Yerel

İşten Çıkarılma Dramı Sonrası Trajik Son: Nuh Mercimek Hayatını Kaybetti

Türkiye'de emek sömürüsünün gölgesinde patlak veren bir feryat, bir ailenin yıkımına yol açtı. Geçici istihdamın kırılganlığı, adalet arayışının çaresizliği ve bir babanın son çığlığı, toplumun vicdanını sarsıyor. Bu acı dolu hikaye, iş güvencesizliğin yarattığı umutsuzluğu ve kamuoyunun yükselen öfkesini masaya yatırıyor; detaylar, değişim baskısını artırıyor.

Türkiye'nin iş dünyası, geçici istihdamların yarattığı belirsizliklerle dolu bir labirent gibi; milyonlarca emekçi, sözleşme bitimlerinin getirdiği gölgede ayakta kalmaya çalışıyor. Bu gölge, bazen bir umut ışığı gibi parlasa da, çoğu zaman karanlık bir uçuruma dönüşüyor. Aileler, günlük geçim derdinde boğulurken, iş güvencesizliğin yarattığı baskı, bireysel trajedilere yol açıyor. Özellikle taşra belediyelerindeki TYP gibi programlar, geçici bir nefes alma fırsatı sunsa da, sona erdiğinde geride kalan boşluk, hayatları derinden sarsıyor. Emekçilerin feryatları, sosyal medyadan sokaklara taşarken, bu hikayeler sadece bireysel değil, sistemik bir çığlık olarak yankılanıyor. Peki, bir babanın son çığlığı, bu labirentin duvarlarını nasıl titretiyor? Adım adım inerek, bu trajedinin katmanlarını açığa çıkaralım.

Afşin ilçesinin sakin sokaklarında, 5 Aralık 2025 Perşembe günü, sıradan bir gün korkunç bir sona dönüştü. Nuh Mercimek, belediyede geçici işçi olarak çalışan 40'lı yaşlarında bir baba, aracını belediye binası önüne park etti. Kapıları kilitledi, benzin bidonunu çıkardı ve sosyal medya üzerinden canlı yayın açtı. Kamera karşısında, gözyaşları içinde haykırıyordu: "Bugün kendimi intihar edeceğim. Beş çocuğum var, kirada oturuyorum. Belediye başkanı bir şey yapmadı. Sayın Cumhurbaşkanım, gerekli yerlere başvurdum ama Afşin’de adalet yok. Gereğinin yapılmasını arz ediyorum." Bu sözler, Mercimek'in son vasiyeti gibiydi; zira ardından benzinini üzerine döktü ve kibriti çaktı. Alevler aracın içini sararken, Mercimek'in çığlığı binlerce kişinin ekranına yansıdı. Olay, yerel haber siteleri ve sosyal medya üzerinden hızla yayıldı; Afşin halkı, belediye önünde toplanırken, acil ekipler devreye girdi. Mercimek, ağır yanıklarla Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi; ancak ertesi gün, 6 Aralık Cuma günü, tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Bu trajedi, bir ailenin yıkımıyla sınırlı kalmadı; emek sömürüsünün karanlık yüzünü ülke gündemine taşıdı.

Mercimek'in hikayesi, işsizliğin ve güvencesizliğin tipik bir portresi gibiydi. Afşin Kaymakamlığı bünyesinde yürütülen Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında belediyede çalışan Mercimek, sözleşmesinin doğal sona ermesiyle işsiz kalmıştı. Bu ayrılık, Mercimek için sadece bir iş kaybı değil, bir varoluş mücadelesiydi; zira beş çocuk babası olarak kirada oturan aile, geçim derdinin pençesinde kıvranıyordu. Mercimek, işten çıkarılma sürecinde belediye çalışanları tarafından darp edildiğini iddia etmişti; bu iddiayı destekleyen bir sağlık raporu da elindeydi. Canlı yayında, "Bana saldırdılar, adalet yok" diye haykırarak, yetkili makamlara seslenmişti. Belediye ise bu iddiaları yalanlamış, Mercimek'in sözleşmesinin normal şekilde bittiğini ve ayrılık sonrası "sinir krizi" geçirerek kendini yakmaya kalkıştığını savunmuştu. Bu çelişkili anlatılar, olayın hemen ardından soruşturma başlatılmasına yol açtı; ancak Mercimek'in ölümü, tartışmaları daha da alevlendirdi. Ailesi, cenaze töreninde gözyaşlarına boğulurken, "Adalet istiyoruz" sloganı Afşin sokaklarını inletiyordu.

Hastane süreci, Mercimek'in mücadelesinin son perdesiydi. Şanlıurfa'ya sevk edildiğinde, vücudunun büyük kısmı yanmıştı; doktorlar, "Adli vaka" raporu tutarak sol yanağındaki kızarıklık ve sol kulak arkasındaki kanamayı belgeledi. Yoğun bakım ünitesinde saatlerce süren müdahaleler, umudu diri tutsa da, organ yetmezliği Mercimek'i hayata bağlayamadı. Ölüm haberi, hastane koridorlarında yankılanırken, ailesi ve yakınları yıkıldı. Mercimek'in beş çocuğundan en küçüğü henüz okul çağında; bu kayıp, ailenin geleceğini belirsizliğe sürükledi. Cenaze, Afşin'de toprağa verilirken, yüzlerce emekçi ve komşu törene katıldı; dua ve feryatlar, olayın toplumsal boyutunu gözler önüne serdi. Yerel haber kaynakları, Mercimek'in son anlarını belgeleyen videoyu paylaşırken, bu görüntü kamuoyunda şok etkisi yarattı. Hastane raporları, olayın intihar girişimi olduğunu doğrulasa da, iddialardaki darp ve işten çıkarma tartışmaları soruşturmayı derinleştirecek gibi duruyor.

