İstanbul'un kalabalık semtlerinde, her sabah kahvesini yudumlarken hayalini kurduğunuz huzurlu bir ev hayatı, bazen en beklenmedik şekilde kabusa dönüşebiliyor. Sokak lambalarının altında yürüyen çiftler, çocuklarını okula taşırken acele eden ebeveynler ve işten dönen yorgun işçiler, bu şehrin ritmini oluştururken, evin sıcaklığı her şeyin ilacı gibi geliyor. Ama ya o sıcaklık, bir anda soğuk bir anlaşmazlıkla tehdit altına girerse? Günlük hayatın koşturmacası içinde, kira sözleşmesinin ince detayları unutulup gidiyor ve bir anda kendinizi mahkeme koridorlarında buluyorsunuz. Bu tür hikayeler, şehrin her köşesinde fısıldanıyor, ama bugün anlatacağım olay, sıradan bir fısıltıdan öteye gidiyor.
Şimdi, derin bir nefes alın ve bu tuhaf hikayenin detaylarına dalın. İstanbul'un bir semtinde, sıradan bir daire satıldı. Eski ev sahibi vedalaşırken, yeni ev sahibi kapıyı çaldı ve her şey yolunda gidecek gibiydi. Kiracı, sorumluluğunun bilincinde, kira ödemesini düzenli yapmak için harekete geçti. Dijital çağın nimetlerinden faydalanarak, banka transferinin kolaylığını tercih etti. İlk iş, ev sahibinin IBAN bilgisini talep etmek oldu. Mesajlar atıldı, telefonlar edildi, ama yanıt yoktu. Sessizlik, odada asılı kaldı. Kiracı ısrar etti, çünkü kira günü yaklaşıyordu ve gecikme, başa bela açabilirdi. Ama yeni ev sahibi, sanki bir gölge gibi kaybolmuştu. Bu sessizlik, sadece bir unutkanlık mıydı, yoksa daha büyük bir planın parçası mı? Zaman geçtikçe, kiracı endişelenmeye başladı; faturalar ödenmeli, hayat devam etmeliydi.
Günler haftalara, haftalar aylara dönüştü. Kiracı, elinden geleni yaptı; alternatif yollar aradı, belki elden ödeme diye düşündü, ama ev sahibi ortalıkta yoktu. Sonunda, beklenen patlama gerçekleşti. Yeni ev sahibi, birden ortaya çıktı ve "Kiramı alamıyorum" diye haykırdı. Bu sözler, bir fırtınanın habercisiydi. Ev sahibi, kiracının ödeme yapmadığını iddia ederek, tahliye sürecini başlattı. Mahkeme kapıları çalındı, dilekçeler yazıldı ve kiracı, kendini suçlu bir konumda buldu. Nasıl olurdu? Oysa ki ödemeye hazırdı, sadece kapı açılmamıştı. Bu durum, İstanbul'un emlak piyasasındaki gerilimleri yansıtıyordu; ev fiyatları uçarken, kiracılar arasında güvensizlik tohumları ekiliyordu. Ama hikaye burada bitmiyor; yargı, sessizce dosyayı incelemeye aldı ve beklenmedik bir hamleyle sahneye çıktı.
Mahkeme, dosyayı derinlemesine taradı. Ev sahibinin IBAN paylaşmama tavrı, bir "oyun" olarak nitelendirildi. Evet, tam olarak böyle: Bir strateji, bir taktik, kiracıyı köşeye sıkıştırmak için tasarlanmış bir hamle. Hakim, kira bedelinin ödenmesini engelleyen bu engeli kabul etmedi. Karar netti: Kira bedelinin ödenebilmesi için ev sahibinin IBAN bilgisini paylaşması zorunluydu. Bu, sadece bir emir değildi; bir ilke meselesiydi. Kanal D Haber'in aktardığına göre, mahkeme kararında açıkça "Ev sahibi IBAN bilgisini kiracısına vermek zorunda" denildi. Bu cümle, salonda yankılandı ve ev sahibinin tahliye girişimini yargı duvarından geri çevirdi. Kiracı, derin bir oh çekti; evi, yuvası kurtulmuştu. Ama bu karar, bireysel bir zaferden öteye gidiyordu; milyonlarca kiracı için bir umut ışığıydı.
Peki, bu karar neden bu kadar önemli? Uzmanlar, hemen devreye girdi. Hukuk çevrelerinde fısıldanan görüşlere göre, bu karar benzer davalar için emsal niteliği taşıyordu. Ev sahiplerinin, kiracıyı mağdur etmek amacıyla IBAN bilgisi paylaşmaktan kaçınmasının önüne geçecekti. Düşünün: Türkiye'de, özellikle büyük şehirlerde, kira ilişkileri her geçen gün daha karmaşık hale geliyor. Enflasyonun gölgesinde, ev sahipleri alternatif yollar ararken, kiracılar haklarını korumak için çırpınıyor. Bu karar, o çırpınışa bir el uzatıyor. Mahkeme, ödeme yerinin belirlenmesi davasında ev sahibinin hesap numarasını açmasını ve kiracının o hesaba ödeme yapmasını hükme bağladı. Hatta, IBAN numarası mahkeme tarafından belirleniyordu. Bu, ev sahiplerinin "kira alamıyorum" bahanesini kullanıp tahliye yoluna gitme girişimlerini baltalıyordu. Bir avukatın ifadesiyle, "Bu, kiracıyı korumak için atılmış kritik bir adım."
