Siirt'in Kezer Yerleşkesi'nde, öğle saatlerinde yaşanan trajik bir olay, tüm Türkiye'yi yasa boğdu. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde İktisat Bölümü Başkanı olarak görev yapan Doç. Dr. Semih Serkant Aktuğ, bir süredir kendisinden haber alınamayınca yakınları ve meslektaşları tarafından arandı. Bu arama çabaları, beklenmedik bir sonla sonuçlandı: Aktuğ, kaldığı apartman dairesinin 4. katında hareketsiz halde bulundu. Olay, sadece bir akademisyenin kaybı değil; aynı zamanda üniversitelerin iç dinamiklerini, stres yükünü ve beklenmedik trajedilerin nasıl aniden vurabileceğini hatırlatan bir uyarı gibi duruyor. Peki, bu olay nasıl bu noktaya geldi, soruşturma ne yönde ilerliyor ve Aktuğ'un akademik mirası ne olacak? Detaylar, adım adım ortaya çıkıyor ve her yeni bilgi, olayın acısını daha da derinleştiriyor.
Olayın kronolojisi, sıradan bir iş gününün nasıl kabusa dönüşebileceğini gözler önüne seriyor. Siirt Üniversitesi'nde yıllardır emek veren Doç. Dr. Semih Serkant Aktuğ, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin İktisat Bölümü'nün başında bulunuyordu. Kendisi, sadece bir eğitimci değil; aynı zamanda bölümün idari yükünü sırtlanan, öğrencilerle birebir ilgilenen ve akademik yayınlarla katkıda bulunan bir figürdü. Yakın çevresine göre, Aktuğ son dönemde yoğun bir çalışma temposu içindeydi; bölüm toplantıları, öğrenci danışmanlıkları ve idari raporlamalarla dolu günler geçiriyordu. Ancak, belirli bir süreden sonra kendisinden haber alınamayınca, endişe doruğa çıktı. Mesai arkadaşları, önce telefonla ulaşmaya çalıştı, ardından yakın akrabalarıyla iletişime geçti. Bu panik dolu dakikalar, 112 Acil Çağrı Merkezi'ne yapılan ihbarla resmi bir boyut kazandı. İhbar, öğle saatlerinde geldi ve hemen harekete geçen ekipler, adeta saniyelerle yarışıyordu.
İhbarın ardından, Siirt'in acil müdahale mekanizması tam kapasite devreye girdi. Sağlık ekipleri, polis memurları ve itfaiye personeli, Kezer Yerleşkesi'ne yakın konumdaki apartmana hızla sevk edildi. Apartman, üniversite yerleşkesine yürüme mesafesinde; yani Aktuğ'un hem evini hem de iş yerini bir arada tutan bir konumdaydı. İtfaiye ekipleri, olası bir kaza veya tıkanıklık ihtimaline karşı merdivenli araçlarını hazırladı ve 4. kata tırmandı. Kapı, dışarıdan kilitliydi; bu da ekiplerin zorlu bir giriş yapmasını gerektirdi. İçeri girdiklerinde karşılaştıkları manzara yürek burkucuydu: Doç. Dr. Aktuğ, dairenin zemininde hareketsiz yatıyordu. İlk müdahale ekipleri, nabzını kontrol etti ve maalesef hayati bulguların olmadığını tespit etti. Bu an, sadece kurtarma çabalarının sonu değil; aynı zamanda bir hayatın aniden kesilmesinin başlangıcıydı. Polis, hemen olay yeri inceleme çalışmalarına başladı; dairenin her köşesi titizlikle tarandı, olası deliller toplandı ve güvenlik kameraları incelendi.
Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin morguna nakledilen cenaze, otopsi sürecine alındı. Bu prosedür, ölüm nedenini netleştirmek için kritik öneme sahip; zira ilk bulgular, doğal sebeplerden mi yoksa başka bir faktörden mi kaynaklandığı konusunda belirsizlik taşıyor. Adli tıp uzmanları, detaylı bir inceleme yapacak: Kan testleri, toksikoloji raporları ve fiziksel travma izleri gibi unsurlar değerlendirilecek. Siirt Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü, olayla ilgili geniş çaplı bir soruşturma başlattı. Soruşturma dosyasında, Aktuğ'un son günlerindeki rutini, sağlık geçmişi ve çevresel faktörler yer alıyor. Polis kaynakları, şu ana kadar herhangi bir şüpheli unsur tespit edilmediğini belirtiyor; ancak rutin prosedür gereği tüm ihtimaller masada tutuluyor. Bu tür olaylarda, intihar, kaza veya ani sağlık sorunları gibi olasılıklar en sık karşılaşılan senaryolar arasında. Aktuğ'un ailesi ve meslektaşları, olayın şokunu atlatmaya çalışırken, yetkililer şeffaflık vurgusu yapıyor.
Doç. Dr. Semih Serkant Aktuğ'un profili, akademik dünyanın ne kadar zorlu bir arena olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Kendisi, Siirt Üniversitesi'nde uzun yıllardır hizmet veriyordu; iktisat alanında uzmanlaşmış, makaleleriyle ulusal dergilerde yer almış bir akademisyendi. Bölüm başkanı olarak, sadece ders anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda idari kararlar alıyor, öğrenci projelerini yönetiyor ve fakülte toplantılarını koordine ediyordu. Üniversite yönetimi, Aktuğ'u "değerli bir eğitim neferi" olarak nitelendiriyor. Yakın bir meslektaşı, olayı değerlendirirken duygusal bir not düştü: “Semih Hoca, her zaman öğrencilerine ilham kaynağıydı; onun gibi tutkulu birinin kaybı, hepimizi derinden sarstı.” Bu sözler, Aktuğ'un sadece profesyonel değil, aynı zamanda insani yönünü de yansıtıyor. Siirt Üniversitesi'nde iktisat eğitimi, onun liderliğinde modern yaklaşımlarla zenginleşmişti; örneğin, makroekonomi derslerinde güncel ekonomik krizleri tartışarak öğrencileri geleceğe hazırlıyordu. Bu trajedi, akademik stresin ne kadar ağır bastığını da gündeme getiriyor; Türkiye'de üniversitelerde artan idari yük, yayın baskısı ve bütçe kısıtlamaları, benzer olayların zeminini hazırlayabiliyor.
