Yaşam

Kamp Tatili Kanla Bitti: Eşi Tüfekle Vurdu!

Güneş batarken kamp ateşinin sıcaklığı, kahkahalarla dolu bir video... Ama ertesi gün, tek bir kurşun her şeyi yuttu. Peki ya o 'kaza' yalanı? Bir kadının son nefesi, bir ailenin çığlığı, gizli sırların gölgesi... Bu yazıda, İzmir'in sakin koyunda patlayan dehşetin perde arkasını ve yürekleri sızlatan detayları keşfedeceksiniz. Öfkeniz kabarıp taşacak, adalet arayışınız alevlenecek – okumadan duramayacaksınız!

Kamp alanlarının huzurlu rüzgarlarında, çadırların gölgesinde, çiftler hayaller kurar; doğanın kucağında unutulmaz anılar biriktirir. Ama bazen, o rüzgarlar fırtınaya döner, kahkahalar sessiz bir çığlığa dönüşür. İzmir'in mavi sularına nazır koylarda, bir Jeep'in bagajından çıkan tüfek sesi, sadece bir aileyi değil, tüm bir toplumun vicdanını sarsar. Bu, romantik bir kaçamak değil; bir hayatın aniden kesilişi, soru işaretleriyle dolu bir karanlık. Sokaklar fısıldarken, haberler yankılanıyor – ama asıl hikaye, o koyun kumlarında gömülü.

Asıl dehşet, 6 Ekim 2025'te, Urla ilçesi Kuşçular Mahallesi Önen Koyu'nda patlak verdi. 32 yaşındaki Burçin Razak Akyürek, eşi Temel Akyürek (34) ile kamp yapmak için geldikleri bu sakin noktada, cipinin önünde dururken başından vuruldu. Otomatik tüfeğin namlusundan çıkan saçmalar, doğrudan kafasına isabet etti; kanlar içinde yere yığılan Burçin, ambulans ekiplerinin tüm çabasına rağmen hayata tutunamadı. Jandarma ve sağlık timleri, ihbar üzerine hızla olay yerine akın etti – ama kurtarılacak bir hayat kalmamıştı. Temel Akyürek, hemen gözaltına alındı; cipinin içinden ele geçirilen tüfek, sessiz bir tanık gibi dosyalara eklendi. Cenaze, İzmir Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı; otopsi raporu, kurşunun giriş açısını, mesafeyi ve hızını inceleyecek – ama şimdilik, her şey bir sis perdesinin ardında.

Temel Akyürek'in ilk ifadesi, adeta bir senaryo gibi: "Aracın içindeyken tüfeği temizliyordum, kazara ateş aldı. Saçmalar camdan geçip cipin önünde duran eşime isabet etti." Bu sözler, sorgu odasının soğuk duvarlarında yankılandı; ama savcılar inanmadı. Neden mi? Çünkü tüfeğin otomatik mekanizması, 'kazara' ateş almayı zorlaştırıyor – uzmanlar, tetik mekanizmasının bilinçli bir baskı gerektirdiğini söylüyor. Olayın üzerinden saatler geçmeden, çiftin sosyal medyada paylaştığı video viral oldu: Bir gün önce, aynı koyda kahvaltı hazırlarkenki görüntülerde Burçin gülüyor, Temel kamerayı tutuyor – "Doğanın tadını çıkarıyoruz, mutluyuz" diyorlar. O anlar, şimdi bir ironiye dönüşmüş; mutluluk maskesi altında yatan gerilim, neydi? Tartışmalar mı, kıskançlık mı, yoksa daha derin bir karanlık mı? Aile yakınları, sessizliğini koruyor ama fısıltılar dolaşıyor: Çiftin evliliği, son aylarda sallantıdaydı; Burçin'in ailesi, uzaklaştırma kararı için başvurmayı düşünüyordu.

