Türkiye'nin asfaltlarında, motor sesleri her zaman bir özgürlük marşı gibi yankılanır; şehirler arası yollarda hızlanan araçlar, hafta sonu kaçamaklarında parlayan farlar, ailelerin bayram ziyaretlerinde dolup taşan bagajlar... Otomobil tutkusu, bu topraklarda bir yaşam biçimi neredeyse, bayram öncesi salonlarda dönen pazarlıklar, showroom'ların ışıltılı vitrinleri, hayalleri gerçeğe dönüştüren o anlar. Ama bazen, o hayaller bir gecede soluklaşır; bir kararname, bir yönetmelik, her şeyi altüst eder. Son haftalarda, haber kanalları ve sosyal medya akışları aynı soruyu haykırıyordu: Neden o modeller birden bire fiyat patlaması yaşıyor? Neden ithal arabaların etiketleri gökyüzüne fırlamış gibi? Bu sorular, kahvehanelerdeki sohbetlerden aile sofralarına sıçramış, herkesin cebini yoklarken tedirgin bakışlar atmıştı. Hikaye, bir bakanlık duyurusunun satırlarında başlıyor, ama asıl heyecan, o satırların yol açtığı kaosta yatıyor; çünkü vergi dünyası, otomobil rüyalarını yeniden yazıyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın o sessiz sedasız yayınladığı yeni vergi düzenlemesi, adeta bir deprem gibi sarsmıştı sektörü. Özel Tüketim Vergisi, yani ÖTV, yıllardır otomobil fiyatlarının belkemiğiydi; ama bu sefer, kurallar kökünden değişmişti. Eskiden motor hacmi ve araç değeri üzerinden hesaplanan vergi oranları, şimdi emisyon değerlerine, yani karbon ayak izine göre yeniden şekilleniyordu. Düşünün ki, bir aracın egzozundan çıkan duman, cebinize doğrudan etki yapıyor; düşük emisyonlu modeller hafif bir nefes alsa da, yüksek emisyonlulara vurulan tokat, fiyatları roket gibi yukarı fırlatıyordu. Bakanlık, çevre dostu bir adım atıyoruz derken, ithal modellerin ithalat vergileri de cabası; gümrük kapılarında bekleyen konteynerler, yeni kurallarla hesaplarını baştan yapmıştı. Bu düzenleme, Avrupa Birliği'nin yeşil mutabakatına uyum bahanesiyle gelmişti; ama Türkiye'de, ithal arabaların sonunu getirecek kadar sertti. Pazar analistleri, o duyurudan sonra telefonlarını kırmış, bayilere akın etmişti; çünkü bayram öncesi kampanyalar, bu fırtınada eriyip gitmişti. Yeni vergiler, sadece bir maliyet artışı değil; bir dönüm noktasıydı, yerli üretimi alkışlarken ithali gölgeliyordu.
Bu fırtınanın en acı darbesi, popüler bir ithal modelin üstüne inmişti: Toyota RAV4'ün hibrit versiyonu, yıllardır SUV severlerin göz bebeğiydi. O parlak krom ızgarası, geniş iç hacmi, şehir yollarında sessizce kayan hibrit motoruyla, ailelerin vazgeçilmezi olmuştu. Satış rakamları, 2024'te 15 bin adedi aşmış, bayilerde kuyruklar oluşturmuştu; ama şimdi, yeni vergi kurallarıyla fiyatı yüzde 40 zamlanmıştı. Eskiden 1.5 milyon liraya etiketlenen model, emisyon sınırlarını aşan motoru yüzünden ÖTV diliminde en üst basamağa zıplamış, ithalat vergisiyle birlikte 2.1 milyona fırlamıştı. Bayi çalışanları, müşterilere "Stoklar bitiyor, acele edin" diye fısıldarken, showroom'larda boş vitrinler çoğalmıştı. RAV4'ün sonu mu gelmişti? Evet, en azından ithal versiyonu için; yerli montaj hattı kurulana kadar, o modeller raflarda tozlanacaktı. Sürücüler, sosyal medyada isyan bayrağı açmış, "Bayram hediyesi hayaldi" diye paylaşımlar yağdırmıştı. Bu model, sadece bir araç değil; bir statü sembolüydü, orta sınıfın hayalini taşıyan bir ikon; ve şimdi, vergi duvarı o hayali paramparça ediyordu.