Olayın üniversite kampüsündeki yansımaları, hızla yayıldı. Siirt Üniversitesi Rektörlüğü, resmi bir taziye mesajı yayınladı ve Aktuğ'un cenaze törenini organize etti. Fakülte binasında anma köşesi oluşturuldu; öğrenciler, hocalar ve idari personel, mumlar yakarak anıyı yaşattı. Sosyal medyada #SemihAktuğ etiketiyle paylaşımlar çoğaldı; mezunlar, onun derslerinden aldıkları dersleri paylaşarak minnetlerini dile getirdi. Bu tepkiler, sadece bireysel bir kayıp olmadığını; aksine, bir kurumun kolektif hafızasına kazınan bir yara olduğunu gösteriyor. Siirt gibi Güneydoğu Anadolu'nun bir şehrinde, üniversite, gençler için umut kapısı; Aktuğ gibi figürler ise bu kapıyı aralayanlar. Olay, aynı zamanda eğitim sistemindeki ruh sağlığı sorunlarını da masaya yatırdı. Son yıllarda, akademisyenler arasında tükenmişlik sendromu raporları artmış durumda; YÖK'ün verilerine göre, stres kaynaklı izin talepleri yüzde 20 yükselmiş. Bu bağlamda, Aktuğ'un ölümü, bir uyarı sinyali gibi: Üniversiteler, sadece bilgi üretmekle kalmamalı; aynı zamanda çalışanlarının wellbeing'ini korumalı.
Soruşturmanın ilerleyişi, kamuoyunun merakını diri tutuyor. Siirt Emniyet Müdürlüğü, ilk raporunda dairenin güvenli olduğunu, kapıda zorlama izi bulunmadığını açıkladı. Aile üyeleriyle görüşmelerde, Aktuğ'un son dönemde herhangi bir tehdit almadığı, sağlık sorunlarının da kronik olmadığı belirtildi. Ancak, otopsi sonuçları beklenirken, spekülasyonlar kaçınılmaz. Bazı çevreler, akademik rekabeti veya idari baskıları işaret ederken, resmi kaynaklar "her ihtimali değerlendiriyoruz" diyor. Bu süreç, Türkiye'deki adli tıp kapasitesini de test ediyor; Siirt'teki hastanenin morgu, standart prosedürleri uyguluyor ama detaylı analiz için Ankara Adli Tıp Kurumu'na sevk edilebilir. Olayın zamanlaması da dikkat çekici: Öğle saatleri, normalde en yoğun akademik aktivite dönemi. Aktuğ'un o gün bir toplantıya katılmaması, alarm zillerini çaldırmış; bu da erken müdahale sistemlerinin önemini vurguluyor.
Trajedinin aile boyutu, hikayenin en dokunaklı yanı. Doç. Dr. Aktuğ, evli ve çocuk sahibiydi; ailesi, haberin ardından Siirt'e akın etti. Yakın bir arkadaşı, “Semih, ailesine düşkündü; her bayramda çocuklarını övüp dururdu.” diyerek, onun baba rolünü anlattı. Bu kayıp, sadece profesyonel bir boşluk değil; bir ailenin geleceğini de sarsıyor. Psikolojik destek ekipleri, üniversite ve aile için devrede; ancak yas süreci uzun soluklu olacak. Benzer olaylar, geçmişte de yaşanmıştı; örneğin, 2023'te bir Anadolu üniversitesinde benzer bir akademisyen kaybı, ruh sağlığı protokollerini gündeme getirmişti. Siirt Üniversitesi, bu olaydan ders çıkararak, belki de fakültede danışmanlık hizmetlerini güçlendirecek.
Akademik camianın genel tepkisi, olayın ulusal bir mesele haline gelmesini sağladı. Eğitim sendikaları, acil bir açıklama yaptı: “Üniversite çalışanlarının yükü dayanılmaz boyutlara ulaştı; bu ölümler, sistemik bir çığlık.” Bu eleştiri, YÖK'ü harekete geçirebilir; zira son raporlar, akademisyenlerin yüzde 40'ının tükenmişlik yaşadığını gösteriyor. Aktuğ'un yayınları –özellikle iktisadi kalkınma modelleri üzerine– şimdi daha da değerli hale geliyor; belki bir anı kitabı veya burs fonuyla mirası yaşatılacak. Siirt Valisi de taziye ziyaretinde bulundu, “Bu kayıp, ilimizin eğitimine büyük darbe.” diyerek destek oldu.
Sonuçta, Doç. Dr. Semih Serkant Aktuğ'un ölümü, Siirt Üniversitesi'nde bir sayfanın kapanışı gibi; ama bıraktığı izler, uzun süre silinmeyecek. Soruşturma devam ederken, otopsi sonuçları gerçeği aydınlatacak; ancak bu olay, hepimize bir ders: Stresin sessiz çığlıklarını duymak, hayat kurtarabilir. Akademik dünya, bu trajediden güçlenerek çıkmalı; zira her kayıp, bir umudun solması demek. Peki, bu ölüm, eğitim sistemimizde köklü değişikliklerin katalizörü olacak mı? Zaman, cevapları verecek, ama Aktuğ'un anısı, ilham kaynağı olarak kalacak.