Türkiye ekonomisi, enflasyon ve faiz tartışmalarının gölgesinde kritik bir haftaya giriyor. Merkez Bankası’nın ekim ayı faiz kararı, piyasaların odak noktası olurken, enflasyon beklentilerindeki bozulma alarm zillerini çaldırıyor. Geçen ay yüzde 30’un altına ineceği öngörülen 2025 yıl sonu enflasyon beklentisi, Merkez Bankası’nın piyasa anketinde yüzde 31.77’ye yükseldi. Bir ay önceki ankette bu oran yüzde 29.86’ydı. Öncü veriler, ekim ayında enflasyonun yüzde 3’ü aşabileceğini, gıda fiyatlarındaki artışın hız kesmediğini gösteriyor. Eğer bu gerçekleşirse, yıl sonu enflasyonu yüzde 32’yi bile geçebilir.
Ankete göre, 12 ay sonrası için enflasyon beklentisi de yüzde 22.25’ten yüzde 23.26’ya çıktı. 24 ay sonrası beklenti ise yüzde 16.78’den yüzde 17.36’ya yükseldi. Piyasa katılımcılarının yüzde 60.32’si, bir yıl sonra enflasyonun yüzde 22-24.99 bandında olacağını düşünüyor; sadece yüzde 15.87’si yüzde 19-21.99 aralığını öngörüyor. Bu, enflasyonun 2026’da bile yüzde 25’in altına inmesinin zor olduğunu gösteriyor. Ekonomi yönetiminin 2026 için yüzde 16, 2027 için tek haneli enflasyon hedefi koyduğu düşünülürse, piyasanın bu iyimser hedeflere şüpheyle yaklaştığı ortada. 2027 Ekim için bile katılımcıların yüzde 40’ı yüzde 16-19, yüzde 20’si ise yüzde 19-22 enflasyon bekliyor.
Piyasalar, enflasyondaki bu karamsar tabloya rağmen, Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 39’a düşürmesini bekliyor. Ankette ortalama beklenti yüzde 39.15; yani faiz indirimi beklemeyenler azınlıkta. Ancak bu beklenti tartışmalı; ekonomistlerin çoğu, yüksek enflasyon ortamında faiz indiriminin teknik olarak yanlış olduğunu savunuyor. Buna rağmen, iş dünyası ve bankacılar, 1.5 puanlık bir indirim için bastırıyor. Geçen ayki yüksek oranlı indirimden sonra, bu ay da faiz düşüşü olursa, uzun vadeli risklerin artabileceği uyarısı yapılıyor.
Döviz kuru tarafında ise ilginç bir tablo var. Cari yıl sonu dolar kuru beklentisi, bir ay önceki 43.85 TL’den 43.56 TL’ye geriledi. Ancak 12 ay sonrası beklenti, 48.96 TL’den 49.75 TL’ye yükseldi. Bu, piyasanın Merkez Bankası’nın yıl sonuna kadar kuru baskılayarak enflasyonu frenlemeye çalışacağını, ancak 2026’da kurlarda hızlanma olacağını düşündüğünü gösteriyor. İş dünyası, finansman maliyetlerini düşürmek için faiz indirimini desteklerken, bu indirimlerin reel sektör için büyük bir rahatlama sağlamayacağı biliniyor. Yine de, faizin yüzde 40’ın altına inmesi, iktidar için psikolojik bir eşik olarak görülüyor.
Reel sektörden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a artan şikayetler, Merkez Bankası’nın faiz indirimine zorlanabileceğini düşündürüyor. İş dünyası, kârlarını artırmak için düşük faiz istiyor; ancak ekonomistlerin uyarısı net: Enflasyon bu kadar yüksekken faiz indirimi, ileride daha büyük sorunlara yol açabilir. Geçen ayki 2.5 puanlık indirim beklentisi, şimdi 1.5 puana gerilese de, bu adımın ekonomik istikrara zarar verebileceği konuşuluyor.
Merkez Bankası’nın faiz kararı, sadece piyasaları değil, milyonlarca vatandaşın cebini de etkileyecek. Enflasyonun hız kesmediği, gıda fiyatlarının tırmandığı bir ortamda, faiz indirimi cesur ama riskli bir hamle. Piyasalar, kuru baskılama stratejisine bel bağlamış durumda; ancak 2026’da beklenen kur artışı, bu stratejinin ne kadar sürdürülebilir olduğunu sorgulatıyor. Ekonomi yönetimi, 2026 ve 2027 için iddialı enflasyon hedefleri koysa da, piyasanın güveni zayıf. Haftaya açıklanacak karar, hem ekonomik hem de siyasi dengeleri sarsabilir.
Bu süreç, sadece bir faiz tartışması değil; Türkiye’nin ekonomik yol haritasının testi. Merkez Bankası, piyasanın indirim baskısına boyun eğecek mi, yoksa enflasyonla mücadelede sert duruşunu koruyacak mı? Beklentiler bozulurken, herkesin gözü bu kararda. Sorular havada uçuşuyor: Enflasyon yüzde 32’yi aşarsa ne olacak? Kur baskılama politikası işe yarayacak mı? Haftanın sonunda, bu soruların cevabı netleşecek; ama şimdilik, piyasalar nefesini tutmuş bekliyor.