Batı Şeria'daki yerleşim politikaları, Orta Doğu'daki en tartışmalı konulardan biri olarak yıllardır gündemde kalmaya devam ediyor. Bölgedeki gelişmeler, hem güvenlik endişelerini hem de uluslararası hukukun sınırlarını zorlayan adımları beraberinde getiriyor.
Son dönemde İsrail Güvenlik Kabinesi'nin aldığı kararlar, Batı Şeria'da yeni Yahudi yerleşim birimleri kurulması yönünde önemli bir adım olarak dikkat çekiyor. Aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Savunma Bakanı Israel Katz'ın öncülüğünde onaylanan planlar, bölgede yüksek stratejik öneme sahip alanları kapsıyor. Bu kararlarla birlikte, son üç yılda onaylanan yerleşim birimi sayısı 69'a ulaşmış durumda.
Bu gelişmeler, özellikle 2005'te tahliye edilen Ganim ve Kadim gibi yerleşimlerin yeniden kurulmasını da içeriyor. Ayrıca, daha önce kaçak statüsünde olan 17 yerleşim birimi de resmi tanıma kavuşuyor. Yerleşim karşıtı grupların verilerine göre, mevcut hükümet döneminde yerleşim sayısı yüzde 50'ye varan artış gösterdi ve toplamda 210'un üzerine çıktı.
Uluslararası toplumdan gelen tepkiler ise oldukça sert. Almanya, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, İtalya, İzlanda, İrlanda, Japonya, Malta, Hollanda, Norveç, İspanya ve İngiltere gibi 14 ülke, ortak bir açıklama yayımlayarak bu kararları kınadı. Açıklamada, Batı Şeria'daki yerleşim politikalarının uluslararası hukuku ihlal ettiği vurgulanırken, bölgedeki istikrarsızlığın artacağı ve Gazze'deki barış çabalarının riske gireceği uyarısı yapıldı.
İsrail tarafı ise bu eleştirilere güçlü bir yanıt verdi. Dışişleri Bakanı Gideon Saar, yabancı hükümetlerin Yahudilerin bölge topraklarında yaşama hakkını kısıtlayamayacağını belirterek, eleştirileri "ahlaki açıdan yanlış ve Yahudilere karşı ayrımcı" olarak nitelendirdi. Saar'a göre, yeni yerleşim birimleri İsrail'in karşılaştığı güvenlik tehditlerine karşı önemli bir katkı sağlayacak.
Bölgedeki demografik yapı da bu tartışmaları derinleştiriyor. Batı Şeria'da yaklaşık 3 milyon Filistinliyle birlikte 500 binden fazla İsrailli yerleşimci yaşıyor. Uluslararası hukuka göre, 1967'den beri işgal altında tutulan bu topraklardaki yerleşim faaliyetleri yasa dışı kabul ediliyor. Birleşmiş Milletler raporları, 2025'te yerleşim genişlemesinin rekor seviyeye ulaştığını ve yaklaşık 47 bin konut için onay verildiğini ortaya koyuyor.
Smotrich'in açıklamaları ise yerleşim politikalarının stratejik amacını açıkça ortaya koyuyor: Bu adımlar, Filistin devletinin kurulmasını engelleme yönünde tasarlanmış. Ortak ülkelerin açıklamasında ise her türlü ilhak ve yerleşim genişletme politikasına karşı duruş yinelenerek, iki devletli çözümün alternatifsiz olduğu vurgulandı.
Bu gelişmeler, Batı Şeria'daki gerilimi daha da artırırken, bölge halklarının günlük hayatını doğrudan etkiliyor. Yerleşimlerin genişlemesi, Filistinlilerin toprak erişimini kısıtlıyor ve uzun vadeli barış umutlarını zorluyor. Uluslararası gözlemciler, bu politikaların bölgesel istikrarsızlığı beslediğini ve kalıcı çözümü uzaklaştırdığını belirtiyor.
Sonuç olarak, Batı Şeria yerleşim birimleri konusu, sadece yerel bir mesele olmaktan çıkıp küresel diplomasinin önemli bir parçası haline gelmiş durumda. Gelecekteki gelişmeler, Orta Doğu'daki dengeleri doğrudan şekillendirecek nitelikte.




