Türkiye'nin inşaat sahalarında, sonbahar güneşi betonları ısıtırken, bir sessizlik hâkimdi – vinçler dönüyor, demir ustaları ter döküyor, müteahhitler hesap kitap peşinde koşuyordu. Ama o hesaplar, bir anda altüst oldu; TÜİK'in kapısından çıkan veriler, adeta bir deprem gibi sektörü sarstı. Sokaklar, ofisler, sosyal medya hesapları... Her yerde aynı fısıltı: "Maliyetler ne olacak?" Vatandaşlar, ev hayallerini ertelemeye başlarken, sektör temsilcileri panikle telefonlara sarıldı. Bu sadece bir endeks artışı mı, yoksa yılların enflasyon birikiminin patlaması mı? Herkes merakla ekranlara kilitlendi; gazeteler manşet attı, forumlar alev aldı. Peki, bu fırtınanın ilk rüzgârı nereden esti? Kimin eliyle yükseldi o rakamlar? Hikâye burada başlıyor; sabırlı olun, çünkü her yüzde bir şok, her veri bir uyarı taşıyor, her analiz geleceği aydınlatıyor.

İnşaat maliyet endeksi, yıllardır Türkiye ekonomisinin nabzını tutan bir pusula gibi – ve Ağustos 2025'te o pusula, tam gaz kuzeye döndü. TÜİK'in resmi verilerine göre, inşaat maliyet endeksi bir önceki aya göre yüzde 1,05 artarken, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 22,82'lik dev bir sıçrama yaptı. Evet, tam yüzde 22,82 – bu, son bir yılda bir evin inşaatının maliyetinin neredeyse dörtte bir oranında şiştiği anlamına geliyor. Düşünün, geçen yıl 1 milyon liraya mal olan bir daire projesi, şimdi 1,2 milyonun kapısını çalıyor; müteahhitler, "Bu gidişle duracağız" diye iç çekiyor. Bu artış, sadece bir rakam değil; beton kalıplarını dolduran, demir fiyatlarını zıplatan, işçinin günlük yevmiyesini şişiren bir gerçeklik. Sektör temsilcileri, "Enflasyonun gölgesi" diye yorumluyor; ama altında, küresel tedarik zincirleri, döviz dalgalanmaları ve iç piyasa baskıları yatıyor. Bu veriler, TÜİK'in Eylül başındaki açıklamasıyla gün yüzüne çıktı; ama etkisi, aylara yayılacak bir domino gibi.

Ama hikâye burada bitmiyor; asıl bomba, malzeme ve işçilik ayrımında patlıyor. Malzeme endeksi, bir önceki aya göre yüzde 1,46 yükselirken, yıllık bazda yüzde 19,17'lik bir artış gösterdi – çimento, demir, tuğla... Her bir kalem, ithal girdilerin döviz kuruyla dansı gibi fırladı. Düşünün, bir ton demirin fiyatı, geçen yılki seviyesinden yüzde 20 yukarıda; çimento torbası, raflarda enflasyonun simgesi gibi duruyor. İşçilik tarafı ise, daha da çarpıcı: Aylık yüzde 0,28, yıllık yüzde 30,16 artış – evet, işçinin eli, maliyeti en çok şişiren unsur oldu. Asgari ücret zamları, sosyal güvenlik primleri, vardiya eklemeleri... Her şey, bir zincir gibi birbirine bağlanmış. Sektördeki ustalar, "Ekmek paramız eriyor" diye yakınıyor; ama müteahhitler, "İşçi bulmak bile zor" diye savunuyor. Bu ayrım, endeksin ruhunu yansıtıyor: Malzemeler ithal baskıda, işçilik iç dinamiklerde – ikisi birleşince, toplam maliyet roket gibi.

Bina inşaatı maliyet endeksi ise, ayrı bir hikâye anlatıyor – aylık yüzde 1,15, yıllık yüzde 22,53 artış. Bu, konut projelerinin omurgası; daireler, apartmanlar, siteler... Her biri, bu fırtınadan nasibini alıyor. Malzeme burada yüzde 1,67 aylık, yüzde 18,92 yıllık; işçilik yüzde 0,23 aylık, yüzde 29,54 yıllık. Düşünün, bir orta halli sitede, betonarme iskelet maliyeti yüzde 20 kabarmış; kapı pencere, tesisat... Hepsi, zincirleme etkide. Bina dışı yapılar içinse, endeks aylık yüzde 0,72, yıllık yüzde 23,75 – yollar, köprüler, altyapı projeleri... Malzeme yüzde 0,84 aylık, yüzde 19,94 yıllık; işçilik yüzde 0,48 aylık, yüzde 32,37 yıllık. Bu veriler, TÜİK'in titiz hesaplamasıyla ortaya çıktı; ama gerçek hayatta, bir inşaat sahasında vinç operatörü, "Maaşım yetmiyor" diye söyleniyor.

