Hatay'ın Erzin ilçesinde, sakin bir mahallenin huzurunu paramparça eden korkunç bir cinayet, Türkiye'nin dört bir yanını yasa boğdu. Gökdere Mahallesi'nde, 61 yaşındaki Meliha S'nin cansız bedeni, kendi evlerinin banyosunda, beton altına gömülmüş halde bulundu. Bu vahşi olay, 77 yaşındaki eşi Bekir S'nin baltalı saldırısıyla gerçekleşmiş; adam, suçunu jandarmaya itiraf ederek adeta bir korku filminin başrolü gibi ortaya çıktı. 5 Aralık 2025 Cuma günü saat 23:33'te Anadolu Ajansı (AA) imzasıyla Nefes Gazetesi'nde duyurulan bu haber, son güncellemesi 6 Aralık 2025 saat 00:24'te yapılan bir trajedi belgesi niteliğinde.
Bugünün tarihi olan 6 Aralık 2025 Cumartesi sabahı itibarıyla, soruşturma hâlâ sıcaklığını korurken, Meliha S'nin otopsi süreci ve Bekir S'nin sorgusu kamuoyunu ekran başına kilitlemiş durumda. Bu cinayet, sadece bir aile dramı değil; yaşlılık, yalnızlık ve bastırılmış öfke gibi toplumsal yaraların derin bir yansıması olarak, kırsal bölgelerdeki şiddet döngüsünü bir kez daha gündeme taşıyor. Hatay gibi deprem felaketinin izlerini hâlâ silmeye çalışan bir ilde, bu olay komşuları dehşete düşürdü. Peki, bu kanlı sonun kökeni neydi? Meliha ve Bekir S'nin sıradan gibi görünen evliliği nasıl bir cehenneme dönüştü? Jandarma ekiplerinin kapıdaki kan izlerini takip etmesiyle başlayan zincirleme reaksiyon, adaletin peşine düşen bir hikâyeye evrildi. Bu makale, olayın her anını kronolojik bir titizlikle ele alarak, ifadelerden otopsiye kadar tüm detayları masaya yatırıyor ve okuyucuyu bu karanlık labirentin içine çekiyor.
Olayın ilk kıvılcımı, Meliha S'nin yakın çevresinden yükseldi. Yaşlı kadın, son günlerde telefonlarına cevap vermiyor, evine uğramayan komşularından haber alınamıyordu. Bu sessizlik, alarm zillerini çaldırdı ve dün –yani 4 Aralık 2025 Perşembe günü– saatler henüz akşama yaklaşırken, endişeli bir aile üyesi 112 Acil Çağrı Merkezi'ni aradı. İhbar, net ve acil bir tonda yapılmıştı: *“Meliha Teyze'ye ulaşamıyoruz, evine gidin lütfen!”* Bu çağrı, saniyeler içinde Hatay İl Jandarma Komutanlığı'nı harekete geçirdi. Ekipler, standart kayıp ihbarı prosedürlerini devreye sokarak, Gökdere Mahallesi'ndeki mütevazı evin adresini aldı. Erzin ilçesi, Akdeniz'in serin rüzgârlarının estiği, zeytin ve nar bahçeleriyle çevrili bir yer; ama o akşam, bu huzurlu manzara bir korku sahnesine dönüştü. Jandarma ekipleri, telsizlerinde cızırdayan koordinatlarla yola koyuldu; yanlarında arama kurtarma timi ve adli tıp teknisyenleri de hazır bekliyordu. İhbarın yapıldığı andan itibaren geçen dakikalar, adeta bir saatli bomba gibiydi – zira Meliha S'nin kayboluşu, sadece bir unutkanlık değil, çok daha derin bir felaketin habercisiydi. Komşular, son günlerde evden garip sesler duyduklarını fısıldaşıyordu; ama kimse kapıyı çalmaya cesaret edememişti. Bu ihbar, olayın dönüm noktasıydı; çünkü jandarma, rutin bir kayıp aramasından ziyade, potansiyel bir suç mahalline doğru ilerliyordu.
