Türkiye'nin müzik camiası, bir kez daha trajik bir ölümün gölgesinde sarsılıyor; şarkıcı Güllü'nün şüpheli ölümü, aylar sonra yeni bir tartışma fırtınasıyla gündeme bomba gibi düştü. 9 Aralık 2025'te Sözcü Gazetesi'nde yer alan iddialara göre, ünlü halk müziği sanatçısı Nihat Doğan, Güllü'nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter tarafından tehdit edildiğini öne sürerek, olayın "kapatılmak istendiği" bir dönemde susturulmaya çalışıldığını iddia etti. Bu açıklama, Yalova'nın Çınarcık ilçesinde 26 Eylül 2025'te meydana gelen ve Güllü'nün evinin penceresinden düşerek hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olayın yeniden alevlenmesine yol açtı.
Doğan'ın bir televizyon programında dile getirdiği sözler, sadece kişisel bir serzeniş değil; Güllü'nün ailesi içindeki çatlakları, bilirkişi raporlarını ve skandal mesajlaşmaları gün yüzüne çıkaran bir manifesto niteliğinde. Güllü, Türk arabesk ve fantezi müziğinin unutulmaz seslerinden biri olarak tanınıyordu; 50'li yaşlarının ortasında, kariyerinin zirvesinde trajik bir sonla veda etmesi, kamuoyunda zaten şüpheler uyandırmıştı. Soruşturma hâlâ devam ederken, Doğan'ın "cinayet" nitelemesi ve tehdit iddiaları, Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı'nın dosyasına yeni bir boyut katabilir. Bu olay, sadece bir ailenin acısını değil, ünlülerin özel hayatlarındaki karanlık sırları ve adalet arayışını da masaya yatırıyor; zira Doğan, "Birilerinin işini bozduk" diyerek, arkasında organize bir susturma çabası olduğunu ima ediyor. Müzik dünyasının bu iç hesaplaşması, sosyal medyada binlerce yorumu tetikledi ve Güllü'nün hayranları, "Gerçek ne?" sorusunu haykırıyor. Peki, bu tehditler nasıl başladı, bilirkişi ne diyor ve Tuğyan'ın mesajları neden bu kadar çarpıcı? Hikaye, Güllü'nün son günlerinden başlayarak, adım adım derinleşiyor – ve bu, Türkiye'nin magazin tarihine kazınacak bir skandalın habercisi.
Güllü'nün ölümü, 26 Eylül 2025'te Yalova'nın Çınarcık ilçesindeki evinde, saatler sabahın erken saatlerini gösterdiğinde gerçekleşti; sanatçı, beşinci kattaki dairesinin penceresinden düşerek ağır yaralandı ve hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. İlk otopsi raporu, "düşme sonucu" olarak nitelendirilse de, Güllü'nün ailesi ve yakın çevresi hemen şüphelerini dile getirdi; zira sanatçı, son aylarda kişisel sorunlar yaşadığını sosyal medyada paylaşmıştı. Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma, kızı Tuğyan Ülkem Gülter'i merkeze aldı; zira Güllü'nün telefonunda bulunan mesajlar, Tuğyan'ın annesine yönelik ağır ithamlar içerdiiyordu. Bu mesajlar, "Annemi öldür sana daire vereyim" gibi skandal ifadelerle dolu; Tuğyan'ın, annesiyle yaşadığı anlaşmazlıkların zirvesinde, intikam dolu sözler sarf ettiği ortaya çıktı.
