Türk sineması, yıllardır hem ulusal hem de uluslararası arenada gurur kaynaklarımızdan biri olarak parlıyor. Cannes Film Festivali gibi prestijli etkinliklerde boy gösteren filmlerimiz, dünya çapında alkış topluyor. Bu başarıların arkasında, yetenekli yönetmenler ve oyuncular yatıyor; ancak bazen bu yaratıcı süreçler, beklenmedik gerilimlere sahne olabiliyor. Özellikle set ortamları, sanatçıların en hassas oldukları alanlardan biri. Burada doğan diyaloglar, sadece bir film için değil, bireysel ruhlar için de derin izler bırakıyor. Nejat İşler gibi deneyimli bir isim, kariyeri boyunca pek çok zorlu projede yer aldı ve her seferinde profesyonelliğiyle dikkat çekti. Öte yandan, Nuri Bilge Ceylan'ın vizyoner yaklaşımları, sinema dünyasını dönüştürdü; ama bu vizyon, bazen sınırları zorlayınca tartışma yaratıyor. Peki, bu ikilinin yolları nasıl kesişti ve ne tür bir fırtına kopardı? Sinema tutkunlarının merakla beklediği bu hikaye, sadece bir eleştiri değil, sektörün etik sınırlarını sorgulayan bir manifesto gibi.
İşler'in bu konudaki patlaması, Mirgün Cabas'ın YouTube programında patlak verdi. Deneyimli oyuncu, Ceylan'la birlikte çalıştığı günleri anlatarak içindekileri döktü ortaya. "Kış Uykusu" filmi, 2014 Cannes'ında Altın Palmiye'yi kaparak Türk sinemasına tarihi bir zafer getirmişti. İşler de bu epik yapımda önemli bir rol üstlenmişti; otel sahibi bir adamın karmaşık dünyasını canlandırarak eleştirmenlerden tam not almıştı. Ancak set sonrası yayınlanan kamera arkası görüntüleri, İşler'i rahatsız etmişti. Ceylan'ın alışkanlığı haline gelen bu yayınlar, ilk kez "Kış Uykusu"nda denenmişti. İşler, kendi sahneleriyle ilgili bir sorun yaşamasa da, "çok sevdiğim bir oyuncuya inanılmaz şeyler söylüyor" diye yakındı. Bu oyuncu, Bennu Yıldırımlar'dı – Ceylan'ın 2018 yapımı "Ahlat Ağacı"nda rol alan usta bir isim. Görüntülerde Ceylan, Yıldırımlar'a sadece oyunculuk teknikleri değil, hayatın derinliklerine dair akıl veriyordu; aile, ilişkiler ve kişisel gelişim gibi konulara uzanıyordu. İşler, bu tür diyalogların setin mahremiyetini ihlal ettiğini vurgulayarak, "Filmlerini çektikten sonra kamera arkalarını yayınlıyor. Bunu servis ediyor" dedi.
Bu eleştiri, İşler'in ses tonunda belirgin bir kızgınlıkla doluydu. Seti "ibadethanemiz" olarak tanımlayan oyuncu, oranın oyuncular için kutsal bir mekan olduğunu savundu. "Orası özel bir yer, özelimiz bizim" diye devam etti. Ceylan'ın oyunculara rol ve karakter odaklı kalmayıp, hayat dersleri vermesini abartılı buluyordu. "Bir oyuncuya rolle, karakterle ilgili değil hayatla ilgili bir şeyler söylemeye başlıyorsan eğer ve onu da servis ediyorsan, abi yönetmen misin, papaz mısın, psikolog musun? Nesin abi?" Bu sözler, stüdyoda yankılandı ve sosyal medyada anında yayıldı. İşler, Ceylan'ın oyunculuk tutkusunu takdir etse de, "Tamam, oyunculuk yapmayı çok sevdiğini biliyorum da bizim işimiz o ya, pardon yani. Oradan biraz kızgınım, ayıp geliyor bana" diyerek duygularını netleştirdi. Bu itiraf, sadece kişisel bir yakınma değil, sektördeki gizli bir gerçeği gün yüzüne çıkarıyordu: Setler, terapist koltuğu veya vaaz kürsüsü değil, yaratıcılığın yoğunlaştığı bir arena.
Bennu Yıldırımlar'ın durumu, İşler'in tepkisini daha da anlamlı kılıyordu. "Ahlat Ağacı", Ceylan'ın otobiyografik unsurlarla dolu bir başyapıtıydı; yazar bir babanın oğluyla ilişkisini işliyordu ve Yıldırımlar, filmde anne figürü olarak derin bir performans sergilemişti. Kamera arkası görüntüleri, Ceylan'ın Yıldırımlar'a "Oyunculukta samimiyet nasıl yakalanır?" gibi sorular sorarken, hızla "Hayatta samimiyetin önemi"ne kaydığını gösteriyordu. Yıldırımlar, bu yayınlara yıllar önce tepki vermişti: "Çekim ortamında her şey olabilir, söylenebilir. Ama bunun yayınlanması etik mi? Bence değil. O konu üzerinde düşünülmesi gerekir." Bu açıklama, İşler'in sözlerini destekler nitelikteydi. Yıldırımlar, Türk tiyatrosunun kraliçelerinden biri; yıllarca sahne tozunu yutmuş, "Bir Demet Tiyatro" gibi kült yapımlarda izleyiciyle bağ kurmuştu. Onun rahatsızlığı, set mahremiyetinin korunması gerektiğini haykırıyordu – bir sanatçının en çıplak hali, izleyiciye sunulmamalıydı.