Geçmişe bir göz atalım ki, bu olayın köklerini anlayalım. Türkiye'de kira uyuşmazlıkları, yıllardır mahkemelerin en kalabalık dosyalarını dolduruyor. Hatırlayın, 2023'te başlayan kira zam tartışmaları, ev sahipleri ile kiracılar arasında gerilimi zirveye taşımıştı. O dönemde, birçok ev sahibi, ödemeleri zorlaştırmak için benzer taktikler denemişti; IBAN paylaşmama, elden talep etme veya gecikmeli kabul. Ama yargı, yavaş yavaş bu oyunlara set çekmeye başladı. Örneğin, Şubat 2025'te Yargıtay'ın bir kararı, IBAN üzerinden kira ödeyen kiracılar için uyarı niteliğindeydi: Havale ücretleri gibi masraflara dikkat etmeyen kiracı, tahliye riskiyle karşı karşıya kalabilirdi. Bu, kiracıları daha dikkatli olmaya itti, ama ev sahiplerinin kötü niyetli hamlelerini frenlemedi. İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi'nin bu son kararı, o zinciri kırıyor; kiracının ödeme iradesini koruyor ve ev sahibini sorumlu kılıyor.
Şimdi, geleceğe dönelim. Bu emsal karar, dalga dalga yayılacak. Milyonlarca aile, özellikle dar gelirli olanlar, bu haberi duyduğunda rahat bir nefes alacak. Ama tehlike hala orada: Enflasyon %50'leri aşmışken, kira zamları %25'i buluyor ve tahliye davaları %30 artmış durumda. Uzmanlara göre, benzer davalarda mahkemeler artık IBAN paylaşmama gerekçesini "kötü niyet" olarak görecek. Kiracılar, dava açarken bu emsali delil olarak kullanabilecek; ev sahipleri ise iki kez düşünecek. Peki, ya diğer iller? Ankara, İzmir gibi şehirlerde de benzer hikayeler çoğalıyor. Eğer bu karar Yargıtay'a taşınır ve onaylanırsa, ulusal bir standart haline gelebilir. Kiracılar için, bu bir kalkan; ev sahipleri için, bir uyarı. Gelecek aylarda, kira sözleşmelerinde "ödeme yöntemi" maddesi daha net yazılacak, noter onaylı IBAN ekleri standart olacak.
Bu olayın detaylarını irdeleyelim ki, her yönünü görelim. Kiracı, daireyi eski ev sahibinden kiralamıştı; sözleşme düzenliydi, ödemeler tıkır tıkır işliyordu. Satış sonrası, yeni ev sahibi devraldı ve sorun patladı. Kiracı, noter aracılığıyla IBAN talebini resmiyete döktü, ama yanıt gelmedi. Ev sahibi, "kira alamıyorum" diye tahliye davası açtı, ama mahkeme ters köşe yaptı. Dosyada, kiracının iyi niyetli olduğu, ev sahibinin ise engel yarattığı netleşti. Karar, sadece IBAN'ı zorunlu kılmakla kalmadı; kiracının geçmiş ödemelerini de korudu. Uzman bir hukukçu, "Bu, Türk Borçlar Kanunu'nun 301. maddesiyle uyumlu; ödeme engeli, tahliye nedeni olamaz" diyor. Kiracılar, bundan sonra ilk adımda IBAN'ı yazılı talep etmeli; ev sahipleri, devir anında bilgiyi paylaşmalı.
Düşünün, bu kararın günlük hayata yansımalarını. Sabah metrobüste oturan bir anne, çocuğunun okul taksitini düşünürken, kira derdini de ekliyor. Artık, IBAN oyunuyla korkutulamayacak. Sosyal medyada, kiracı grupları bu haberi paylaşacak; "Haklarımız var!" diye haykıracaklar. Ev sahipleri dernekleri ise itiraz edecek, ama yargı konuşmuş. Gelecekte, belki yasal düzenlemelerle IBAN paylaşımı zorunlu hale gelecek; kira sözleşmeleri dijitalleşecek. Ama şimdilik, bu karar bir zafer çanı. Kiracılar, evlerini korurken, ev sahipleri adil davranmayı öğrenecek.
Bu hikaye, sadece bir dava değil; bir ders. İstanbul'un taş döşeli sokaklarında, adaletin nasıl işlediğini gösteriyor. Kiracı, evine döndü; ev sahibi, planını gözden geçirdi. Ama asıl kazanan, sistem: Mağduriyetler azalacak, uyuşmazlıklar çözülecek. Eğer siz de bir kiracıysanız, sözleşmenizi gözden geçirin; ev sahibiyseniz, şeffaf olun. Bu karar, yarınki davalar için yol gösteriyor. Heyecan verici değil mi? Adalet, bazen en beklenmedik anda, en basit bir IBAN'la geliyor. Ve bu, sadece başlangıç.