Türkiye'nin kültürel sahneleri, bir kez daha toplumsal gerilimlerin arenası haline geldi. Sezen Aksu, nam-ı diğer Minik Serçe, sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımda, ülkedeki göçmenlere –özellikle Suriyeli mültecilere– yönelik artan nefret söylemini eleştirerek, "Onlar da insan, yardım edelim" benzeri bir çağrıda bulundu. Bu masum görünen mesaj, adeta bir kıvılcım gibi patladı ve sosyal medyayı ırkçı yorum seliyle doldurdu. Göçmen karşıtı kesimlerden gelen tepkiler, Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ'ın sert tweet'lerinden Ülkü Ocakları'nın sokak protestolarına kadar uzandı. Aksu'nun paylaşımı, binlerce beğeni ve paylaşım alırken, karşıt yorumlarda "Vatan haini" etiketleri havada uçuştu. Bu olay, sadece bir sanatçının sesi değil; Türkiye'nin 4 milyona yakın Suriyeli mülteciyle yaşadığı entegrasyon krizinin en çıplak yansıması. Peki, Aksu'nun çağrısı neden bu kadar infial yarattı? Göçmen karşıtlığının kökenleri ne ve bu tartışma nereye evriliyor? Hikayenin başından sonuna, tweet'lerden sokak aksiyonlarına kadar her detayı masaya yatıralım ki, bu vicdan sınavının tüm katmanlarını görelim; zira Sezen Aksu'nun notaları, bugün nefret korosuna karşı bir direniş marşı gibi yankılanıyor ve Türkiye'nin ruhunu sorgulatıyor.
Olayın fitilini ateşleyen, Sezen Aksu'nun 28 Kasım 2025'te Instagram hesabından yaptığı paylaşım. 70'li yaşlarının sonlarında bile sosyal medyayı aktif kullanan Minik Serçe, bir fotoğrafıyla birlikte şu mesajı verdi: "Ülkemizde yaşayan göçmen kardeşlerimize karşı artan öfkeyi görüyorum. Onlar savaşın mağdurları, çocuklar, kadınlar... Lütfen empati yapalım, yardım eli uzatalım. İnsanlık bunu gerektirir." Bu sözler, Aksu'nun kariyerindeki sosyal sorumluluk geleneğini yansıtıyordu; geçmişte kadın hakları, çevre ve barış için defalarca sesini yükseltmişti. Paylaşım, kısa sürede 500 bin beğeni aldı; hayranlarından "Teşekkürler Sezen Ablamız" yorumları yağdı. Ancak karşıt sesler gecikmedi: Göçmen karşıtı hesaplar, "Senin evine al o Suriyelileri" diye saldırdı. Yorumlarda, "Vatanı sattın" ve "Irkçı değiliz, gerçekçi" etiketleri dolaşıma girdi. Bu infial, Aksu'nun 2022'de "Şahane Bir Şey Yaşamak" albümündeki Şahmaran dizesi yüzünden aldığı dini eleştirileri hatırlattı; o zaman da linç kampanyası yaşanmıştı. Aksu, bu kez susmadı: Ertesi gün bir hikaye paylaşarak, "Nefret büyütmeyin, sevgiyle çoğalın" diye yanıt verdi. Bu diyalog, sosyal medyayı ikiye böldü; liberaller Aksu'yu alkışlarken, milliyetçi kesim onu "elitist" diye damgaladı.
Tepkilerin en sert olanı, Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ'dan geldi. Özdağ, Twitter'da (X) Aksu'yu doğrudan hedef aldı: "Sezen Aksu, Suriyelilere yardım mı ediyorsun? Önce kendi vatandaşına bak. 4 milyon Suriyeli, ekonomimizi çökertti, suç oranlarını artırdı." Bu tweet, 100 binden fazla etkileşim aldı; Özdağ'ın takipçileri, #SezenSuriyelilereDestek etiketiyle karşı kampanya başlattı. Özdağ, partisinin göçmen karşıtı manifestosunu hatırlatarak, "Türkiye, mülteci deposu değil" diye ekledi. Zafer Partisi'nin bu çıkışı, 2023 seçimlerindeki yükselişini pekiştirdi; parti, anketlerde yüzde 5 bandını korurken, göçmen meselesini ana silahı olarak kullanıyor. Özdağ'ın sözleri, sadece Aksu'yu değil, CHP'li belediyelerin mülteci entegrasyon projelerini de vurdu: "İstanbul'da Suriyeliler için ayrılan bütçe, Türk çocuklarının geleceğini çalıyor." Bu retorik, sosyal medyada viral oldu; genç milliyetçiler, meme'ler ve videolarla Aksu'yu tiye aldı. Ancak Özdağ'ın hesabı, nefret söylemi şikayetleriyle karşılaştı; Twitter, bazı tweet'leri sınırladı. Bu kısım, videonun odak noktası: Özdağ'ın tepkisi, göçmen karşıtlığını ana akım haline getirirken, Aksu'yu "vatanseverlik" sınavına tabi tutuyor.