Avustralya Faiz Sabit, Japon Yeni Rekor Düşük
Avustralya Faiz Sabit, Japon Yeni Rekor Düşük
İçeriği Görüntüle

Bu artışların sektöre yansıması ise, adeta bir domino etkisi – ev fiyatları roket gibi fırlıyor, yeni proje lansmanları erteleniyor, müteahhitler kredi peşinde koşuyor. Konut satışları, Ağustos'ta bir önceki yıla göre yüzde 15 geriledi; stoklar birikiyor, ama maliyetler düşmüyor. Sektör temsilcileri, "Yatırımcı kaçıyor" diye uyarıyor; TOKİ projeleri bile maliyet baskısıyla yavaşlıyor. Öte yandan, yeşil bina trendleri yükseliyor – enerji verimli malzemeler, sürdürülebilir işçilik... Ama bunlar, lüks mü yoksa zorunluluk mu? Enflasyonun gölgesinde, inşaat sektörü daralıyor; istihdam kaybı, tedarik zincirlerini vuruyor. Peki, hükümet ne yapacak? Teşvikler mi artacak, ithalat vergileri mi düşecek? Uzmanlar, "Yapısal reform şart" diyor; ama kısa vadede, vatandaşın cebi eriyor – bir dairenin metrekare maliyeti, 20 bin lirayı aştı bile.

Düşünün, bir inşaat sahasında, güneş batarken işçiler aletlerini topluyor – demir yığınları arasında, maliyet hesapları dönüyor. Bir müteahhit, telefonunda TÜİK verilerini okurken, "Bu gidişle duracağız" diye mırıldanıyor; bir işçi, yevmiyesini cebine koyarken, "Aileme yetmiyor" diye iç çekiyor. Bu endeks, sadece rakamlar değil; bir ailenin ev hayali, bir şehrin silueti... Yüzde 22,82'lik artış, enflasyonun aynası gibi – malzeme ithalatı dövizle, işçilik ücretlerle şişiyor. Sektör, bu fırtınadan nasıl çıkacak? Yeni teknolojiler mi devreye girecek, prefabrik yapılar mı yükselecek? Vatandaşlar, "Ev alamayacağız" diye yakınıyor; ama umut da var – yeşil inşaat, maliyetleri düşürebilir mi?

Tarihsel bir bakış atarsak, inşaat maliyet endeksi hep dalgalı bir nehir gibi – 2020 pandemiyle sıçradı, 2022 enflasyonla patladı. Ağustos 2025, üç aylık en düşük aylık artışı gösterse de, yıllık rekorlara koşuyor. TÜİK'in verileri, ekonominin termometresi; malzeme ithalat bağımlılığı, işçilik ücret baskısı... Hepsi, bir döngü. Sektör dernekleri, "Devlet desteği şart" diye çağrı yapıyor; ama bürokrasi yavaş. Bu artış, konut balonunu mu patlatacak, yoksa yeni bir büyüme dalgası mı doğuracak?

Peki, bu fırtınanın sonu ne olacak? Eylül verileri mi daha kötü gelecek, yoksa teşvikler mi devreye girecek? Müteahhitler, maliyetleri tüketiciye yansıtacak mı? Vatandaşlar, ev hayallerini erteleyecek mi? Kulislerde, "Yapı sektörü daralıyor" fısıltıları dönüyor; ama yenilikçiler, "Dijital inşaat" diye umutlanıyor. Bu endeks, sadece bir uyarı mı, yoksa bir fırsat mı?

Sonuçta, inşaat maliyetlerindeki bu yüzde 22,82'lik patlama, Türkiye'nin ekonomik nabzını hızlandırıyor – malzeme şişiyor, işçilik kabarıyor, projeler sallanıyor. TÜİK'in verileri, bir ayna gibi; ama yarınlar, ellerimizde. Eğer siz de bu fırtınanın içindeyseniz, takip edin – çünkü her yüzde, yeni bir hikâye. Betonlar sertleşirken, umutlar yumuşuyor; izleyin sahaları, dinleyin hesapları. İnşaat konuşuyor, Türkiye dinliyor. Ve kim bilir, belki bu artış, yeşil bir dönüşümün tohumu olur – maliyetler dengelenir, evler yükselir.