Yerel

Göle Düşen 13 Yaşındaki Çocuğun Trajik Ölümü

alıkesir'de sulara gömülen 13 yaşındaki Muhammed Sihehap'tan yürek parçalayan haber! Dede ve amcasının gözü önünde göle düşen çocuk, saatlerce arandı ama cansız bedeni bulundu. Kurtarma ekipleri yetersiz mi? Bu felaketin perde arkası ve aile acısı – detaylar için tıkla, gözyaşlarına boğul ve farkındalık yarat!

Balıkesir'in Altıeylül ilçesinde, 8 Aralık 2025 tarihinde yaşanan bir facia, tüm Türkiye'yi yasa boğdu. Henüz 13 yaşında olan Muhammed Sihehap, dedesi ve amcasının yanında oynarken dengesini kaybederek derin bir göle düştü. Bu anlık kaza, saatlerce süren çaresiz arama kurtarma çabalarına rağmen trajik bir sonla bitti: Küçük çocuğun cansız bedeni, gölün soğuk sularından çıkarıldı. Olay, sadece bir ailenin değil, tüm toplumun vicdanını sızlattı; zira Muhammed gibi çocuklar, günlük hayatın sıradan anlarında bile ölümcül risklerle karşı karşıya kalıyor.

Bu haber, su kenarı güvenliğinin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha hatırlatırken, kurtarma ekiplerinin yetersizliği ve kırsal bölgelerdeki altyapı eksiklikleri üzerine tartışmaları alevlendirdi. Aile üyelerinin feryatları, olayın ne denli yıkıcı olduğunu gözler önüne seriyor ve benzer faciaların önlenmesi için acil önlemler çağrısını yükseltiyor.

Olayın geçtiği yer, Balıkesir'in Altıeylül ilçesine bağlı bir kırsal mahalle. Burası, tipik bir Anadolu yerleşimi: Tarlalar, küçük dereler ve doğal su birikintileriyle dolu, ancak güvenlik önlemleri açısından adeta bir mayın tarlası. 8 Aralık öğleden sonrası, hava kararmaya yüz tutmuşken Muhammed Sihehap, dedesiyle amcasının refakatinde evlerinin yakınındaki göl kenarında vakit geçiriyordu. Çocukluk masumiyetiyle oynayan Muhammed, bir anda ayağı kaydı ve derin sulara yuvarlandı. Tanıklara göre, dedesi ve amcası hemen atıldı; bağırışlar, çığlıklar gökyüzünü yardı.

"Muhammed! Oğlum!" diye haykıran dedesi, torununu kurtarmak için suya girmeye çalıştı, ancak gölün derinliği ve akıntısı buna izin vermedi. Amcası ise panikle telefonuna sarıldı ve 112 Acil Çağrı Merkezi'ni aradı. Bu ilk müdahale anı, olayın ne kadar ani ve öngörülemez olduğunu gösteriyor – bir saniye içinde hayat, sonsuz bir kâbusa dönüşebiliyor.

Arama kurtarma operasyonu, jandarmanın ve itfaiye ekiplerinin hızlı müdahalesiyle başladı. Balıkesir İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) ekipleri, bölgeye özel dalış timlerini sevk etti. Saatler boyunca, dalgıçlar gölün dibini taradı; botlar su yüzeyini aştı, dronlar havadan destek verdi. Ancak, gölün bulanık suları ve düşük sıcaklıklar, çalışmaları adeta bir kabusa çevirdi. Ekipler, "Görüş mesafesi sıfır, su buz gibi" diye şikayet ederken, aile üyeleri kıyıda dua ediyor, gözyaşları içinde bekliyordu. Dedesi, torununun elbiselerini sıkıca tutarak, "Neden ben kurtaramadım?" diye haykırıyordu. Amcası ise kurtarma ekiplerine yalvarıyordu: "Lütfen, o daha çocuk, bulun onu!" Bu sahneler, olayın duygusal yıkımını en çıplak haliyle yansıtıyor. Operasyon, gece boyunca devam etti; fenerler gölü aydınlattı, siren sesleri mahalleyi inletiyordu. Toplamda 12 saat süren aramalar, küçük bir bedenin peşinde geçen umutsuz bir mücadeleydi.

Ne yazık ki, 9 Aralık sabahı erken saatlerde acı haber geldi. Dalgıçlar, gölün yaklaşık 5 metre derinliğinde Muhammed Sihehap'ın cansız bedenini buldu. Ceset, kıyıya çıkarıldı ve olay yeri inceleme ekipleri tarafından fotoğraflandı. Küçük çocuğun yüzünde hâlâ o masum ifade vardı, ama hayatı sonsuza dek sönmüştü. Otopsi için Balıkesir Devlet Hastanesi morguna kaldırılan bedeni, ölüm nedenini teyit edecekti: Boğulma, hipotermi ve suyun soğukluğu. Aile, cenaze töreni için hazırlıklara başladı; mahalle camisinde kılınan namaz, gözyaşları içinde geçti. Dedesi, tabutun başında "Torunum, meleğim gitti" diye fısıldarken, komşular "Allah sabır versin" dualarıyla teselli etmeye çalışıyordu. Bu anlar, sadece bir kaybın değil, bir ailenin parçalanmasının resmidir. Muhammed'in annesi, oğlunun yokluğunda donup kalmış, "Oynamasına izin verdik, ama korumayı unutmuşuz" diye iç çekiyordu – bu sözler, ebeveynlikteki o kırılgan dengeyi acı bir şekilde özetliyor.

