Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) siyasi tarihte eşi benzeri görülmemiş anlara sahne oldu. Yıllardır süren siyasal gerilim ve çözümsüzlük atmosferinde, muhalefetin en kritik gruplarından birinin çatısı altında, daha önce hiçbir resmi Meclis zemininde duyulmamış bir slogan yankılandı: "Biji Serok Apo" (Yaşasın Başkan Apo). Bu şok edici gelişme, sadece Meclis koridorlarında değil, tüm ülkenin siyasi gündeminde büyük bir deprem etkisi yarattı. Siyasi kulisler, bu sloganın atılmasıyla birlikte, Kürt meselesinin çözümüne yönelik somut adımların atılması yönündeki çağrıların ne denli aciliyet kazandığını tartışmaya başladı. Zira bu olay, sadece bir slogandan ibaret değil, aynı zamanda demokratikleşme ve barış arayışında yeni bir dönemin başlangıcının sinyali olarak görülüyor.

DEM Parti Meclis Grup Toplantısı'na katılan bir grup, bu tarihi sloganın atılmasını sağlayan bardağı taşıran son damla oldu. Toplantıya, 1 Ekim’de Diyarbakır’dan Ankara’ya doğru düzenlenen "Umutla Özgürlüğe Yürüyoruz" yürüyüşünü gerçekleştiren kadınlar katıldı. Grubun Meclis’teki varlığı, Bölgesel Kürt meselesinin çözümüne ilişkin talepleri en üst perdeden dile getirme fırsatı sundu.

Sloganlar, DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit'in kürsüden yaptığı dikkat çekici açıklamanın hemen ardından yükseldi. Koçyiğit, kürsüden salondakilere hitaben, "Umudu kuşanan, özgürlüğe yürüyen Diyarbakır'dan kadim şehirden Kürdistan'ın dört bir yanından özgürlük için eşitlik için demokrasi için Öcalan'ın özgürlüğü için yürüyen kadınlar hoş geldiniz" diyerek misafirlerini selamladı. Bu açık çağrının hemen ardından toplantıya katılan grup, "Biji Serok Apo" sloganlarını atmaya başladı.

Yürüyüşü düzenleyen kadınlar, Abdullah Öcalan için "umut hakkının derhal uygulanmasını" ve Meclis bünyesinde kurulan komisyonun "derhal İmralı’ya gitmesi ve Öcalan’la görüşmesi" talebini dile getirmişlerdi. Bu talepler, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları'nın grup toplantısında yaptığı kapsamlı konuşmayla Meclis kayıtlarına resmen girdi.

Barışın Anahtarı İmralı'da: Komisyon Harekete Geçmek Zorunda

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, konuşmasında Meclis'in üzerindeki tarihi sorumluluğu vurguladı. Hatimoğulları, "Bu yıl Meclis tarihî sorumluluğunu yerine getirmeli; 86 milyonun bu beş hayati ihtiyacı için çalışmalıdır" diyerek toplumsal refah yerine çatışmayı ve özgürlükler yerine otoriter kontrolü önceleyen siyasi aklın çöküşe yol açtığını belirtti.

Hatimoğulları, Kürt meselesinin çözümünde geçen bir yıl içinde önemli kazanımlar elde edildiğini ifade etti: Öcalan’ın çözüm çağrısı, PKK’nin fesih kararı ve silah yakma töreni gibi adımlar, tarihi gelişmeler olarak kayda geçti. Ayrıca, TBMM bünyesinde kurulan Barış Komisyonu'nun "çok kıymetli bir adım" olduğunu ve barışa olan inancı yükselttiğini söyledi.

Ancak Partinin beklentisi, somut adımların derhal atılması yönünde. Hatimoğulları, Komisyon'un şu ana kadar dinlediği kişilerin çoğunun, "Kürt meselesi amasız, fakatsız çözülmelidir; demokratik haklar ve eşit yurttaşlık konusunda hukuki adımlar mutlaka atılmalıdır" dediğini hatırlattı. Gelinen bu kritik eşikte, artık siyasi ve hukuki eşiğin atlama zamanının geldiği, hatta geçtiği vurgulandı.

