Gerçek Gündem Haberleri

Erdoğan Gazze Ateşkesinde Büyük Risk Aldı, İsrail Güvenilir Değil

Siyasi yorumcu Levent Gültekin, Gazze ateşkesinin kırılganlığı ve Türkiye'nin garantör rolünün risklerini değerlendirdi. Erdoğan'ın yeni anayasa çalışmalarının zorluklarını anlatan Gültekin, ünlü tutuklamalarını "haysiyet cellatlığı" olarak niteledi ve CHP'nin boykot girişimlerini eleştirdi.

Siyasi yorumcu Levent Gültekin, güncel gelişmeler hakkında yaptığı değerlendirmede Gazze ateşkesinin güvenilirliği konusunda ciddi şüphelerini dile getirdi. Trump tarafından açıklanan ve rehine salıverilmesini içeren barış anlaşmasının ilk aşaması olarak tanımlanan ateşkesin, İsrail'in son dakika bombardımanları nedeniyle sorgulandığını belirten Gültekin, "İsrail güvenilir değil" dedi.

İsrail'in "kontrolsüz IŞİD kafalı" eylemlerinin durdurulabileceği umudunu taşıdığını ancak içgüdüsel olarak İsrail'in rehineler serbest bırakıldıktan sonra vahşetine devam edeceğinden endişe ettiğini ifade etti. Gültekin, İsrail'in eylemlerinin uluslararası toplumda büyük tepki gördüğünü ve İsrail'in "insanlığa karşı kaybettiğini" vurguladı.

Gazze'deki insani krizi de hatırlatan Gültekin, iki yılda 67 bin kayıtlı ölüm ve şehrin "tamamen yıkılması" gerçekliğine dikkat çekti. Türkiye'nin Mısır ve Katar ile birlikte ateşkesin garantörü olmasını ise Cumhurbaşkanı Erdoğan için büyük bir risk olarak değerlendirdi.

"Bence Tayyip Erdoğan da büyük bir risk aldı. Netanyahu'nun bir kazık atması durumunda bütün dünyayla beraber Tayyip Erdoğan'ı da tuzağa çekmiş olacak" diyen Gültekin, eğer İsrail anlaşmaya ihanet ederse Erdoğan'ın diplomatik çabalarının boşa çıkabileceğini ve bu durumun onu aptal ya da suç ortağı gösterebileceğini belirtti.

Türkiye'deki yeni anayasa çalışmaları konusunda da değerlendirmeler yapan Gültekin, Erdoğan'ın gerekli meclis oylarını elde etmesinin zorluğunu vurguladı. "Erdoğan'ın yapıp ettiklerine karşı direç gösterecek yüzde 70'e yakın toplum kesimi var" diyerek toplumsal direncin büyüklüğüne dikkat çekti.

Muhalefet partilerinin tutumlarını da analiz eden Gültekin, DEVA Partisi lideri Ali Babacan'ın anayasa değişikliklerini kolayca desteklemeyeceğini, ancak cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamasıyla daha doğrudan siyasi hırslarını ortaya koyduğunu ifade etti. Saadet ve Gelecek partilerinin İslamist duygulara hitap eden unsurlar içerse etkilenebileceğini, DEM Partisi'nin desteğinin ise Abdullah Öcalan konusundaki tavizlerle bağlantılı olabileceğini söyledi.

CHP içindeki bir fraksiyonun, özellikle eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu'na sadık ve mevcut lider Özgür Özel'den memnun olmayan kesimin, teşvik verildiği takdirde Erdoğan'ın anayasa değişikliklerini destekleyebileceğini belirten Gültekin, bir CHP belediye başkanının AKP'ye geçerek "Erdoğan'ın elini öptüğü" örneğini fırsatçılık olarak yorumladı.

Erdoğan'ın yeni anayasa konusundaki asıl motivasyonunun ülkenin demokratik çerçevesini gerçekten iyileştirmekten ziyade kendi iktidarını sürdürmek ve geçmiş eylemlerini meşrulaştırmak olduğuna inandığını belirten Gültekin, "Mevcut anayasayla neyi yapamıyorsun? Mevcut anayasa hangi alanda senin elini kolunu bağlıyor?" sorularını yöneltti.

Gerçekten iyi bir anayasanın geniş toplumsal uzlaşma ve denetim-denge, bağımsız yargı ve özgür medya gibi demokratik ilkelere bağlılık gerektirdiğini, bunların hepsinin şu anda baltalandığını savunan Gültekin, Erdoğan rejiminin bu ilkelerle temelden uyumsuz olduğunu öne sürdü.

Son dönemde yaşanan ünlü tutuklamaları konusunda da sert eleştiriler yapan Gültekin, 19 ünlünün uyuşturucu ile ilgili "mafya operasyonu" kapsamında tutuklanıp sonrasında suçsuzluk karinesine rağmen serbest bırakılmasını "haysiyet cellatlığı" olarak niteledi. Sabahın erken saatlerinde yapılan tutuklamalar, isimlerin basına sızması ve ardından suçlama olmamasını devlet destekli "karakter suikastı" olarak değerlendirdi.

CHP'nin Sarachane olayı sonrasında başlattığı medya kuruluşları ve işletmelere yönelik boykot girişimini de eleştiren Gültekin, özellikle Espressolab kahve zincirini hedef alan yaklaşımı "utanç verici" ve "lümpen" olarak tanımladı. Böyle taktiklere giren ana muhalefet partisinin ciddi görünmediğini ve siyasi söylemi önemsizleştirdiğini belirtti.

"Ben CHP'nin böyle şeylerle uğraşmaması lazım" diyen Gültekin, kahvehane boykotuna dahil olmanın ülkenin ve partinin karşılaştığı temel sorunları çözmediğini, bu tür "mafyacı" taktiklere girerek partinin büyük resmi kaçırdığını ve potansiyel seçmenleri yabancılaştırdığını vurguladı.

Levent Gültekin'in değerlendirmeleri, Türkiye'nin hem dış politikada hem de iç siyasette karşılaştığı kritik dönemin karmaşıklığını ve riskleri gözler önüne seriyor. Uzmanın analizleri, ülkenin demokratik ilkelerden sapma konusundaki endişeleri ve siyasi partilerin stratejik hatalarını net bir şekilde ortaya koyuyor.