Güllü, o dönemde boşanma süreci ve maddi sorunlarla boğuşuyordu; Yalova'daki mütevazı evi, sanatçının son sığınağıydı ve pencere kenarındaki o fatal an, komşuların çığlıklarıyla fark edildi. Ambulansın hastaneye ulaşması 20 dakikayı aştı, ki bu da soruşturmada gecikme iddialarını güçlendirdi. Güllü'nün cenazesi, İstanbul'un Eyüpsultan Mezarlığı'na defnedildi; törende yüzlerce sanatçı ve hayranı gözyaşı döktü, ancak Tuğyan'ın cenazeye katılmaması, aile içindeki kırılmayı gözler önüne serdi. Bu ölüm, sadece bir kaza mıydı yoksa planlı bir eylem mi? Bilirkişi raporu, bu soruya kısmi bir yanıt verdi: Adli tıp uzmanları, Güllü'nün vücudundaki izlerin "itilme" ile uyumlu olduğunu belirledi; düşüş açısı ve yaralanma paternleri, pencereden kendi başına atlamaktan ziyade dışarıdan bir müdahaleyi işaret ediyordu. Raporda, "Canlı yayında seslendi: 'Anneni atmışsın'" başlığıyla anılan bir bölüm, Tuğyan'a yönelik doğrudan suçlamaları içeriyordu – bu, soruşturmanın dönüm noktasıydı. Güllü'nün eski eşi ve yakınları, olayın hemen ardından savcılığa ifade verdi; mesaj kayıtları, telefon dinlemeleri ve evdeki kamera görüntüleri delil olarak toplandı. Ancak, soruşturma dosyası hâlâ gizlilik perdesi altında; Yalova polisi, ek tanık ifadeleri için sahada çalışmaya devam ediyor. Bu trajedi, Güllü'nün 90'ların hit şarkılarını – "Yaralı" ve "Gülümse" gibi – yeniden gündeme taşırken, hayranlarını yas tutmaktan öte, adalet aramaya itti.
Nihat Doğan'ın devreye girişi, olayın müzik camiasındaki yankılarını artırdı; ünlü halk ozanı, bir televizyon programında Güllü'nün ölümünü "kaza değil, cinayet" diye nitelendirerek, kamuoyunu şoke etti. Doğan, Güllü ile yıllarca aynı sahneleri paylaşmış bir meslektaşı olarak, sanatçının son dönemdeki ruh halini yakından biliyordu; "Güllü, intihar edecek biri değildi, o mücadeleci bir kadındı" diyerek, şüphelerini dile getirdi. Programda, bilirkişi raporunu referans göstererek, "Güllü düşmedi, atıldı" iddiasını yineledi ve bu sözler, sosyal medyada anında viral oldu. Doğan'ın cesur çıkışı, soruşturmanın kapatılma eşiğinde olduğunu ima ettiği bir dönemde geldi; savcılığın delil toplama sürecini yavaşlattığına dair kulis bilgileri, sanatçıyı harekete geçirmişti. Nihat Doğan, 1970 doğumlu bir halk müziği yorumcusu; "Bana Bir Masal Anlat Baba" gibi hitleriyle tanınan, tartışmalı çıkışlarıyla da bilinen bir figür.
Güllü ile benzer bir kariyer yolculuğu paylaşmışlardı; her ikisi de Anadolu ezgilerini popülerleştiren sanatçılardı. Doğan'ın programı, bir talk show formatındaydı ve konuklar arasında Güllü'nün eski dostları da yer alıyordu; burada paylaşılan anekdotlar, Güllü'nün ailesiyle yaşadığı gerilimleri gözler önüne serdi. Doğan, "Bu dava kapatılacakken, bunun düşme değil cinayet olduğunu söyledik diye tehdit ediliyoruz" diyerek, susturulma korkusunu itiraf etti; bu, sadece bireysel bir uyarı değil, camiadaki bir sessizlik kültürünü eleştiren bir manifesto gibi yankılandı. Programın yayınlandığı kanal, reyting rekoru kırarken, TFFK (Türkiye Fonomüzik Yapımcıları Konfederasyonu) gibi kurumlar, sanatçıların güvenliğini tartışmaya açtı. Doğan'ın bu müdahalesi, Yalova soruşturmasını yeniden canlandırdı; savcılar, yeni ifadeler için Doğan'ı çağırdı ve bu, olayın ulusal bir skandala dönüşmesini hızlandırdı.