Bu olay, sadece bir ailenin trajedisi değil; Türkiye'nin kanayan yarasına bir dikiş daha. 2025 yılında, en az 365 kadın erkek şiddetiyle hayatını kaybetti – yarısından fazlasında, failler hakkında önceden şikayet veya uzaklaştırma kararı vardı. İzmir ise kadın cinayetlerinde ikinci sırada; aynı gün, Menderes'te Serpil Güral (45), daha önce uzaklaştırma alan eşi Ahmet G. tarafından bıçaklandı. CHP Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, X'te haykırdı: "Burçin de Serpil de birer sayı değil; yarım kalmış hayatlar, susmayan çığlıklardır." Bu istatistikler, tesadüf değil; İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenin bedeli, 6284 sayılı yasanın yetersiz uygulaması, faili koruyan bir sistemin ürünü. Hatırlayın 2024'ü: Benzer bir 'kaza' iddiasıyla Manisa'da vurulan Ayşe'nin dosyası, otopsi sonrası cinayete döndü – eş, 18 yıl hapis aldı. Ya da Adana'da, av tüfeğiyle 'temizlik kazası' diye yutturulan olay, mesaj kayıtlarıyla ifşa oldu. Burçin'in davası da öyle mi olacak? Tüfeğin parmak izleri, mermi yatağı analizi, telefon sinyalleri – deliller konuşacak.

Yarın, Burçin toprağa verilecek; Önen Koyu'ndaki kamp alanı, şimdi polis kordonunda, tanık arayışında. Jandarma, çevredeki kamplara sordu: Kimse bir şey duymamış mı? O gün koyda başka Jeep'ler var mıydı? Temel'in tüfek ruhsatı yasal mı, son kontrolleri ne zaman? Soruşturma, Urla Cumhuriyet Savcılığı'nda hız kazandı; şüpheli, 'kasten öldürme' suçlamasıyla tutuklandı. Ama asıl soru: Bu bir anlık öfke mi, planlı bir son mu? Çiftin geçmişine bakın: Evlilikleri 5 yıl önce, sosyal medyada 'mükemmel çift' imajı çiziyorlardı – ama özel hayatta, Burçin'in arkadaşlarına döktüğü içler: "Bazen korkuyorum, silahı bırakmıyor." Aileler, şimdi suskun; ama adliye önlerinde toplanırlarsa, sesleri yükselecek. Benzer davalarda, aile baskısı delilleri gölgelese de, bu sefer kamuoyu baskısı ağır basıyor – #BurçinİçinAdalet etiketi, X'te binlerce kez paylaşıldı.

Gelecek, bir umut ışığı mı, yoksa daha fazla gölge mi? Eğer otopsi, 'yakın mesafe' derse, kaza iddiası çöker; Temel, müebbet yolunda yürür. Ama Türkiye'de femisit cinayetlerin yüzde 40'ı 'kaza' diye geçiştiriliyor – savcılar, delil yetersizliğinden takipsizlik veriyor. Burçin'in kız kardeşi, anonim bir paylaşımda "Ablamın gülüşü geri gelmeyecek, ama katili ödesin" dedi; bu ses, çoğalacak. Hükümetin kadın koruma vaatleri, kağıt üstünde kalıyor; 2026 bütçesinde, sığınak fonu artsa da, kırsal alanlardaki denetim sıfır. Urla gibi koylar, artık tehlike sinyali – kampçılar, tüfekli çiftlerden uzak dursun diyor uzmanlar. Peki ya önlem? İstanbul Sözleşmesi'ne dönüş, 6284'ün dişli hale getirilmesi, ruhsatlı silahların sıkı takibi – yoksa yarın başka bir Burçin, başka bir koyda düşecek.

Bu hikaye, kalplerde bir yara açıyor; ama aynı zamanda bir çağrı. Burçin'in videosundaki kahkahalar, bize hatırlatıyor: Kadınlar, doğada özgürce yürümeli, korkusuzca sevmeli. Temel'in hücresinde, vicdan muhasebesi başlasın; savcıların masasında, adalet terazisi dürüst tartılsın. İzmir'in mavi suları, kanla kızıllaşmasın – çünkü her 'kaza', bir cinayetin örtüsü. Öfke birikiyor, sesler yükseliyor; yarın, bugünün gölgesinden doğan bir umutla, değişim başlayabilir. Dinleyin o çığlığı, çünkü susmak, yeni bir kurşuna davetiye.