Savunma sanayii ve uluslararası ilişkiler, son yıllarda en çok tartışılan konular arasında yer alıyor. Özellikle beşinci nesil savaş uçakları, ülkelerin hava üstünlüğünü belirleyen kritik unsurlar haline gelmiş durumda. Bölgedeki gerilimler artarken, büyük güçlerin silah satış kararları da yakından izleniyor ve bu tür gelişmeler, geleceğe dair önemli ipuçları veriyor.
ABD'nin önde gelen gazetelerinden The Wall Street Journal'da yayımlanan bir yazı, dikkatleri yeniden Türkiye'nin F-35 savaş uçağı programına çevirdi. İsrailli gazeteci ve siyasi analist Amit Segal tarafından kaleme alınan makalede, ABD'nin Türkiye'ye F-35 satmasının ciddi riskler taşıdığı savunuluyor. Bu satışın, bölgede yeni bir çatışma riskini artırabileceği öne sürülüyor.
Yazıda, Türkiye'nin bu gelişmiş savaş uçaklarını potansiyel olarak İsrail'e karşı kullanma ihtimali vurgulanıyor. Segal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail politikalarını eleştirerek, Osmanlı İmparatorluğu'nu canlandırma arzusu taşıdığını ve İsrail'i komşu toprakları ele geçirmekle suçladığını belirtiyor. Bu suçlamaların, Türkiye'nin kendi bölgesel etkisini artırma politikalarını yansıttığını iddia ediyor.
Türkiye'nin zaten küresel bir askeri güç olduğu hatırlatılırken, neden bu kadar ileri teknolojiye sahip bir uçağa ihtiyaç duyduğu sorgulanıyor. ABD'nin geçmişte Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'a F-35 satışını düşündüğü örnekler veriliyor. İsrail'in bu satışlara endişe duyduğu ancak Suudi Arabistan'ın uçakları İran'a karşı savunma amacıyla kullanacağının açık olduğu belirtiliyor. Buna karşılık, Erdoğan yönetiminin İsrail'e yönelik sert retorik kullandığı ve "Siyonist İsrail"in yok edilmesini savunduğu öne sürülüyor.
Makalede, Türkiye'nin İsrail'i ulusal güvenlik belgesinde varoluşsal tehdit olarak tanımladığı ve ülkede halkın önemli bir kısmının İsrail'i en büyük tehdit olarak gördüğü iddia ediliyor. Türkiye'nin Orta Doğu'da istikrarsızlığı körükleyen bir aktör haline geldiği savunuluyor. Bir zamanlar "Avrupa'nın hasta adamı" olarak nitelendirilen ülkenin, şimdi Katar gibi "tehlikeli bir Müslüman kardeş" konumuna evrildiği ifade ediliyor.
Terör örgütlerini desteklediği, Pakistan'a Hindistan'a karşı yardım ettiği ve en önemlisi Hamas üyelerini barındırdığı suçlamaları sıralanıyor. Hamas lideri İsmail Haniye'nin öldürülmesinin ardından Türk Büyükelçiliği'nin bayrağı yarıya indirmesi örnek gösterilerek, Türkiye'nin İsrail'in düşmanı olduğu vurgusu yapılıyor.
Ayrıca, İsrail'in Gazze'deki çok uluslu güvenlik gücüne Türk askerlerinin katılmasını istemediği, bu itirazın Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından da paylaşıldığı belirtiliyor. Türkiye'nin giderek daha saldırgan ve İslamcı bir çizgiye kaydığı uyarısı yapılıyor. Bu ülkenin, İran'ın yerini alabilecek yeni bir tehdit haline gelebileceği görüşü savunuluyor.
Yazı, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Türkiye'yi üstü kapalı biçimde "imparatorluk emelleri" ile suçlamasının hemen ardından yayımlanmış olmasıyla da dikkat çekiyor. Segal, Türkiye'nin bölgedeki etkisinin artmasının hiçbir olumlu sonuç doğurmayacağını ve ABD'nin F-35 satışını ciddi bir risk olarak görmesi gerektiğini vurguluyor.
Bu tür analizler, savunma politikalarının ne kadar karmaşık olduğunu gösteriyor. F-35 gibi stratejik silahların satışı, sadece teknik bir anlaşma değil, aynı zamanda jeopolitik dengeleri doğrudan etkileyen bir karar haline geliyor. Bölgedeki aktörlerin birbirine yönelik algıları, bu tartışmaları daha da derinleştiriyor.
Uzman görüşleri, genellikle güç dengesinin korunması gerektiğini işaret ediyor. Beşinci nesil uçakların hava sahası hakimiyetini değiştirebileceği, istihbarat ve hassas vuruş yeteneklerini artıracağı biliniyor. Bu bağlamda, satış kararlarının uzun vadeli sonuçları hesaplanarak alınması gerektiği vurgulanıyor.
Makale, Türkiye'nin terör bağlantıları ve bölgesel politikaları nedeniyle güvenilir bir ortak olarak görülmediğini ima ediyor. Hamas gibi örgütlerle ilişkiler ve Gazze sonrası güvenlik düzenlemelerine itirazlar, somut örnekler olarak sıralanıyor.
Sonuç olarak, The Wall Street Journal'daki bu yazı, F-35 tartışmalarına yeni bir boyut getiriyor. Türkiye'nin F-35 programına geri dönme ihtimali, sadece askeri değil, diplomatik ve stratejik riskleri de beraberinde getiriyor. Bölge barışı ve istikrarı açısından bu tür gelişmeler, uluslararası toplum tarafından dikkatle izlenmeye devam edecek. Savunma sanayii haberleri, geleceğin şekillenmesinde kritik rol oynuyor.