Olayın yankıları, Afşin'i aşıp ülke geneline yayıldı. Emek örgütleri ve sendikalar, Mercimek'in ölümünü "iş cinayeti" olarak nitelendirdi; zira güvencesiz istihdamın yarattığı umutsuzluk, bireysel trajedilere dönüşüyordu. DİSK'e bağlı sendikalar, toplu açıklamalarla "Güvencesiz çalışmaya son" çağrısı yaptı; Afşin halkı ise belediye önünde protesto düzenleyerek, adalet talebini yükseltti. Sosyal medyada, #NuhMercimekAdaletİstiyoruz etiketiyle binlerce paylaşım yapıldı; kullanıcılar, "Bir babanın feryadı nasıl duyulmaz?" diye sorguladı. Belediye'nin açıklaması, iddiaları reddetse de, Mercimek'in sağlık raporu ve canlı yayın görüntüleri, tartışmaları körükledi. Bu tepki dalgası, TYP gibi programların denetimini gündeme getirdi; zira geçici istihdam, emekçileri korumasız bırakıyordu. Kamu vicdanı, bu ölümü bir uyarı olarak gördü; zira işsizlik oranlarının yükseldiği bir ülkede, her ayrılık bir umutsuzluk tohumu ekiyordu.

Bu trajedi, Türkiye'deki emek sömürüsünün daha geniş bir resmini çiziyor. TYP programları, kaymakamlık ve belediyelerce yürütülen geçici istihdam modelleri olarak, binlerce emekçiye kapı açsa da, sözleşme bitimlerinde geride kalan boşluk, aileleri yoksulluğun kucağına itiyor. Mercimek'in durumunda olduğu gibi, darp iddiaları ve adalet arayışının boşa çıkması, sistemik sorunları ifşa ediyor. Uzmanlar, güvencesiz çalışmanın intihar oranlarını artırdığını belirtiyor; son yıllarda benzer vakalar, taşra belediyelerinde çoğalmış. Emek örgütleri, asgari ücret ve iş güvencesi için acil reform çağrısı yapıyor; zira Mercimek'in hikayesi, sadece bir bireyin değil, milyonlarca emekçinin ortak çığlığı. Bu olay, siyasi gündemi de etkiledi; muhalefet partileri, meclis soru önergeleriyle konuyu masaya taşıdı. Afşin gibi ilçelerde, belediye yönetimlerinin şeffaflığı sorgulanıyor; zira halk, "Adalet yoksa, umut da yok" diyor.

Mercimek'in ölümü, ailesinin geleceğini karartırken, toplumun vicdanında derin bir yara açtı. Beş çocuğunun eğitimi ve annelerinin geçimi, şimdi hayırseverlerin desteğiyle ayakta kalmaya çalışıyor; ancak, bu geçici bir yama. Soruşturma süreci, darp iddialarını aydınlatacak; belediye çalışanlarının ifadeleri alınırken, Mercimek'in sağlık raporu delil olarak sunulacak. Bu trajedi, emek mücadelesinin bir simgesi haline geldi; zira bir babanın son çığlığı, değişim rüzgarlarını tetikleyebilir. Kamuoyunun öfkesi, TYP programlarının revizyonunu zorlayabilir; zira güvencesiz iş, hayatı riske atıyor.

Geniş bir perspektiften bakıldığında, Nuh Mercimek'in hikayesi Türkiye'nin emek gerçekliğinin bir aynası. Geçici istihdamın yarattığı umutsuzluk, taşrada daha da derinleşirken, adalet arayışının boşa çıkması toplumsal yaraları kanatıyor. Sendikaların çağrıları ve halkın protestoları, bu ölümü bir dönüm noktasına dönüştürebilir; zira her trajedi, reformun tohumu olabilir. Mercimek'in beş çocuğu, babalarının mirasıyla büyüyecek; bu miras, adalet ve umut dolu bir gelecek.

Sonuç olarak, Nuh Mercimek'in işten çıkarılma sonrası trajik sonu, emek sömürüsünün karanlık yüzünü aydınlatıyor. Beş çocuk babasının canlı yayındaki feryadı, Afşin sokaklarından ülke geneline yayılırken, adalet talebi yükseliyor. Belediye'nin reddiyeleri ve soruşturma süreci, gerçeği açığa çıkaracak; ancak, bu ölüm, güvencesiz çalışmanın bedelini hatırlatıyor. Toplumun vicdanı, bu çığlığı duyarak değişimi zorlasın; zira her emekçi, adil bir yarın hak ediyor. Mercimek'in anısı, mücadele bayrağı olsun; umut, gözyaşlarından doğar.