Ekiplerin eve ulaşması, karanlığın çöktüğü saatlere denk geldi. Gökdere Mahallesi'nin dar sokaklarında, jandarma araçlarının farları loş bir aydınlık yaratırken, kapıya ilk vuran tokmağın sesi mahalleyi titretti. Kapı, aralık bırakılmıştı – bu, ilk şüpheli işaret. Jandarma personeli, standart prosedüre göre içeri girmeden önce çevreyi taradı; ama o an, kapı pervazında ve eşikteki kan izleri dikkatlerini çekti. Bu lekeler, taze ve belirgindi; koyu kırmızı tonları, zemine sızmış ve kurumaya yüz tutmuştu. Ekipler, telsizle merkeze haber verdi: *“Şüpheli durum, kan izi mevcut, giriş yapıyoruz.”* İçeri adım attıklarında, evin havası ağırlaşmıştı; tozlu mobilyalar, dağınık mutfak ve salonun ortasındaki boş bir koltuk, terk edilmiş bir hayatı anlatıyordu. Meliha S'nin terlikleri hâlâ kapı önündeydi, ama evin sessizliği ürkütücüydü. Jandarma, hızlı bir ön tarama yaparak, olası tehlike unsurlarını kontrol etti; ardından banyo kapısına yöneldi.
Kapı, zorlanmış gibiydi ve menteşeleri gevşek duruyordu. İçeri girdiklerinde, karşılaştıkları manzara mideleri bulandırdı: Banyo zemini, yeni kazılmış bir çukurla delik deşikti. Beton parçaları etrafa saçılmış, taze toprak ve çamur izleri zemini kaplamıştı. Bu, sıradan bir tadilat değil; aceleyle yapılmış bir gömüydü. Ekipler, hemen alanı kordon altına aldı ve adli tıp uzmanlarını çağırdı. Kazı çalışması, jandarma personeli ve itfaiye ekiplerinin koordineli çabasıyla başladı; kürekler ve el fenerleri eşliğinde, banyo fayanslarının altında bir ceset parçasına rastlandı. Bu keşif, olayı cinayet boyutuna taşıdı – Meliha S'nin bedeni, kısmen örtülmüş halde, baltanın izlerini taşıyan yaralarla bulunmuştu. Kan izleri, salondan banyoya doğru bir yol çiziyordu; bu, saldırının evin içinde gerçekleştiğini gösteriyordu. Jandarma, olay yerini fotoğrafladı, delil torbalarına numune aldı ve evi mühürledi. Bu anlar, Gökdere Mahallesi'ni bir suç sahnesine çevirdi; komşular, evin önünde toplanmış, fısıldaşıyorlardı: *“Bekir Amca ne yaptı böyle?”*
Cinayetin faili, jandarma ekiplerinin radarına hızlıca girdi: Bekir S. 77 yaşındaki adam, olay sırasında evde değildi; ama yakındaki bir tarlada, suç aleti baltayı elinde tutarken yakalandı. Jandarma, ihbar sonrası mahalleyi tararken, Bekir S'nin şüpheli hareketlerini fark etti – adam, telaşlı adımlarla ormanlık alana doğru kaçmaya çalışıyordu. Ekipler, onu çevreleyerek durdurdu; baltanın sapında taze kan lekeleri ve Meliha S'nin DNA'sına uyumlu izler tespit edildi. Bekir S, direnmeden teslim oldu; elleri kelepçelenirken, yüzünde ne pişmanlık ne de öfke vardı – sadece boş bir bakış. Gözaltına alınması, standart prosedürlere göre gerçekleşti: Emniyete götürüldü, arama yapıldı ve sorguya çekildi. Bekir S'nin üzerinden çıkan balta, olay yerindeki yaralarla birebir uyumlu çıktı; keskin kenarları, Meliha S'nin vücudundaki derin yaraları açıklamaktaydı. Bu yakalama, olayı bir aile içi şiddet vakasından sistematik bir cinayete dönüştürdü. Hatay Valiliği, hemen bir kriz masası kurdu; jandarma, Bekir S'nin telefon kayıtlarını ve sosyal çevresini taramaya başladı. Adamın tarladaki yalnızlığı, cinayetin planlı olduğunu düşündürüyordu – belki bir tartışma, belki yılların birikimi. Komşular, Bekir S'yi *“Sessiz, içe kapanık bir adamdı, ama son zamanlarda Meliha Abla'yla sık sık atışıyorlardı”* diye tarif ediyor. Bu yakalama, soruşturmanın hızını artırdı; zira Bekir S'nin itirafı, her şeyi değiştirecekti.