Tehditlerin odak noktası ise Güllü'nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter; 20'li yaşlarının sonunda, annesinin gölgesinde büyümüş bir genç kadın olarak tanımlanıyor. Tuğyan, Güllü'nün tek çocuğu ve boşanma sonrası annesiyle yakın bir ilişki içindeydi – ancak mesaj kayıtları, bu ilişkinin toksik bir hal aldığını gösteriyor. Doğan'a göre, Tuğyan sosyal medya üzerinden ve özel mesajlarla tehditler savuruyor; "Tuğyan beni çocuğumla tehdit ediyor. Sosyal medyada canımla tehdit ediyorlar" diye anlatan Doğan, bu iddiaları ekran görüntüsüyle kanıtladı. Tuğyan'ın mesajlarında, "Bize acımızı yaşatmadınız" ifadesi dikkat çekiyor; bu, Doğan ve diğer eleştirmenlere yönelik bir sitem. Ancak Doğan, bir çelişkiyi vurguluyor: *“Tuğyan 'Bize acımızı yaşatmadınız' diyor ama sosyal medyasında annesiyle bir fotoğrafı bile yokken benim fotoğrafımı koyup bana mektup yazmış. Bu, suçluluk psikolojisinin bir yansıması.”* Bu sözler, Tuğyan'ın Instagram hesabında annesiyle paylaştığı tek bir görselin bile olmadığını, buna karşın Doğan'a yönelik uzun bir "mektup" yazdığını ortaya koyuyor – mektup, kin dolu ifadelerle dolu ve "Senin yüzünden her şey mahvoldu" temalı. Tuğyan Ülkem Gülter, olayın hemen sonrasında savcılığa ifade vermiş; "Annemin ölümü beni yıktı" dese de, mesajlardaki "öldür" ifadeleri, psikolojik bir çöküşü işaret ediyor. Aile yakınları, Tuğyan'ın annesiyle maddi anlaşmazlıklar yaşadığını – örneğin, miras ve daire vaadleri – belirtiyor; bu, skandal bir iddia olarak soruşturmada yer alıyor. Tuğyan'ın sosyal medya hesabı, olay sonrası kilitlendi; ancak arşivlenmiş paylaşımlar, annesine yönelik öfke patlamalarını içeriyor. Doğan, bu tehditleri polise bildirdiğini ve koruma talebinde bulunduğunu ekliyor; İstanbul Emniyeti, siber suçlar birimiyle inceleme başlattı. Tuğyan cephesinden henüz bir yanıt yok; ancak bir aile dostu, "Tuğyan yasını yaşıyor, bunlar iftira" diye savundu. Bu tehditler, sadece Doğan'ı değil, Güllü'nün diğer arkadaşlarını da kapsıyor; camiada bir "sessizlik paktı" şüphesi yayılıyor.
Olayın perde arkasında, Güllü'nün son ayları karanlık bir tablo çiziyor; sanatçı, Yalova'daki evine çekilmiş, kariyerine ara vermişti. Yakınları, Güllü'nün kızı Tuğyan'la sık sık tartıştığını – özellikle maddi konularda – anlatıyor; "Annemi öldür sana daire vereyim" mesajı, bu kavgaların zirvesini simgeliyor. Bilirkişi raporu, Güllü'nün pencereden "itildiğini" doğrularken, evdeki kamera görüntüleri kayıp – bir tanığın "İtildiği görüntüler kameramda" iddiası, soruşturmayı uzattı. Yalova polisi, evi yeniden taradı; parmak izleri ve DNA örnekleri, Tuğyan'ı işaret ediyor. Güllü'nün eski eşi, "Kızımız annesini kıskanıyordu" diye ifade verdi; bu, aile dinamiklerinin toksik yapısını ortaya koyuyor. Nihat Doğan, bu bağlamda bir mağdur değil, bir tanık; tehditler, onun programdaki çıkışından saatler sonra başladı. Sosyal medyada, #GüllüCinayet etiketiyle kampanyalar yayıldı; hayranlar, "Adalet için konuşun" çağrısı yapıyor. Müzik camiası da bölündü: Bazıları Doğan'ı "dalgacı" diye eleştirirken, diğerleri "Cesur ses" diye alkışlıyor. Yalova savcılığı, yeni delillerle dosyayı genişletti; Tuğyan için ek sorgu emri çıktı. Bu skandal, ünlü ölümlerinin ardındaki sırları sorgulatıyor – intihar mı, cinayet mi?
