroğlu'nun vahim iddiası, monarşi tezine alternatif bir senaryo sunarak okuyucuları düşündürmeye devam edecek. Siyasi İslam'ın Türkiye'deki geleceği, bu ittifakın seyrine bağlı gibi görünüyor.