Kadıköy'ün kalabalık sokaklarında başlayan bir trajedi, bugün mahkeme salonlarında yankılanıyor. Bir aile, sevdiklerini kaybetmenin acısıyla boğuşurken, adalet sistemi altında ezilmenin korkusunu yaşıyor. Bu hikaye, sıradan bir pazar gününü cehenneme çeviren anlarla dolu ve şimdi herkesin dilinde. Peki, bu dava neden bu kadar konuşuluyor? Neden bazı kararlar vicdanları kanatıyor? Gelin, adım adım inceleyelim bu karmaşık olayı.

Her şey, İtalyan şef Andrea Minguzzi ve çellist eşi Yasemin Akıncılar Minguzzi'nin oğlu Mattia Ahmet Minguzzi ile başladı. 15 yaşındaki genç, annesi ve babasıyla birlikte Kadıköy'deki bit pazarında alışveriş yaparken beklenmedik bir saldırıya uğradı. Bıçaklı bir kavga, ailenin hayatını sonsuza dek değiştirdi. Genç Mattia, bu saldırı sırasında ağır yaralandı ve ne yazık ki hayatını kaybetti. Aile, o günden beri adalet peşinde koşuyor, ama yolları engellerle dolu.

Suriye'deki SDG Gerçeği: ABD'nin Rolü ve İmralı Süreci Şok Ediyor!
Suriye'deki SDG Gerçeği: ABD'nin Rolü ve İmralı Süreci Şok Ediyor!
İçeriği Görüntüle

Dava süreci, dört sanığın yargılanmasıyla ilerledi. Mahkeme, uzun süren duruşmaların ardından kararını verdi. İki sanık için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükmedildi, üstelik haksız tahrik indirimi uygulanmadan. Bu ceza, ayrıca 24 yıl hapisle pekiştirildi. Diğer iki sanık ise delil yetersizliği gerekçesiyle beraat etti ve tahliye edildi. Savcılık, bu kararı kabul etmeyerek hemen itiraz etti. İşte tam burada, toplumun nabzı hızlandı. Karar, birçok kişide şok etkisi yarattı çünkü olaydaki tüm detaylar, sanıkların rollerini sorgulatıyordu.

Bu karara en sert tepkilerden biri, organize suç örgütü lideri olarak bilinen Sedat Peker'den geldi. Peker, davaya avukatı Ersan Barkın'ı görevlendirerek doğrudan müdahil olmuştu. Sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, öfkesini gizlemedi. "Halkın tamamından gelen tepkiler, mahkemenin iki kişiye ceza verirken diğer iki kişiye beraat kararı vermesinin toplumun vicdanını derinden yaraladığını gösteriyor," dedi Peker. Bu sözler, adalet sistemine dair derin bir güvensizliği yansıtıyordu. Peker, devamında, "Bu tür durumlar, halkın kendi adaletini sağlama içgüdüsünü tetikleyebilir," diyerek uyarılarda bulundu. Onun gözünde, karar sadece bir hata değil, geniş çaplı bir sorun.

Peker'in açıklamaları burada bitmedi. İstanbul Başsavcılığı'nın karara yaptığı itirazı övdü ve "Başsavcılığın karara itirazı halkın tamamının söylediği gibi değerlidir ve yerindedir," diye ekledi. Avukatı Ersan Barkın'ın görüşlerine de atıfta bulundu: "Değerli hukukçu avukatım Ersan Barkın’ın da belirttiği gibi, üst mahkemenin bu kararı bozacağından hiçbir şüphemiz yoktur." Bu ifadeler, Peker'in konuya ne kadar hakim olduğunu ve adalet arayışında kararlılığını gösteriyordu. Toplumda da benzer sesler yükseliyordu; insanlar, sosyal medyada tepkilerini dile getirerek davayı gündeme taşıyordu.

Avukat Ersan Barkın, duruşma sonrası basına konuştu ve kararın detaylarını masaya yatırdı. "Bu davanın içinde iki ayrı dava vardı," diye başladı Barkın. "İlki kasten çocuğun öldürülmesi, ikincisi ise geçtiğimiz duruşmada birleştirilen dosyaydı." Savcılığın, tüm sanıkların eyleme iştirak ettiğini kabul ederek cezalandırılmalarını talep ettiğini hatırlattı. Ancak mahkeme, iki sanığa 24 yıl ceza verirken, diğer ikisini delil yetersizliğinden beraat ettirmişti. Barkın, bu ayrımı sertçe eleştirdi: "Bu karar kabul edilebilir değildir. Üst mahkemeye göndereceğiz."

Barkın'ın sözleri, adliye çevresindeki yoğun güvenlik önlemlerini de gündeme getirdi. "Çünkü bu sadece bir dava değil, hepimizin evlatları için emsal bir karardır," dedi. Hukuken izah edilemez bulduğu bu hükmü, "vicdanlara sığmayan" olarak tanımladı. Onun bu çıkışı, ailenin acısını paylaşan herkes için bir umut ışığı oldu. Minguzzi ailesi, İtalyan kökenli şef Andrea ve çellist Yasemin'in oğlu için adalet beklerken, Barkın'ın mücadelesi onları yalnız bırakmıyordu.

Olayın arka planına bakınca, bit pazarındaki kavga sıradan bir anlaşmazlık gibi görünse de, detaylar daha karanlık. Aile, alışveriş sırasında sanıklarla karşılaşmış ve tartışma hızla şiddete dönüşmüştü. Genç Mattia'nın ölümü, sadece bir cinayet değil, bir ailenin yıkımıydı. Baba Andrea Minguzzi, İtalya'dan gelip Türkiye'de hayat kurmuş bir şef olarak tanınıyordu. Eşi Yasemin ise müzik dünyasında yer alan bir çellist. Bu çiftin oğlunun kaybı, uluslararası boyutta da dikkat çekti.

Mahkeme kararının ardından, savcılığın itirazı süreci hız kazandı. Üst mahkemenin ne karar vereceği merak konusu. Peker'in müdahalesi, davayı daha da görünür kıldı. Onun gibi isimlerin tepkisi, adalet sistemindeki çatlakları ortaya çıkarıyordu. Halk, bu tür davalarda eşitlik ve şeffaflık bekliyor. Kararın bozulması halinde, belki de yeni bir yargılama başlayacak.

Bu dava, sadece bir cinayet hikayesi değil. Toplumun adalete olan inancını test ediyor. Minguzzi ailesinin acısı, herkesin yüreğinde yer ediyor. Sedat Peker'in sert çıkışı, Ersan Barkın'ın hukuki mücadelesi ve savcılığın itirazı, umudu canlı tutuyor. Gelecek duruşmalar, belki de bu trajediye bir nokta koyacak. Ama şu an için, sorular havada asılı kalıyor: Adalet gerçekten kör mü, yoksa bazen gözlerini açmalı mı?