Gerçek Gündem Haberleri

İki Belediye Daha Hedefte, Siyasi Fırtına Büyüyor mu?

Siyasi arenada esen rüzgarlar, bir anda kasırgaya dönüşebilir; hele ki bir soruşturma, beklenmedik kapıları çalmaya başladığında. İstanbul'un kalabalık koridorlarında başlayan bir hikaye, şimdi Anadolu'nun derinliklerine uzanıyor. Bu genişleme, sadece dosya sayfalarını kalınlaştırmakla kalmıyor; yılların birikmiş gerilimlerini de yüzeye çıkarıyor. Peki, bu yeni adımlar nereye varacak? Bir zincir reaksiyon mu tetikleyecek, yoksa eski hesaplar mı yeniden açılacak? Merakla bekleyenler için, perde..

Aziz İhsan Aktaş soruşturması, adını ilk duyulduğunda bile kulaklarda yankılanan bir isimle gündeme oturmuştu. İş insanı olarak bilinen Aktaş'ın etrafında dönen iddialar, bir suç örgütü ağına işaret ediyordu; ihaleler, bağlantılar ve gizli anlaşmalarla örülü bir web. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2024/236201 sayılı dosyası, tam 10 aylık bir maratonun ürünü olarak dün tamamlanan 578 sayfalık iddianameyle taçlandı. Bu belge, sadece kâğıt yığını değil; 200 sanığın kaderini belirleyecek bir manifesto gibi. İçinde 40 tutuklu var, ve en çarpıcı detay: Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan Aktaş hâlâ firari, gölgelerde izini kaybettirmiş durumda. Bu iddianame, yedi CHP'li belediye başkanının özgürlüğünü elinden aldı; Beşiktaş'tan Rıza Akpolat, Avcılar'dan Utku Caner Çaykara, Esenyurt'tan Ahmet Özer, Seyhan'dan Oya Tekin, Ceyhan'dan Kadir Aydar, hatta Adana Büyükşehir'den Zeydan Karalar gibi isimler demir parmaklıklar ardında. Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere ise yakalanmayı beklerken dışarıda. Bu tutuklamalar, sadece bireysel değil; partilerin sinir uçlarını titreten bir hamleydi, aylardır sokaklarda yankılanan protestoları doğurdu.

Ama hikaye burada bitmedi; tam tersine, dallanıp budaklanmaya başladı. Savcılığın son açıklaması, soruşturmanın sınırlarını zorladığını gösteriyor: Kütahya ve Isparta belediyelerine dair ihale dosyaları için talimatlar gönderilmiş. Aktaş'a bağlı şirketlerin bu belediyelerden aldığı işler, mercek altına alınıyor; belgeler, ilgili cumhuriyet başsavcılıklarına istenmiş. Bu, soruşturmanın coğrafi bir sıçrama tahtası gibi; İstanbul'un ötesine, Anadolu'ya uzanan bir el. Kütahya Belediyesi'nde CHP'li bir başkan otururken, Isparta'da AKP'nin bayrağı dalgalanıyor – işte burada işler ilginçleşiyor. Bu, Aktaş dosyasının ilk kez bir AKP'li belediyeyi kapsayacak şekilde genişlemesi demek; yıllardır muhalefet odaklı gibi görünen bir soruşturma, şimdi iktidar kanadına da dokunuyor. Peki, bu tesadüf mü, yoksa adaletin terazisi mi dengeleniyor? Kütahya'daki ihaleler, belediyenin rutin işleri arasında kaybolmuş gibi duruyordu; yol çalışmaları, park düzenlemeleri, belki bir kültür merkezi tadilatı. Ama Aktaş'ın şirketleri devreye girince, rakamlar şişmeye başlamış: Milyonlarca liralık kontratlar, alt yüklenicilerle örülü bir zincir. Savcılar, bu dosyaları tararken, usulsüzlük kokusu alıyor mu? Henüz net değil, ama o evraklar masaya geldiğinde, sürprizler çıkabilir.

Isparta ayağı ise daha da dikkat çekici; AKP'nin kalesi sayılan bir ilde, Aktaş bağlantılı firmaların ihaleleri nasıl kapattığı sorgulanıyor. Belediye, yıllardır altyapı projeleriyle anılıyor; su şebekesi yenilemeleri, yol asfaltlamaları, belki bir meydan düzenlemesi. Aktaş'ın şirketleri, bu pastadan pay almış; rekabetin az olduğu ihalelerde, teklifler adeta önceden biçilmiş gibi. Savcılığın talimatı, bu dosyaları İstanbul'a taşıyacak; uzman ekipler, her satırı didik didik edecek. Bu genişleme, soruşturmanın köklerini derinleştiriyor; sadece İstanbul'un değil, ülke çapında bir ağın izini sürüyor. Aktaş'ın firari oluşu, soruşturmayı daha da karmaşık kılıyor; etkin pişmanlık sayesinde indirim almış, ama hâlâ kayıp. Savcılar, onun ağzından çıkacak sözleri beklerken, şirket kayıtları konuşmaya başlıyor: Hangi ihale ne kadara gitmiş, ödemeler nasıl akmış, alt yükleniciler kimler? Bu detaylar, iddianamenin 578 sayfasını daha da kalınlaştırabilir.