Muhammed Sihehap'ın hayatı, 13 kısa yıla sığmıştı. Okul çağında, meraklı bir çocuktu; öğretmenleri onu "sınıfın neşesi" olarak anıyordu. Arkadaşları, "Futbol oynamayı çok severdi, göl kenarında top peşinde koşardı" diye hatırlıyordu. Ailesi, mütevazı bir geçimle geçinen bir köylü ailesiydi: Baba tarlada çalışıyor, anne ev işleriyle uğraşıyordu. Dedesi ve amcası, çocuğun günlük bakımında aktif rol alıyordu. Bu olaydan önce, ailede herhangi bir olağandışı durum yoktu; sadece sıradan bir kış günüydü. Ancak, bu trajedi, Muhammed'in hikâyesini sonsuza dek değiştirdi. Okul arkadaşları, anma için resimlerini paylaştı; sosyal medyada #MuhammedSihehap etiketiyle binlerce mesaj yağdı. "Çocuklar su kenarından uzak tutulsun" çağrıları, velileri harekete geçirdi. Bu küçük hayat, farkındalık için bir sembol haline geldi – ama bedeli çok ağırdı.

Kurtarma ekiplerinin performansı, tartışmaların odağında. Balıkesir AFAD yetkilileri, "Tüm imkânlarımızı kullandık, hava koşulları zordu" dese de, eleştiriler yağmur gibi yağdı. Yerel muhalefet, "Dalış timleri neden gecikti? Göl çevresine korkuluk yok mu?" diye sorguladı. Jandarma, soruşturma başlattı: Olay yeri raporu, güvenlik ihmali olup olmadığını belirleyecek. Benzer vakalar, bu faciaların ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor. Örneğin, 2024 yazında İzmir'de bir çocuk derede boğulmuş, kurtarma 18 saatte sonuçlanmıştı. Veya 2023'te Adana'da sulama kanalına düşen bir genç, saatlerce suda kalmıştı. İstatistikler alarm verici: Türkiye'de yılda ortalama 500 çocuk su kaynaklarında hayatını kaybediyor, kırsalda bu oran %70'i buluyor. Uzmanlar, "Çocuklara yüzme eğitimi zorunlu olmalı, su kenarları çitle çevrilmeli" diyor. Balıkesir Valiliği, acil güvenlik toplantısı yaptı; mahallede geçici bariyerler konuldu. Ama bunlar, Muhammed için çok geçti.

Ailenin acısı, tarif edilemez boyutta. Dedesi, torununun odasını bozmamış; oyuncakları hâlâ duruyor. Amcası, "O gün topu ona attık, ama kaderdi" diye anlatıyor. Annesi, "Gülüşü evi aydınlatırdı, şimdi karanlık" diye ağlıyor. Psikolojik destek ekipleri devreye girdi; aile terapileri başladı. Toplum, dayanışma gösterdi: Komşular yemek taşıdı, akrabalar cenazede toplandı. Bu destek, yarayı sarmasa da, yalnızlık hissini hafifletiyor. Olay, medyada geniş yer buldu; haber kanalları röportajlar yaptı, gazeteler manşet attı. "Göle Düşen Masumiyet" başlıkları, kamu vicdanını uyandırdı. Engelli dernekleri değil, ama çocuk hakları örgütleri sessiz kalmadı: "Su güvenliği eğitimleri okullara entegre edilsin" talebi yükseldi.

Bu trajedi, daha geniş bir resmin parçası. Kırsal Türkiye'de, doğal su kaynakları hem bereket hem tehlike. İklim değişikliğiyle seller artarken, çocuklar en riskli grup. Hükümetin "Güvenli Su Projesi" var, ama uygulama yetersiz. Uzmanlara göre, drone'lu erken uyarı sistemleri ve mobil kurtarma üniteleri şart. Muhammed'in ölümü, belki de bu projelerin hızlanmasını tetikleyecek. Aile avukatı, ihmalkarlık davası açmayı düşünüyor; belediye ve AFAD sorumlu tutulabilir. Soruşturma devam ederken, raporlar kamuoyuna sunulacak. Bu süreç, adalet arayışının bir parçası – ama asıl adalet, başka Muhammed'lerin yaşaması.

Sonuç olarak, 13 yaşındaki bir çocuğun göle düşüp kaybolması, sadece bir kaza değil; sistemin çatlaklarını gösteren bir ayna. Kurtarma çabaları kahramanca olsa da, sonuç yürek burkuyor. Aile, acıyla baş başa; toplum, ders çıkarmak zorunda. Balıkesir'den yükselen bu feryat, tüm Türkiye'ye ulaşıyor: Çocuklar korunmalı, su kenarları ölüm tuzağı olmaktan çıkarılmalı. Muhammed Sihehap'ın anısı, umutla anılacak – ama unutulmayacak bir uyarı olarak. Gelecek günlerde, soruşturmadan gelecek gelişmeler, bu yarayı daha da derinleştirebilir veya iyileştirebilir. Umarız, sonuncusu olur.