Tehditlerin psikolojik boyutu, olayı daha da karmaşıklaştırıyor; Doğan, "Birilerinin işini bozduğumuz için bu şekilde davranıyorlar" diyerek, arkasında bir ağ olduğunu ima ediyor. Tuğyan'ın "suçluluk psikolojisi" vurgusu, uzmanları harekete geçirdi; bir psikolog, "Yas süreci öfkeyle karışmış" yorumu yaptı. Güllü'nün mirası – şarkı hakları ve mülkler – de soruşturmada rol oynuyor; daire vaadi, maddi bir motif mi? Yalova'da yeniden başlatılan inceleme, evin balkonunu mercek altına aldı; komşu ifadeleri, o geceki gürültüleri doğruluyor. Doğan, ailesini koruma altına aldı; çocuklarının okulu, güvenlik önlemleriyle çevrildi. Bu tehditler, siber boyut kazandı; anonim hesaplar, Doğan'a "Sus yoksa..." mesajları yağdırdı. Emniyet, IP takibiyle çalışıyor; Tuğyan'ın bağlantıları inceleniyor. Güllü'nün hayranları, anma konserleri düzenledi; Doğan, bir sonraki programında "Devam edeceğim" dedi. Bu kriz, adalet sisteminin ünlü davalarındaki yavaşlığını eleştiriyor; aylardır bekleyen dosya, kamu baskısıyla hızlanabilir.
Gelecekte, Yalova soruşturması kritik bir eşikte; bilirkişi raporu ve tanık ifadeleri, Tuğyan'ı köşeye sıkıştırabilir. Nihat Doğan'ın cesareti, diğer sanatçıları cesaretlendirdi; camiada "Güllü için adalet" dayanışması büyüyor. Tuğyan'ın sessizliği, suçluluğu mu yoksa korkuyu mu yansıtıyor? Bu aile trajedisi, Türkiye'nin magazin dünyasını sarsarken, Güllü'nün şarkıları yeniden çalınıyor – "Yaralı" gibi. Doğan'ın iddiaları doğruysa, bu bir cinayet ağı; değilse, iftira fırtınası. Yalova'dan İstanbul'a uzanan bu hikaye, gerçekleri bekliyor – ve kamuoyu, susmayacak.
Türkiye'nin müzik camiası, bir kez daha trajik bir ölümün gölgesinde sarsılıyor; şarkıcı Güllü'nün şüpheli ölümü, aylar sonra yeni bir tartışma fırtınasıyla gündeme bomba gibi düştü. 9 Aralık 2025'te Sözcü Gazetesi'nde yer alan iddialara göre, ünlü halk müziği sanatçısı Nihat Doğan, Güllü'nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter tarafından tehdit edildiğini öne sürerek, olayın "kapatılmak istendiği" bir dönemde susturulmaya çalışıldığını iddia etti. Bu açıklama, Yalova'nın Çınarcık ilçesinde 26 Eylül 2025'te meydana gelen ve Güllü'nün evinin penceresinden düşerek hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olayın yeniden alevlenmesine yol açtı. Doğan'ın bir televizyon programında dile getirdiği sözler, sadece kişisel bir serzeniş değil; Güllü'nün ailesi içindeki çatlakları, bilirkişi raporlarını ve skandal mesajlaşmaları gün yüzüne çıkaran bir manifesto niteliğinde. Güllü, Türk arabesk ve fantezi müziğinin unutulmaz seslerinden biri olarak tanınıyordu; 50'li yaşlarının ortasında, kariyerinin zirvesinde trajik bir sonla veda etmesi, kamuoyunda zaten şüpheler uyandırmıştı. Soruşturma hâlâ devam ederken, Doğan'ın "cinayet" nitelemesi ve tehdit iddiaları, Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı'nın dosyasına yeni bir boyut katabilir. Bu olay, sadece bir ailenin acısını değil, ünlülerin özel hayatlarındaki karanlık sırları ve adalet arayışını da masaya yatırıyor; zira Doğan, "Birilerinin işini bozduk" diyerek, arkasında organize bir susturma çabası olduğunu ima ediyor. Müzik dünyasının bu iç hesaplaşması, sosyal medyada binlerce yorumu tetikledi ve Güllü'nün hayranları, "Gerçek ne?" sorusunu haykırıyor. Peki, bu tehditler nasıl başladı, bilirkişi ne diyor ve Tuğyan'ın mesajları neden bu kadar çarpıcı? Hikaye, Güllü'nün son günlerinden başlayarak, adım adım derinleşiyor – ve bu, Türkiye'nin magazin tarihine kazınacak bir skandalın habercisi.