Pazarın diğer köşelerinde de dalgalar yükseliyordu; ithal SUV'lar, crossover'lar, hepsi yeni düzenlemenin hedefindeydi. BMW'nin X serisi, Mercedes'in GLC modelleri, benzer emisyon cezalarıyla fiyatlarını kabartmış, bayilerden uzaklaşmıştı. Bir bayi sahibi, o sabah kahvesini yudumlarken iç çekmişti: "Müşterilerimiz, Avrupa'da 40 bin euroya aldığı arabayı burada 100 bin dolara ödüyor; bu vergilerle rekabet edemiyoruz." Yerli markalar ise bayram havasındaydı; Togg'un elektrikli modelleri, düşük emisyon avantajıyla vergilerden muafiyet almış, fiyatlarını sabit tutmuştu. Fiat Egea, Renault Clio gibi modeller, ithal rakiplerinin boşluğunu dolduruyor, showroom'larda kalabalık yaratıyordu. Satış verileri, düzenlemeden sonraki ilk haftada yerli üretimi yüzde 25 yukarı çekmiş, ithal satışları ise yüzde 35 erimişti. Bu değişim, sadece bayileri değil, otomotiv yan sanayisini de sarsmıştı; ithal parça ithalatı yavaşlamış, yerel fabrikalar gece vardiyalarına geçmişti. Analistler, bu kaymanın kalıcı olabileceğini fısıldıyordu; çünkü AB'nin karbon sınırları, ithal vergilerini daha da şişirecekti.
Bu vergi hamlesinin arkasında, daha büyük bir resim yatıyordu; Türkiye, yeşil dönüşümün eşiğindeydi, ama yol pahalıydı. Hükümet, emisyon bazlı vergiyi teşvik olarak sunarken, eleştirmenler "ithal lobisini koruma" diye veryansın ediyordu. Bir otomotiv derneği yetkilisi, özel bir toplantıda haritalar açmış, "Bu kuralla, Avrupa'dan gelen hibritler bile dışlanıyor; ama yerli elektrikliye alan açılıyor" demişti. Pazarın tepkisi karışıktı; bazı sürücüler, eski modellerini elden çıkarıp yerliye dönmüş, diğerleri ikinci el piyasasına kaymıştı. İkinci ellerde, RAV4 gibi modeller fahiş fiyatlara satılıyor, bayram öncesi bir hazine avı başlıyordu. Sigorta şirketleri bile etkilenmişti; yeni vergilerle primler artmış, yıllık masraflar kabarmıştı. Gelecek aylarda, elektrikli araç satışlarının patlaması bekleniyordu; Togg'un yeni modelleri, vergi muafiyetiyle rakiplerini ezercesine koşuyordu. Ama ithal severler için, o eski lüks hayalleri raflarda tozlanacaktı; belki de bu, bir vazgeçiş değil, yeni bir başlangıçtı, yerli yolların zaferi gibi.
Bayram trafiğinde, o yeni vergilerin gölgesi uzayacaktı; aile arabaları seçilirken hesaplar baştan yapılacak, showroom'lar sessizleşecekti. RAV4'ün veda sahnesi, bir dönemin sonu gibiydi; ama pazar, boşlukları dolduracak yeni yıldızlarla doluydu. Togg'un sessiz motoru, Egea'nın sadık duruşu, belki de geleceğin yol arkadaşları olacaktı. Bu fırtına, sadece fiyat etiketlerini değil, alışkanlıkları da değiştiriyordu; sürücüler, emisyon etiketlerini okumayı öğrenecek, yeşil sürüşe alışacaktı. Hükümetin hamlesi, çevre için bir zafer miydi, yoksa ithal rüyaları söndüren bir darbe mi? Zaman gösterecekti; ama şimdilik, asfaltlar daha sessiz, yollar daha yerli kokuyordu. Bayram sabahı, motor sesleri yeniden yükselecek; ama bu sefer, farklı bir ritimle, vergi duvarlarının ötesinden gelen bir ezgiyle.