Kocaeli'nin sanayi devi Dilovası ilçesi, son yıllarda endüstriyel kazalarla adeta lanetlenmiş gibi. Ancak 2022'nin o kara yazında yaşanan kozmetik fabrikası yangını, tüm Türkiye'yi yasa boğdu. Altı canın yitip gittiği, yedi kişinin ağır yaralandığı bu facia, sadece bir yangın değil, ihmallerin ve denetimsizliğin korkunç bir simgesi haline geldi. Yangının üzerinden aylar geçse de yaralar sarılmadı; tam tersine, adalet arayışı her geçen gün daha da alevlendi. Bu hafta yaşanan taziye protestosu ise, olayın sıcaklığını bir kez daha hatırlattı: Halkın öfkesi, yetkili isimleri adeta kapı dışarı etti.
Her şey, Dilovası Organize Sanayi Bölgesi'nde faaliyet gösteren bir kozmetik fabrikasında başladı. O gün, fabrika çalışanları rutin işlerine dalmışken, aniden patlayan bir yangın cehennemi sardı her yanı. Alevler hızla yayıldı, dumanlar gökyüzünü kapladı. Kurtarma ekipleri seferber oldu ama ne yazık ki geç kalındı. Altı işçi, alevlerin ve zehirli dumanın kurbanı oldu. Yedi kişi ise hastanelere kaldırıldı; bazıları günlerce solunum cihazlarına bağlı kaldı, hayatta kalmak için ölümle burun buruna geldi.
Yangının nedeni hâlâ tam olarak aydınlatılmadı, ancak ilk incelemeler fabrika içindeki kimyasal maddelerin uygunsuz depolanmasını ve yangın güvenliğindeki eksiklikleri işaret etti. Fabrika yönetimi, gerekli izinleri almış gibi görünse de, denetim raporları sonradan şüpheler uyandırdı. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı, olayı ciddiye aldı ve soruşturma başlattı. Gözaltı dalgası bir bir vurdu sahneye: Önce fabrika sahipleri ve sorumlu müdürler, ardından güvenlik ekibi üyeleri. En son gelen dalgada sekiz kişi daha kelepçelendi, böylece toplam gözaltı sayısı on bire ulaştı. Bu isimler arasında, yangın öncesi denetimlerde rol alan kişiler de var. Savcılık, delil toplama sürecini titizlikle sürdürüyor; bilirkişi raporları, ihmallerin zincirini bir bir ortaya döküyor.
Dilovası sakinleri için bu yangın, sadece istatistiklerden ibaret değil. Bölge, yıllardır sanayi atıklarının ve endüstriyel risklerin gölgesinde yaşıyor. Yerel halk, fabrikaların çoğunun ruhsat sorunları yaşadığını, yangın tatbikatlarının ise göstermelik olduğunu yıllardır söylüyor. "Biz buranın havasını soluyoruz, suyunu içiyoruz; ama yetkililer nereden bilsin?" diye yakınıyor bir mahalle sakini. Yangın sonrası hava kirliliği zirve yaptı, çocuklar astım krizleriyle boğuştu. Hükümet, tazminat sözleri verdi ama somut adımlar gecikince, güven iyice sarsıldı.
Taziye Ziyareti Bir Protesto Fırtınasına Dönüştü
Yangının acısı tazminin ortasındayken, Kocaeli Valisi İlhami Aktaş ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, ölen işçilerin ailelerini ziyaret etmek için Dilovası'na geldi. Amaç, başsağlığı dilemek ve yaraları sarmak gibi görünüyordu. Ancak taziye evine adım attıkları anda, hava değişti. Kalabalıkta fısıltılar yükseldi, öfke mırıltıları duyuldu. Vatandaşlar, ellerinde pankartlar ve ölenlerin fotoğraflarıyla toplandı. "Adalet nerede?" sloganları, vali ve başkanın kulaklarında yankılandı.
Protesto, hızla büyüdü. Aileler ve komşular, yetkili isimleri içeri almadı. Vali Aktaş, sakin olmaya çalıştı; el sıkışmalar, teselli sözleri havada uçuştu ama nafile. Belediye Başkanı Büyükakın ise, kalabalığın ortasında kaldı. Bir taziye sahibi, öfkesini dizginleyemedi ve doğrudan Büyükakın'a döndü: “Başkan, sizin bu binanın önünde çekilmiş bir fotoğrafınız vardı, yine çekilmek ister misiniz? Sizin burada değil, cezaevinde olmanız lazım!” Bu sözler, adeta bir kıvılcım oldu. Kalabalık coştu, tezahüratlar yükseldi. "İstifa!", "Hesap verin!" sesleri, taziye evini inletiyordu.