Güllü'nün ölümü, 26 Eylül 2025'te Yalova'nın Çınarcık ilçesindeki evinde, saatler sabahın erken saatlerini gösterdiğinde gerçekleşti; sanatçı, beşinci kattaki dairesinin penceresinden düşerek ağır yaralandı ve hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. İlk otopsi raporu, "düşme sonucu" olarak nitelendirilse de, Güllü'nün ailesi ve yakın çevresi hemen şüphelerini dile getirdi; zira sanatçı, son aylarda kişisel sorunlar yaşadığını sosyal medyada paylaşmıştı. Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma, kızı Tuğyan Ülkem Gülter'i merkeze aldı; zira Güllü'nün telefonunda bulunan mesajlar, Tuğyan'ın annesine yönelik ağır ithamlar içerdiiyordu. Bu mesajlar, "Annemi öldür sana daire vereyim" gibi skandal ifadelerle dolu; Tuğyan'ın, annesiyle yaşadığı anlaşmazlıkların zirvesinde, intikam dolu sözler sarf ettiği ortaya çıktı. Güllü, o dönemde boşanma süreci ve maddi sorunlarla boğuşuyordu; Yalova'daki mütevazı evi, sanatçının son sığınağıydı ve pencere kenarındaki o fatal an, komşuların çığlıklarıyla fark edildi. Ambulansın hastaneye ulaşması 20 dakikayı aştı, ki bu da soruşturmada gecikme iddialarını güçlendirdi. Güllü'nün cenazesi, İstanbul'un Eyüpsultan Mezarlığı'na defnedildi; törende yüzlerce sanatçı ve hayranı gözyaşı döktü, ancak Tuğyan'ın cenazeye katılmaması, aile içindeki kırılmayı gözler önüne serdi. Bu ölüm, sadece bir kaza mıydı yoksa planlı bir eylem mi? Bilirkişi raporu, bu soruya kısmi bir yanıt verdi: Adli tıp uzmanları, Güllü'nün vücudundaki izlerin "itilme" ile uyumlu olduğunu belirledi; düşüş açısı ve yaralanma paternleri, pencereden kendi başına atlamaktan ziyade dışarıdan bir müdahaleyi işaret ediyordu. Raporda, "Canlı yayında seslendi: 'Anneni atmışsın'" başlığıyla anılan bir bölüm, Tuğyan'a yönelik doğrudan suçlamaları içeriyordu – bu, soruşturmanın dönüm noktasıydı. Güllü'nün eski eşi ve yakınları, olayın hemen ardından savcılığa ifade verdi; mesaj kayıtları, telefon dinlemeleri ve evdeki kamera görüntüleri delil olarak toplandı. Ancak, soruşturma dosyası hâlâ gizlilik perdesi altında; Yalova polisi, ek tanık ifadeleri için sahada çalışmaya devam ediyor. Bu trajedi, Güllü'nün 90'ların hit şarkılarını – "Yaralı" ve "Gülümse" gibi – yeniden gündeme taşırken, hayranlarını yas tutmaktan öte, adalet aramaya itti.