Ülkü Ocakları'nın sokak aksiyonu ise, tartışmayı fiziksel bir boyuta taşıdı. 29 Kasım'da İstanbul'un çeşitli semtlerinde –özellikle Esenyurt ve Sultanbeyli gibi mülteci yoğun bölgelerde– Ocak üyeleri protesto düzenledi. Pankartlarda "Sezen Aksu, Suriyelileri kov!" yazıları, ellerinde Türk bayraklarıyla yürüyüşler... Ocak Başkanı, bir basın açıklamasında, "Sanatçılarımız vatan haini olmamalı. Göçmenler, bizim ekmek paramızı çalıyor" diye haykırdı. Bu eylem, polis müdahalesiyle dağıldı; 20'ye yakın gözaltı oldu. Ülkü Ocakları, MHP'nin gençlik kolu olarak, geleneksel milliyetçiliği göçmen fobisiyle harmanlıyor; 2024 yerel seçimlerinde benzer eylemlerle dikkat çekmişlerdi. Aksu'nun hayranları, karşıt bir imza kampanyası başlattı: "Sezen'e Dokunma" dilekçesi, Change.org'da 200 bin imzaya ulaştı. Bu sokak gösterileri, videoda dramatik bir şekilde işleniyor: Kameralara yansıyan öfkeli yüzler, Aksu'nun şarkılarını bozkurt selamıyla karıştıran ironik sahneler. Ocakların eylemi, sadece Aksu'yu değil, genel olarak "elit sanatçıları" hedef alıyor; "İstanbul'un efendisi sensin ama vatanın değil" sloganları, sosyal medyada yankılandı.
Bu tartışma, Türkiye'nin göçmen politikalarının derin yaralarını deşiyor. İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 4 milyondan fazla Suriyeli mülteci, 2016'dan beri ekonomiye 50 milyar dolar katkı sağladı –ucuz iş gücü, inşaat ve tarımda– ama suç oranlarında yüzde 20'lik bir artış iddiası tartışmalı. Özdağ gibi isimler, "Geri gönderme" çağrısı yaparken, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, "Zorla iade insan hakları ihlali" diye uyarıyor. Aksu'nun çağrısı, bu ikilemin ortasında bir vicdan sesi: Sanatçı, geçmişte Gezi Parkı protestolarında da benzer bir rol oynamıştı. Tepkiler, sadece ırkçı değil; ekonomik krizle besleniyor: Enflasyon yüzde 70'lerde gezerken, mültecilerin "iş çaldığı" algısı büyüyor. Videoda, bu bağlamda bir uzman yorumu var: "Göçmen karşıtlığı, popülizmin yakıtı; ama Aksu gibi figürler, empatiyi hatırlatıyor." Sosyal medyada, #SezenIrkçıDeğil etiketiyle destek kampanyası, karşıt #SuriyelileriKov ile çarpıştı; Twitter, trendleri saatlerce tuttu.
Göçmen karşıtlığının kökenleri, 2011 Arap Baharı'na uzanıyor. Suriyelilerin ilk dalgası, Esad rejimine karşı sığınmayla başladı; bugün 3.7 milyon kayıtlı mülteci var. Hükümetin "misafir" politikası, entegrasyonu yavaşlattı; kamplardaki koşullar eleştiriliyor. Özdağ'ın Zafer Partisi, bu boşluğu dolduruyor: 2025 anketlerinde yüzde 6 oy potansiyeliyle, MHP'yi bile sollayabilir. Ülkü Ocakları ise, sokak gücünü kullanıyor; eylemleri, 2023 deprem sonrası mülteci kamplarındaki gerilimleri hatırlatıyor. Aksu'nun duruşu, sanatın politik rolünü pekiştiriyor: 1990'larda "Gülümse" ile umut, şimdi empatiyle. Hayranları, konserlerinde "Şarkılarımız nefretle değil, sevgiyle" diye tezahürat yapıyor. Bu olay, kültürel bir savaş: Sanat mı, sokak mı kazanacak?
Tepkilerin yankıları, sadece yerel kalmadı. Uluslararası medyada –BBC ve Al Jazeera'da– "Türkiye'de sanatçıya linç" haberleri çıktı; Amnesty International, "Nefret söylemi soruşturulsun" çağrısı yaptı. Aksu'nun plak satışları, tartışmayla yüzde 15 arttı; "Unutulmazlar" albümü listelere girdi. Özdağ ise, partisinin üye sayısını 50 bin artırdı; ama mahkemelik tweet'ler peşini bırakmıyor. Ülkü Ocakları'nın eylemleri, İçişleri'nin radarında; "Aşırıcılık" soruşturmaları açıldı. Bu karmaşa, videonun sorusunu akıllara getiriyor: "Türkiye'nin vicdanı nerede?" Aksu, son bir paylaşımda "Müzik birleştirir, ayrıştırmaz" diye noktaladı; ama nefret korosu susmadı.
Bu Sezen Aksu göçmen tepkisi, Türkiye'nin aynası: Empati mi, öfke mi? Sanatçının çağrısı, bir kıvılcım; ama yangın, yılların birikimi. Özdağ'ın tweet'leri, Ocakların sokakları – hepsi, entegrasyon krizinin patlaması. Umarız, bu tartışma nefretle değil, diyalogla biter; zira Aksu'nun şarkıları gibi, Türkiye de sevgiyle çoğalır. Minik Serçe'nin kanatları altında, mülteciler de uçsun – ve biz, o kanatları korumayı öğrenelim.