Bekir S'nin sorgusu, Erzin İlçe Jandarma Karakolu'nda, gece yarısına doğru başladı. Jandarma dedektifleri, adamı karşısına alıp standart soruları sıraladı: Neden? Nasıl? Ne zaman? Bekir S, başta suskun kaldı; ama deliller –kan izleri, balta ve banyodaki gömü– karşısında çöktü. İfadesinde, olayı adım adım itiraf etti: *“Eşimi baltayla öldürdüm ve banyoya gömdüm.”* Bu sözler, sorgu odasını buz kestirdi. Bekir S'ye göre, cinayet 3 Aralık 2025 Çarşamba gecesi gerçekleşmişti. İddiaya göre, evde başlayan bir tartışma –belki para meselesi, belki sağlık sorunları– öfkeyi tetiklemişti. Bekir S, baltayı mutfaktan kapmış, Meliha S'ye arkadan saldırmıştı. Saldırı, salonda başlamış; kadın, kaçmaya çalışırken banyoya sığınmıştı. Orada, birkaç darbe daha alarak yere yığılmıştı. Bekir S, cesedi sürükleyerek banyo zeminini kazmış – el aleti ve baltayla, saatler süren bir emekle. Betonu kırıp gömmesi, delilleri yok etme girişimiydi; ama aceleci iş, kan izlerini gizleyememişti. İtiraf, jandarmayı şaşırttı; zira Bekir S, *“Pişman değilim, ama saklayamadım”* diye eklemişti. Bu ifade, savcılığa sunuldu; adam, 'eşini baltayla öldürdüğü' iddiasıyla resmen suçlandı. Hukukçular, TCK'nın kasten öldürme maddesini işaret ediyor; ağırlaştırıcı unsurlar –aile içi şiddet, yaşlı kurban– cezayı katlayabilir. Bekir S, geceyi karakolda geçirdi; sabah mahkemeye sevk edildi. Bu itiraf, olayı çözdü ama yaraları derinleştirdi – Meliha S'nin çocukları, uzaktan bu haberi duyunca yıkıldı.
Meliha S'nin cesedi, olay yerinden çıkarıldıktan hemen sonra, Hatay Adli Tıp Kurumu morguna nakledildi. Otopsi süreci, standart 24-48 saatlik bir incelemeyle başladı; uzmanlar, ölüm nedenini doğrulamak, yaraların derinliğini ölçmek ve varsa toksikoloji testleri yapmak üzere çalışmalara koyuldu. İlk bulgular, baltanın darbelerinin hayati organlara isabet ettiğini gösteriyor – muhtemelen boyun ve göğüs yaraları, hızlı bir ölüm getirmiş. Ancak otopsi, tam resmi raporu verecek; zira Bekir S'nin ifadesi, tartışmalı bir nokta: Kadın direnmiş miydi, yoksa sürpriz bir saldırı mı? Adli tıp teknisyenleri, banyodaki gömü kalıntılarını da inceledi; beton parçaları, DNA bulaşmış toprak, hepsi delil torbalarında. Bu inceleme, cinayetin saatini netleştirecek – belki akşam yemeği sonrası, belki gece yarısı. Meliha S, 61 yaşında, emekli bir ev hanımıydı; Hatay'ın yerlisi, çocukları evli ve torun sahibi. Bekir S ise, 77 yaşında bir çiftçi; yıllarca tarlada çalışmış, ama son yıllarda sağlık sorunları –belki demans belirtileri– onu değiştirmişti. Çiftin evliliği, dışarıdan sakin görünse de, komşular *“Küçük kavgalar olurdu, ama bu kadarını beklemezduk”* diyor. Prior bir şiddet kaydı yok; ama kırsalda, bu tür olaylar sıkça gizli kalır. Otopsi raporu, Bekir S'nin ruh sağlığını da sorgulatabilir – yaşlılık cinayetlerinde, akıl sağlığı indirimi tartışılır.
Jandarma soruşturması, Bekir S'nin itirafıyla hız kazandı ama bitmedi. Erzin İlçe Jandarma Komutanlığı, evi yeniden taradı; baltanın kökeni –muhtemelen evin alet çantası– doğrulandı. Telefon kayıtları, son aramaları gösteriyor: Meliha S, çocuklarıyla konuşmuş, ama Bekir S sessiz kalmış. Komşu ifadeleri, *“O gece bağrışma duydum, ama korktum”* diye ekleniyor. Hatay Valiliği, basın açıklamasında *“Olay titizlikle soruşturuluyor, aileye destek veriyoruz”* dedi. Bekir S, gözaltında; savcı, ek sorgu yapacak. Bu vaka, aile içi şiddeti önleme politikalarını gündeme taşıyor – Hatay'da, deprem sonrası artan yalnızlık, bu tür trajedileri tetikliyor. Uzmanlar, yaşlı çiftler için danışmanlık çağrısı yapıyor.
Sonuç olarak, Gökdere Mahallesi'ndeki bu banyo gömüsü, 6 Aralık 2025 itibarıyla hâlâ toplumun vicdanını sızlatıyor. Bekir S'nin baltalı itirafı, Meliha S'nin sessiz sonuyla kontrast; otopsi, son noktayı koyacak. Bu cinayet, sadece bir evin değil, kırılgan bağların çöküşü. Jandarma, adaleti ararken, Gökdere sessizleşti – ama yankılar sürecek.