Yaşam

Sapanca Gölü'nde Tarihi Düşüş ve Kritik Veriler

Sapanca Gölü'nde su seviyesi kritik eşiğin altına indi. Kuraklık ve yanlış kullanımın yarattığı tehdit, uzman raporları ve son ölçümlerle gözler önüne serildi.

Ülkenin en stratejik içme suyu havzalarından biri olan ve milyonlarca insana hayat veren Sapanca Gölü, tarihinin en zorlu günlerini yaşıyor. Doğu Marmara'nın ekolojik dengesini sağlayan ve bölge halkının su ihtiyacını karşılayan bu devasa kaynak, son yıllarda artan kuraklık baskısı, yetersiz yağışlar ve bilinçsiz tüketim alışkanlıkları nedeniyle alarm vermeye başladı. Uzmanların ve yerel yetkililerin yakından takip ettiği bu süreç, artık sadece çevresel bir risk olmaktan çıkıp, tarımdan sanayiye, turizmden günlük yaşama kadar her alanı tehdit eden acil bir kriz haline dönüşmüş durumda.

Anadolu Ajansı muhabirlerinin bölgede gerçekleştirdiği kapsamlı saha çalışmaları ve uzman görüşmeleri, tehlikenin boyutunu tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Son 65 yılın en kurak döneminin yaşandığı havzada, su seviyesindeki dramatik düşüş gözle görülür bir hal aldı. Bir zamanlar 32 metrenin üzerinde seyreden su kotu, yapılan son ölçümlerde 28,54 metreye kadar geriledi. Bu seviye, gölün ekolojik sınırlarını zorlayan ve "kritik eşik" olarak kabul edilen değerlerin dahi altına inildiğini gösteriyor. Kıyı şeritlerinde 100 metreyi bulan çekilmeler yaşanırken, iskelelerin karada kaldığı ve teknelerin zemine oturduğu manzaralar durumun ciddiyetini özetliyor.

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Asude Ateş'in değerlendirmelerine göre, sorunun temelinde yalnızca meteorolojik kuraklık yatmıyor. Azalan yağışlar ve artan buharlaşma etkili olsa da, göl üzerindeki baskıyı artıran asıl faktörler arasında sanayi, tarımsal sulama ve yoğun içme suyu talebi yer alıyor. Özellikle sanayi tesislerinin ve şehirleşmenin getirdiği yük, gölün kendini yenileme kapasitesini aşıyor. Öyle ki, son 10 yılda yağışlar ve derelerle göle ulaşan yıllık ortalama su miktarı 124 milyon metreküpten 89 milyon metreküpe kadar geriledi. Bu fark, bölgedeki büyük bir şehrin yıllık su ihtiyacına denk gelen devasa bir kaynağın artık mevcut olmadığı anlamına geliyor.

Su seviyesindeki bu sert düşüş, sadece miktar kaybı değil, aynı zamanda ciddi bir kalite problemini de beraberinde getiriyor. Uzmanlar, suyun azalmasıyla birlikte göldeki biyolojik çeşitliliğin baskı altına girdiğini ve ekosistemin çökme noktasına geldiğini vurguluyor. Balık popülasyonundaki azalma ve su kalitesindeki bozulma, gölün kendi kendini temizleme mekanizmasının zayıfladığını işaret ediyor. Kritik seviye olarak belirlenen 28,5 kotunun altına inilmesi, gölden dışarı su akışını sağlayan Çark Deresi'nin de kurumasına ve döngünün sekteye uğramasına neden oluyor.

Kıyı bölgelerinde, özellikle Eşme sahilinde yaşayan vatandaşlar ve işletmeciler ise gelecek endişesi taşıyor. Gölün yarattığı mikroiklimin bozulmasıyla tarımsal verimin düştüğünü belirten bölge halkı, turizm gelirlerinin de azalmasından şikayetçi. Manzaranın kaybolması ve suların çekilmesi, bölgeye gelen ziyaretçi sayısını doğrudan etkiliyor. Mahalle sakinleri, daha önce de kuraklık dönemleri yaşandığını ancak bu denli büyük bir çekilmenin ilk kez görüldüğünü ifade ederek, acil önlem alınmazsa yakın gelecekte musluklardan su akmayacağı uyarısında bulunuyor.

Yaşanan bu kriz karşısında yerel yönetimler harekete geçerek kapsamlı bir koruma planını devreye soktu. Sakarya Büyükşehir Belediyesi, göl üzerindeki baskıyı azaltmak adına alternatif su kaynaklarına yönelirken, kaçak su çekimlerinin önlenmesi ve göl çevresindeki işgallerin kaldırılması için denetimlerini sıkılaştırdı. Su bütçesinin yeniden planlanması, sanayi kullanımının sınırlandırılması ve tasarruf tedbirlerinin hayata geçirilmesi, gölü kurtarmak için atılan adımların başında geliyor. Yetkililer, sadece bugünü değil, geleceği de kurtarmak adına suyun her damlasının korunması gerektiği konusunda hemfikir.