Amerika Birleşik Devletleri'nin önde gelen gazetelerinden The New York Times, Marmara Denizi'nde son 20 yılda meydana gelen depremleri temel alarak olası bir İstanbul depremini detaylı bir analizle gündeme getirdi. Bu analizde, İstanbul yakınlarında büyük bir depremin gerçekleşmesi halinde yakın tarihin en kötü insani felaketlerinden birinin yaşanabileceği vurgusu yapıldı. Haberde, Science dergisinde kısa süre önce yayımlanan bir araştırmaya da atıf yapılarak, Marmara Denizi'ndeki sismik hareketliliğin dikkat çekici boyutta olduğu belirtildi.
Bu haberin ardından Türkiye'de deprem uzmanları peş peşe değerlendirmelerde bulundu. Özellikle yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda konuya doğrudan müdahil oldu. Görür, Marmara Denizi'nin deprem tarihini hatırlatarak şu ifadeleri kullandı: _"Arkadaşlar, bir Amerikan gazetesinin paylaşımı üzerine (The Newyork Times) Marmara’da deprem haberleri yine çoştu. Kim ne diyor bilmem. Marmara denizinde tarihten önce, Bizans döneminde ve Osmanlı döneminde deprem oldu. Cumhuriyet döneminde de er geç olacak."_
Naci Görür, açıklamasının devamında halk arasında bilinen bir deyimle vurgu yaparak, asıl önemli olanın hazırlık olduğunu belirtti. _"Eşeğini sağlam kazığa bağlamak istiyorsan kentini 'deprem dirençli' yapacaksın o kadar."_ diyerek, deprem dirençli kentlerin oluşturulmasının zorunluluğunu bir kez daha gündeme getirdi. Görür'ün bu sözleri, sadece bina yenilemenin yeterli olmadığını, kapsamlı bir deprem direnci stratejisinin gerektiğini ima ediyor.
Haberde öne çıkan bir diğer nokta, Marmara Denizi'ndeki fay hatlarının son yıllardaki davranışıydı. Özellikle 23 Nisan'da Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem ve onun artçıları, analizde örnek olarak gösterildi. Bu depremlerin, Marmara Denizi içindeki tehlikenin azalmadığını, aksine arttığını gösterdiği ifade edildi.
Deprem bilimci Prof. Dr. Okan Tüysüz de konuyla ilgili değerlendirmede bulundu. Tüysüz, bilimsel yayınlara atıfla önemli bir gerçeği hatırlattı: _"Bugüne kadar yapılan tüm bilimsel yayınlarda, 'Marmara'da deprem olmayacak' diyen hiç kimse yok."_ Tüysüz, son yayınların ve özellikle Silivri depreminin, tehlikenin devam ettiğini ve hatta yükseldiğini ortaya koyduğunu belirtti. _"Bütün bunlar, Marmara Denizi içindeki tehlikenin azalmadığını aksine arttığını ortaya koyuyor. Bilimsel yayınların bize gösterdiği şey bu. Dolayısıyla, İstanbul'un bir deprem tehlikesi altında olduğu gerçeğini, bir iki bilimsel yayın daha tekrarlamış oldu."_
The New York Times analizi, Marmara Denizi'nden geçen ana fay hattındaki kilitli bölgelerin riskini detaylandırıyor. Son 20 yıldaki depremlerin büyüklüklerinin artarak doğuya doğru ilerlediği, bu pattern'ın devam etmesi halinde İstanbul'un hemen güneyindeki sularda büyük bir kırılmanın tetiklenebileceği uyarısı yapılıyor. Uzmanlar, İstanbul'un deprem açısından nişan alınmış bir hedef gibi konumlandığını belirtiyor.
Naci Görür'ün tarihi hatırlatması, Marmara bölgesinin deprem döngüsünü netleştiriyor. Tarihten önceki dönemlerden başlayarak Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu zamanlarında büyük depremlerin yaşandığı biliniyor. Bu döngünün Cumhuriyet döneminde de kaçınılmaz olarak devam edeceği, Görür tarafından net bir şekilde ifade ediliyor. Bu açıklama, depremin zamanını tahmin etmenin mümkün olmadığını ama hazırlığın acil olduğunu vurguluyor.
Okan Tüysüz'ün sözleri ise bilim camiasındaki konsensüsü yansıtıyor. Hiçbir ciddi bilimsel çalışmanın Marmara'da deprem riskini inkar etmediği, aksine son verilerin tehdidi artırdığı yönünde. Özellikle Nisan ayındaki 6,2'lik depremin artçılarının izlenmesi, fay hattındaki stres birikiminin devam ettiğini gösteriyor.
İstanbul'un 16 milyona yakın nüfusuyla dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olduğu düşünüldüğünde, olası bir büyük depremin yaratacağı yıkım korkutucu boyutlara ulaşabilir. Analizde, böyle bir felaketin insani maliyetinin çok yüksek olacağı, altyapı çöküşü, yaralanmalar ve kayıpların milyonları etkileyebileceği belirtiliyor.
Prof. Dr. Naci Görür'ün çağrısı, sadece bireysel önlemleri değil, kent ölçeğinde sistematik hazırlıkları işaret ediyor. Deprem dirençli kent kavramı, yapı stokunun güçlendirilmesinden altyapı iyileştirmelerine, acil müdahale planlarından halk eğitimine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Görür, bu konuda yıllardır uyarılarını sürdürüyor ve son açıklama da bu çizgiyi koruyor.
Bilim insanları, depremin büyüklüğünün 7 ve üzeri olabileceği konusunda hemfikir görünürken, kesin zamanlama yapmanın imkansızlığını tekrarlıyor. Ancak son araştırmalar ve gözlemler, riskin azalmadığını, tam tersine biriktiğini ortaya koyuyor.
Bu gelişmeler, İstanbul ve Marmara bölgesinde yaşayan milyonlarca insan için önemli bir uyarı niteliğinde. Uzmanların ortak mesajı net: Deprem olacak mı tartışması yerine, nasıl hazırlanacağız sorusuna odaklanmak gerekiyor.
Naci Görür'ün tarihi örneklerle desteklediği uyarısı, depremin kaçınılmazlığını bir kez daha hatırlatıyor. Tarih boyunca tekrarlanan sismik olaylar, Cumhuriyet döneminin de bu döngüden muaf olmadığını gösteriyor.
Okan Tüysüz'ün bilimsel yayınlara dayalı açıklaması ise, inkarın mümkün olmadığını vurguluyor. Son depremlerin verileri, tehlikenin arttığını kanıtlar nitelikte.
The New York Times'ın uluslararası dikkat çeken analizi, Türkiye'nin deprem gerçeğini küresel boyuta taşıdı. Bu durum, yerel hazırlıkların aciliyetini bir kez daha ön plana çıkarıyor.
Sonuç olarak, uzmanlar deprem dirençli yaşam ve kentleşme modellerinin hızla hayata geçirilmesini talep ediyor. Aksi takdirde, beklenen büyük depremin yaratacağı felaket, tahminlerin ötesinde olabilir.