Ekonomi-Piyasalar

Ekonomi Uzmanından Çarpıcı Analiz: Asgari Ücret Zammı Enflasyon Yaratmaz, Ülke Buhran İçinde

Sosyal Güvenlik uzmanı Özgür Erdursun, asgari ücret artışlarının enflasyona etkisinin minimal olduğunu belirterek, emekli ve memurların yaşadığı zorluklara dikkat çekti. 200 liralık market testi, satın alma gücündeki dramatikatik düşüşü gözler önüne serdi.

Türkiye'nin yaşadığı ekonomik kriz ve asgari ücret tartışmaları konusunda önemli tespitlerde bulunan Sosyal Güvenlik uzmanı Özgür Erdursun, hükümetin "asgari ücret artışı enflasyonu tetikler" yaklaşımını çürüten araştırma sonuçlarını paylaştı. TELE1'deki programda konuşan Erdursun, ülkenin içinde bulunduğu durumu "buhran" olarak nitelendirdi.

Yapılan ekonomik araştırmalar, asgari ücrete yüzde 50 zam yapılması halinde yıllık enflasyona katkısının sadece yüzde 3,2 olacağını ortaya koydu. Yüzde 20'lik asgari ücret artışının ise işsizliği yalnızca yüzde 0,8 oranında artıracağı, işsizliği yüzde 10'dan yüzde 10,2'ye çıkaracağı hesaplandı.

İşçilik maliyetlerinin sanayi üretiminin sadece yüzde 8,9'unu oluşturduğu belirtilen araştırmada, yüzde 10'luk asgari ücret artışının dış ticaret açığını milli gelirin sadece yüzde 0,1 ila 0,3'ü kadar genişleteceği tespit edildi. Bu veriler, ücret artışlarının genel enflasyon üzerindeki etkisinin minimal olduğunu gösteriyor.

Erdursun, Temmuz ayında asgari ücret ve diğer maaşlara zam yapılmadığı halde enflasyonun yükselmeye devam ettiğini hatırlatarak, ücretlerin enflasyonun tek ya da temel sürükleyicisi olmadığını kanıtladığını belirtti. "Enflasyonun etkisi var, yok diyemeyiz. Ancak ülkemizde diğer ücretler asgari ücrete göre belirleniyor" dedi.

Uzman, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı için borçlanmaya, kredi kartı kullanmaya zorlandığını vurguladı. "İnsanlar zorunlu ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Bireysel olarak borçlanıyorlar, kredi kartı kullanıyorlar. Zorunlu ihtiyaç maddelerinin ne kadar arttığını hepimiz görüyoruz" ifadelerini kullandı.

Resmi enflasyon rakamları ile halkın hissettiği enflasyon arasındaki uçurum konusuna da değinen Erdursun, ücretlerin en azından enflasyon oranında, tercihen üzerinde artırılması gerektiğini, bunun Avrupa ülkelerinde yüksek enflasyon dönemlerinde uygulanan bir prensip olduğunu söyledi.

Programda yer alan 200 liralık market testi, satın alma gücündeki dramatik düşüşü gözler önüne serdi. Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan'ın Ankara'da yaptığı testte, 200 lira ile sadece bir kilo elma, bir kilo üzüm, bir kafa marul ve yarım kilo biber alınabildi.

"Sayın Cumhurbaşkanı, bu ülkeye saraylardan değil, İskitler'deki pazardan bakın. Gerçek sorunu, vatandaşın gerçek sıkıntısını burada görebilirsiniz" diyen Arıkan, 2009'da 200 lira ile 5 gram altın alınabilirken bugün ancak bu kadar az market alışverişi yapılabildiğini vurguladı.

Emekliler ve memurların durumu konusunda da değerlendirmeler yapan Erdursun, "enflasyon farkı" ödemelerinin görünürde artış gibi gözükse de aslında geçmiş enflasyon kayıplarını telafi etmeye yönelik olduğunu, gerçek anlamda satın alma gücünü artırmadığını belirtti.

Resmi enflasyon verileri ile gerçek rakamlar arasındaki tutarsızlıklara dikkat çeken uzman, mevcut tahminlere göre SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin Ocak ayında sadece yüzde 10-13 artış göreceğini, memur ve memur emeklilerinin ise yaklaşık yüzde 19,57 zam alacağını öngördüğünü söyledi. Bu durumda en düşük emekli maaşının yaklaşık 19 bin lira olacağını, bunun açlık sınırının altında kaldığını vurguladı.

Erdursun, 1 Ekim 2008 öncesi ve sonrası memur olan kişiler arasındaki emekli maaşı hesaplamasındaki dramatik farkı örneklendirdi. EYT kapsamında emekli olacak bir profesörün, 2008 sonrası memur olması durumunda sadece 19 bin lira emekli maaşı alacağını, aynı kişi 2008 öncesi memur olsaydı yaklaşık 55 bin lira maaş alacağını belirtti.

"Devlet diyor ki, 'Sen 2008 öncesi devlet memurusan brüt maaşın üzerinden emekli maaşını hesaplayacağım, ama 2008 sonrasısan SSK'lı işçi gibisin'" şeklinde durumu özetleyen Erdursun, mevcut memurları erken emeklilik konusunda uyardı.

İşsizlik Sigortası Fonu'nun asıl amacından saparak büyük ölçüde "işveren fonu" haline geldiğini eleştiren uzman, bu "buhran" döneminde fonun gerçekten işsizleri desteklemek için kullanılması gerektiğini, yardım sürelerinin uzatılması ve şartlarının gevşetilmesi gerektiğini savundu.

Erdursun, vergi dilimlerinde ayarlamalar yapılması ve sosyal destek mekanizmalarının devreye sokularak işçilerin eline daha fazla harcanabilir gelir geçmesi gerektiğini vurguladı. "Sadece yüzdelik artışlarla bu iş olmaz" diyerek kapsamlı ve adil ekonomi politikalarına acilen ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

Uzmanın analizleri, Türkiye'nin kış aylarına girerken halkın yaşadığı yaygın kaygı ve belirsizliği gözler önüne sererken, mevcut ekonomi politikalarının yetersizliğini de açıkça ortaya koyuyor.