Bahçeli'nin 'Kara Kedi' Anlatısı: Siyasetin Ardındaki Gerçekler
Bahçeli'nin 'Kara Kedi' Anlatısı: Siyasetin Ardındaki Gerçekler
İçeriği Görüntüle

Hatimoğulları'nın en net talebi, Barış Komisyonu'nun zaman kaybetmeksizin Öcalan'ı dinlemesi oldu. Bu talebin arkasındaki gerekçe ise oldukça çarpıcı: Öcalan’ın kendisi, "Komisyon gelirse demokratik müzakere sürecini başlatacağım" demektedir. Bu durum, barış sürecinin başlatılması için kilit ismin Öcalan olduğunu ve "Barışın anahtarı muhatapta, baş aktördedir" düşüncesini destekliyor. Hatimoğulları'na göre, dünyadaki benzer örneklerde olduğu gibi İmralı’ya uzanacak doğrudan diyalog, silahları susturup hukuki zemini kuracak en bağlayıcı adım olacaktır.

Evrensel Hukuktan Yükselen Ses: "Umut Hakkı" Talebi

Konuşmasında, Öcalan’a yönelik bir diğer kritik talebi de dile getiren Tülay Hatimoğulları, "Öcalan'a umut hakkı tanınmalıdır" çağrısını yaptı. Bu talebin sıradan bir hukuk maddesi değil, evrensel hukukun merkezindeki ilkelerden biri olduğu belirtildi.

Bu talebin aciliyeti, uluslararası alandan gelen önemli bir kararla da destekleniyor. Hatimoğulları, 17 Eylül’de Avrupa Bakanlar Komitesi’nin umut hakkıyla ilgili kararını açıkladığını ve komisyondan bu konudaki beklentilerini ifade ettiğini söyledi. Bu kararın önemine vurgu yapan Hatimoğulları, "Ömür boyu kapıyı kilitleyip anahtarı denize atamazsınız" diyerek, toplumsal barış süreçlerinin ancak yeniden düşünme ve düzenleme perspektifi ile cesur adımlar atıldıkça ilerleyebileceğini kaydetti. Bu nedenle, Öcalan için umut hakkı düzenlemesinin bir an evvel acilen hayata geçirilmesi gerektiği ifade edildi.

Kobani Davası ve Demirtaş'ın Serbest Bırakılması Çağrısı

Partinin çağrıları sadece İmralı ile sınırlı kalmadı. Hatimoğulları, Kobani olayları gerekçe gösterilerek açılan ve Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarına yüzlerce yıl hapis cezaları verilen davaya da dikkat çekti. Bu davanın, toplum vicdanında derin bir yara bıraktığı belirtildi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması yönündeki kararını hatırlatan Hatimoğulları, AİHM’in 8 Temmuz’da bu kararı üçüncü kez verdiğini ve bu kararın 8 Ekim’de kesinleşmesinin beklendiğini ifade etti. Hatimoğulları, bu durumun "barış ve demokrasi için bir fırsat" olduğunu vurgulayarak, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Kobani davası tutuklularının derhal serbest bırakılması gerektiğini belirterek konuşmasını sonlandırdı.

Meclis'te atılan sloganlar ve bu somut, ardışık talepler, Kürt meselesinin çözüm sürecini donduran siyasi iklimin kırıldığına işaret ediyor. Geçmişteki diyalog ve çözüm arayışlarının tekrar gündeme gelmesi istenirken, iktidarın ve Meclis'te kurulan Komisyonun bu tarihi çağrılara nasıl bir yanıt vereceği, Türkiye'nin gelecekteki siyasi ve toplumsal istikrarını doğrudan belirleyecek.