Gözlemciler, olayın kronolojisini şöyle aktarıyor: Vali ve başkan, sabah saatlerinde ilçeye ulaştı. İlk durak, yangın yerinde inceleme oldu; basın mensupları eşliğinde. Sonra taziyeye geçtiler. Ancak aileler, "Buraya fotoğraf çektirmeye gelmeyin" diye bağırdı. Tepkiler artınca, güvenlik önlemleri alındı. Aktaş ve Büyükakın, konuşma yapamadan araçlarına binip ayrıldı. Bölgeden uzaklaşırken, arkalarından "Gidin, bir daha gelmeyin!" haykırışları yükseldi. Bu olay, Halk TV muhabiri Umut Taştan tarafından anbean kaydedildi; görüntülerde kalabalığın öfkesi su gibi akıyor.
Halkın Öfkesi: İhmallerin Bedelini Kim Ödeyecek?
Bu protesto, tesadüf değil; yılların birikmiş öfkesinin patlaması. Dilovası'nda yaşayanlar, sanayi bölgesinin "ölüm tuzağı" olduğunu söylüyor. Fabrikalar çoğalıyor, ama altyapı aynı kalıyor. Yangın söndürme sistemleri eski, acil çıkışlar tıkanık, eğitimler yetersiz. Bir işçi yakını, gözyaşları içinde anlatıyor: "Kardeşim, o dumanın içinde can verdi. Yetkililer, 'kaza' diyor ama bu cinayet! Denetimler nerede? Ruhsatlar nasıl verildi?" Aileler, soruşturmanın derinleşmesini istiyor; gözaltıların artmasını, ihmalkârların yargılanmasını.
Vali Aktaş'tan resmi bir açıklama gelmedi henüz, ama Kocaeli Valiliği, "Taziye ziyaretleri empati içindi, üzgünüz" mealinde bir not yayınladı. Belediye cephesi ise, yangın sonrası destek paketlerini hatırlatıyor: Maddi yardımlar, psikolojik destek birimleri. Ancak halk, "Yardım değil, adalet!" diye karşılık veriyor. Bu olay, ulusal medyada yankı buldu; sosyal medyada #DilovasıYangını etiketi trend oldu. Binlerce paylaşım, ihmalleri sorguluyor.
Uzmanlar, endüstriyel kazaların önlenmesi için acil reform çağrısı yapıyor. İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu, benzer fabrikalarda denetimleri sıkılaştırmalı diyor. Ama asıl soru şu: Bu taziye skandalı, değişimin fitilini ateşleyecek mi? Yoksa unutulup gidecek mi? Dilovası aileleri, cevap bekliyor; adaletin gecikmesi, yaraları daha da derinleştiriyor.
Gelecekte Ne Olacak? Umut Işığı mı, Karanlık mı?
Soruşturma devam ederken, gözaltıdaki 11 kişi mahkemeye çıkarılacak. Savcılık, yangın raporlarını incelemeye aldı; kimyasal sızıntılar, ekipman arızaları detaylıca araştırılıyor. Hükümet, sanayi bölgelerine ek bütçe ayırdı ama yeterli mi? Yerel STK'lar, "Bağımsız denetim şart" diyor. Ölen işçilerin anısına, Dilovası'nda bir anıt parkı önerisi gündemde; aileler, isimlerinin yaşayacağı bir yer istiyor.
Bu facia, bize şunu hatırlatıyor: Sanayi büyüyor, ama insan hayatı her şeyden değerli. Taziyedeki o öfke, sessiz kalmayan bir halkın sesi. Vali ve başkanın kovulması, belki de bir dönüm noktası. Adalet tecelli ederse, altı can boşa gitmemiş olacak. Dilovası, yaralarını sararken, Türkiye genelinde benzer riskler taşıyan binlerce fabrika için uyarı zili çalıyor. İzleyip göreceğiz: Bu fırtına, temiz bir sayfa mı açacak, yoksa rüzgar mı esecek?