Siyasi yankılar, bu gelişmeyle birlikte büyüyor. CHP cephesi, iddianameyi baştan beri "siyasi bir kumpas" olarak nitelendiriyordu; tutuklu başkanlar, sadece görevlerini yaparken hedef alınmış gibi. Rıza Akpolat'ın Beşiktaş'taki halkçı projeleri, Ahmet Özer'in Esenyurt'taki sosyal yardımları – hepsi, şimdi bir suç örgütü iddiasıyla gölgelenmiş. Zeydan Karalar'ın Adana'daki büyük vizyonu, Ceyhan'daki Kadir Aydar'ın yerel dokunuşları, Seyhan'daki Oya Tekin'in kadın odaklı çalışmaları; her biri, bu dosyada bir satır olmuş. Muhalefet, "Adalet nerede?" diye haykırıyor; sokaklar, mitingler ve sosyal medya, bu sesi büyütüyor. Ama Isparta'nın AKP'li belediyesine uzanan el, dengeyi değiştiriyor mu? İktidar kanadı, sessizliğini korurken, içerde fısıltılar artıyor: Bu, soruşturmanın tarafsızlığını mı kanıtlıyor, yoksa yeni bir tuzak mı? Kütahya'daki CHP'li yönetim, zaten baskı altında; şimdi ihaleler üzerinden vurulmak, partiyi daha da köşeye sıkıştırabilir. Peki, bu genişleme, diğer illere de sıçrayacak mı? Bursa, Denizli, belki Konya – Aktaş'ın ağı o kadar geniş ki, harita yeniden çizilebilir.

Soruşturmanın zaman çizgisi, adeta bir gerilim romanı gibi. 10 ay önce, İstanbul'un derinliklerinde başlayan ipuçları; gizli tanık ifadeleri, banka kayıtları, ihale tutanakları. Sonra tutuklamalar yağmur gibi: Mart ayında yedi başkan birden, Adıyaman Tutdere'nin kaçışı. Dün gelen iddianame, zirve; 200 sanık, milyonlarca liralık usulsüzlük iddiaları. Ve bugün, Kütahya-Isparta hamlesi – savcılığın açıklaması, dosyayı canlandırıyor. Bu, sadece bir inceleme değil; potansiyel yeni iddianamelerin habercisi. Aktaş'ın şirketleri, ülke genelinde yüzlerce ihale almış; belediyeler, kaymakamlıklar, belki özel idareler. Savcılar, bu zinciri kırdıkça, taşlar yerinden oynuyor. Tutuklular, hücrelerinde beklerken, avukatları temyiz peşinde; ama firari Aktaş'ın gölgesi, her şeyi belirsiz kılıyor.

Bu olaylar, Türkiye'nin siyasi nabzını tutuyor. Bir suç örgütü iddiası, nasıl bu kadar geniş bir ağa dönüşür? İhalelerin arkasında yatan para akışı, gücün nasıl el değiştirdiğini gösteriyor. CHP'li başkanlar, "Biz halk için çalıştık," diyor; ama dosya, onları suçun ortağı gibi gösteriyor. AKP'li Isparta'ya uzanan inceleme, belki bir dönüm noktası; iktidar, kendi bahçesinde ot mu biçiyor? Kütahya'daki detaylar, belediyenin son dönem ihalelerini aydınlatacak; hangi firma ne almış, ödemeler nasıl yapılmış? Bu sorular, haftalarca manşetleri sürebilir. Soruşturma ekibi, gece gündüz çalışıyor; yeni talimatlar, yeni dosyalar. Belki yarın bir isim daha eklenir listeye, belki bir belge skandalı patlar.

Peki, bu fırtınanın sonu ne olacak? İddianame mahkemeye sunuldu; duruşmalar başlayınca, tanıklar konuşacak, deliller sergilenecek. Aktaş yakalanırsa, her şey değişir; etkin pişmanlığı, domino gibi düşürebilir. CHP, bu baskıya karşı mitinglerle yanıt veriyor; sokaklar, adalet talebiyle inliyor. İktidar, sessizliğini bozarsa, yeni bir tartışma dalgası başlar. Kütahya ve Isparta, sadece iki nokta değil; haritanın kilidi. Bu incelemeler, usulsüzlükleri açığa vurursa, belediyecilik anlayışı sarsılır. Halk, faturalarını öderken, ihalelerin gölgesinde mi yaşıyor? Bu soru, herkesin vicdanında yankılanıyor.

Sonuçta, Aktaş soruşturması bir ayna gibi; gücün, paranın ve adaletin kesişimini yansıtıyor. 578 sayfa, binlerce sayfa daha ekleyebilir; Kütahya'dan Isparta'ya uzanan yol, belki Ankara'ya varır. Siyasi aktörler, hamlelerini tartar; muhalefet direniyor, iktidar izliyor. Bu genişleme, sadece bir adım mı, yoksa zincirin kopuşu mu? Gelecek günler, cevabı verecek; ama şimdilik, heyecan dorukta, çünkü her yeni gelişme, hikayeyi daha da sarıyor. İzlemeye devam, zira bu roman, son sayfasına yaklaşmıyor bile.