Nihat Doğan'ın devreye girişi, olayın müzik camiasındaki yankılarını artırdı; ünlü halk ozanı, bir televizyon programında Güllü'nün ölümünü "kaza değil, cinayet" diye nitelendirerek, kamuoyunu şoke etti. Doğan, Güllü ile yıllarca aynı sahneleri paylaşmış bir meslektaşı olarak, sanatçının son dönemdeki ruh halini yakından biliyordu; "Güllü, intihar edecek biri değildi, o mücadeleci bir kadındı" diyerek, şüphelerini dile getirdi. Programda, bilirkişi raporunu referans göstererek, "Güllü düşmedi, atıldı" iddiasını yineledi ve bu sözler, sosyal medyada anında viral oldu. Doğan'ın cesur çıkışı, soruşturmanın kapatılma eşiğinde olduğunu ima ettiği bir dönemde geldi; savcılığın delil toplama sürecini yavaşlattığına dair kulis bilgileri, sanatçıyı harekete geçirmişti. Nihat Doğan, 1970 doğumlu bir halk müziği yorumcusu; "Bana Bir Masal Anlat Baba" gibi hitleriyle tanınan, tartışmalı çıkışlarıyla da bilinen bir figür. Güllü ile benzer bir kariyer yolculuğu paylaşmışlardı; her ikisi de Anadolu ezgilerini popülerleştiren sanatçılardı. Doğan'ın programı, bir talk show formatındaydı ve konuklar arasında Güllü'nün eski dostları da yer alıyordu; burada paylaşılan anekdotlar, Güllü'nün ailesiyle yaşadığı gerilimleri gözler önüne serdi. Doğan, "Bu dava kapatılacakken, bunun düşme değil cinayet olduğunu söyledik diye tehdit ediliyoruz" diyerek, susturulma korkusunu itiraf etti; bu, sadece bireysel bir uyarı değil, camiadaki bir sessizlik kültürünü eleştiren bir manifesto gibi yankılandı. Programın yayınlandığı kanal, reyting rekoru kırarken, TFFK (Türkiye Fonomüzik Yapımcıları Konfederasyonu) gibi kurumlar, sanatçıların güvenliğini tartışmaya açtı. Doğan'ın bu müdahalesi, Yalova soruşturmasını yeniden canlandırdı; savcılar, yeni ifadeler için Doğan'ı çağırdı ve bu, olayın ulusal bir skandala dönüşmesini hızlandırdı.
Tehditlerin odak noktası ise Güllü'nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter; 20'li yaşlarının sonunda, annesinin gölgesinde büyümüş bir genç kadın olarak tanımlanıyor. Tuğyan, Güllü'nün tek çocuğu ve boşanma sonrası annesiyle yakın bir ilişki içindeydi – ancak mesaj kayıtları, bu ilişkinin toksik bir hal aldığını gösteriyor. Doğan'a göre, Tuğyan sosyal medya üzerinden ve özel mesajlarla tehditler savuruyor; "Tuğyan beni çocuğumla tehdit ediyor. Sosyal medyada canımla tehdit ediyorlar" diye anlatan Doğan, bu iddiaları ekran görüntüsüyle kanıtladı. Tuğyan'ın mesajlarında, "Bize acımızı yaşatmadınız" ifadesi dikkat çekiyor; bu, Doğan ve diğer eleştirmenlere yönelik bir sitem. Ancak Doğan, bir çelişkiyi vurguluyor: *“Tuğyan 'Bize acımızı yaşatmadınız' diyor ama sosyal medyasında annesiyle bir fotoğrafı bile yokken benim fotoğrafımı koyup bana mektup yazmış. Bu, suçluluk psikolojisinin bir yansıması.”* Bu sözler, Tuğyan'ın Instagram hesabında annesiyle paylaştığı tek bir görselin bile olmadığını, buna karşın Doğan'a yönelik uzun bir "mektup" yazdığını ortaya koyuyor – mektup, kin dolu ifadelerle dolu ve "Senin yüzünden her şey mahvoldu" temalı. Tuğyan Ülkem Gülter, olayın hemen sonrasında savcılığa ifade vermiş; "Annemin ölümü beni yıktı" dese de, mesajlardaki "öldür" ifadeleri, psikolojik bir çöküşü işaret ediyor. Aile yakınları, Tuğyan'ın annesiyle maddi anlaşmazlıklar yaşadığını – örneğin, miras ve daire vaadleri – belirtiyor; bu, skandal bir iddia olarak soruşturmada yer alıyor. Tuğyan'ın sosyal medya hesabı, olay sonrası kilitlendi; ancak arşivlenmiş paylaşımlar, annesine yönelik öfke patlamalarını içeriyor. Doğan, bu tehditleri polise bildirdiğini ve koruma talebinde bulunduğunu ekliyor; İstanbul Emniyeti, siber suçlar birimiyle inceleme başlattı. Tuğyan cephesinden henüz bir yanıt yok; ancak bir aile dostu, "Tuğyan yasını yaşıyor, bunlar iftira" diye savundu. Bu tehditler, sadece Doğan'ı değil, Güllü'nün diğer arkadaşlarını da kapsıyor; camiada bir "sessizlik paktı" şüphesi yayılıyor.