Nuri Bilge Ceylan'ın bu yaklaşımı, sinema kariyerinin bir parçası gibi görünüyor. Cannes'da tam üç kez Altın Palmiye adayı olmuş, "Uzak" ve "İklimler" gibi filmleriyle Palme d'Or kazanmış bir yönetmen. Filmleri, genellikle uzun diyaloglar ve felsefi derinliklerle dolu; bu da setlerde yoğun tartışmalara yol açıyor. Kamera arkası yayınları, hayranlarını sete yaklaştırmak için bir araç – ama eleştirmenlere göre, bu sınırları bulanıklaştırıyor. İşler'in çıkışı, Ceylan'ın "Kış Uykusu" sonrası ilk kamera arkasını yayınlamasıyla tetiklenmişti; o görüntülerde İşler'e doğrudan bir şey söylenmese de, Yıldırımlar'a dönük kısımlar onu rahatsız etmişti. Bu olay, 2014'ten beri biriken birikimin patlamasıydı. Sosyal medyada #SetMahremiyeti etiketiyle tartışmalar alevlendi; oyuncular, yönetmenlerin "akıl verme" alışkanlığını sorguladı. Bazıları Ceylan'ı "vizyoner bir rehber" olarak görürken, diğerleri İşler'in yanında saf tuttu: "Sanatçıların ruhu, ticari meta değil."
Bu gerilim, Türk sinemasının dinamiklerini yansıtıyor. Nejat İşler, 2000'lerin başında "Aşk ve Gurur" gibi dizilerle ünlenmişti; sonra "New York, I Love You" gibi Hollywood projelerine sıçradı. Kanser mücadelesini atlatan bir savaşçı olarak, sektördeki samimiyete her zamankinden duyarlı. Ceylan'la çalışması, kariyerinin zirvelerinden biriydi – ama şimdi, o zirve bir tartışma bulutuna dönüştü. Yıldırımlar ise, tiyatro kökenli bir ikon; "Kış Bahçesi" gibi oyunlarda parladı ve sinemada da tutarlılığını korudu. Onun etik itirazı, İşler'inkine paralel: Yayınlanan her görüntü, bir sanatçının savunmasızlığını ifşa ediyor. Peki, bu tartışma nereye evrilir? Ceylan'dan bir yanıt gelecek mi, yoksa set sırları daha da derinlere mi gömülecek? Sinema dünyası, bu soruları beklerken nefesini tuttu.
İşler'in programı sonrası, hayranları ikiye bölündü. Kimisi "Haklısın Nejat Abi, set bizim tapınağımız!" derken, kimisi "Ceylan'ın paylaşımları ilham verici, abartma" diye savundu. Bu kutuplaşma, sektörün genel bir yarasını deşiyor: Yaratıcılık ile mahremiyet arasındaki ince çizgi. "Kış Uykusu"nun seti, Kapadokya'nın mistik manzaralarında çekilmişti; oyuncular, karakterlere o kadar derin dalmıştı ki, diyaloglar gerçek hayata sızmıştı. İşler, o günleri "yoğun ama unutulmaz" diye anımsıyor – ta ki yayınlar başlayana dek. Ceylan'ın "Ahlat Ağacı"nda Yıldırımlar'a sorduğu sorular, filmdeki baba-oğul çatışmasını yansıtıyordu; ama yayınlanınca, kişisel bir terapi seansına dönüştü. Yıldırımlar'ın rahatsızlığı, "Düşünülmesi gerekir" sözünde somutlaşıyor – etik mi, yoksa sanatın bir parçası mı?
Türk sineması, bu tür iç hesaplaşmalarla olgunlaşıyor. İşler'in tepkisi, belki de bir dönüm noktası; yönetmen-oyuncu ilişkilerini yeniden tanımlatabilir. Gelecek projelerde, kamera arkaları daha mı seçici olacak? Yoksa bu, Ceylan'ın özgün tarzının bedeli mi? Hayranlar, cevapları merakla izlerken, bir şey kesin: Bu hikaye, sinemanın sadece perde arkasını değil, insan ruhunu da aydınlatıyor. Nejat İşler'in cesur çıkışı, sessiz kalanları da konuşturabilir – ve bu, sektör için sağlıklı bir fırtına olabilir.