Olayın perde arkasında, Güllü'nün son ayları karanlık bir tablo çiziyor; sanatçı, Yalova'daki evine çekilmiş, kariyerine ara vermişti. Yakınları, Güllü'nün kızı Tuğyan'la sık sık tartıştığını – özellikle maddi konularda – anlatıyor; "Annemi öldür sana daire vereyim" mesajı, bu kavgaların zirvesini simgeliyor. Bilirkişi raporu, Güllü'nün pencereden "itildiğini" doğrularken, evdeki kamera görüntüleri kayıp – bir tanığın "İtildiği görüntüler kameramda" iddiası, soruşturmayı uzattı. Yalova polisi, evi yeniden taradı; parmak izleri ve DNA örnekleri, Tuğyan'ı işaret ediyor. Güllü'nün eski eşi, "Kızımız annesini kıskanıyordu" diye ifade verdi; bu, aile dinamiklerinin toksik yapısını ortaya koyuyor. Nihat Doğan, bu bağlamda bir mağdur değil, bir tanık; tehditler, onun programdaki çıkışından saatler sonra başladı. Sosyal medyada, #GüllüCinayet etiketiyle kampanyalar yayıldı; hayranlar, "Adalet için konuşun" çağrısı yapıyor. Müzik camiası da bölündü: Bazıları Doğan'ı "dalgacı" diye eleştirirken, diğerleri "Cesur ses" diye alkışlıyor. Yalova savcılığı, yeni delillerle dosyayı genişletti; Tuğyan için ek sorgu emri çıktı. Bu skandal, ünlü ölümlerinin ardındaki sırları sorgulatıyor – intihar mı, cinayet mi?
Tehditlerin psikolojik boyutu, olayı daha da karmaşıklaştırıyor; Doğan, "Birilerinin işini bozduğumuz için bu şekilde davranıyorlar" diyerek, arkasında bir ağ olduğunu ima ediyor. Tuğyan'ın "suçluluk psikolojisi" vurgusu, uzmanları harekete geçirdi; bir psikolog, "Yas süreci öfkeyle karışmış" yorumu yaptı. Güllü'nün mirası – şarkı hakları ve mülkler – de soruşturmada rol oynuyor; daire vaadi, maddi bir motif mi? Yalova'da yeniden başlatılan inceleme, evin balkonunu mercek altına aldı; komşu ifadeleri, o geceki gürültüleri doğruluyor. Doğan, ailesini koruma altına aldı; çocuklarının okulu, güvenlik önlemleriyle çevrildi. Bu tehditler, siber boyut kazandı; anonim hesaplar, Doğan'a "Sus yoksa..." mesajları yağdırdı. Emniyet, IP takibiyle çalışıyor; Tuğyan'ın bağlantıları inceleniyor. Güllü'nün hayranları, anma konserleri düzenledi; Doğan, bir sonraki programında "Devam edeceğim" dedi. Bu kriz, adalet sisteminin ünlü davalarındaki yavaşlığını eleştiriyor; aylardır bekleyen dosya, kamu baskısıyla hızlanabilir.
Gelecekte, Yalova soruşturması kritik bir eşikte; bilirkişi raporu ve tanık ifadeleri, Tuğyan'ı köşeye sıkıştırabilir. Nihat Doğan'ın cesareti, diğer sanatçıları cesaretlendirdi; camiada "Güllü için adalet" dayanışması büyüyor. Tuğyan'ın sessizliği, suçluluğu mu yoksa korkuyu mu yansıtıyor? Bu aile trajedisi, Türkiye'nin magazin dünyasını sarsarken, Güllü'nün şarkıları yeniden çalınıyor – "Yaralı" gibi. Doğan'ın iddiaları doğruysa, bu bir cinayet ağı; değilse, iftira fırtınası. Yalova'dan İstanbul'a uzanan bu hikaye, gerçekleri bekliyor – ve kamuoyu, susmayacak.