Yerel

Donarak Ölen Anne ve Oğlun Acı Sonu: Türkiye'yi Yasa Boğan Trajedi

Kastamonu Bozkurt'ta kaybolan anne Huriye Helvacı ve minik oğlu Osman Yaşar'ın donarak ölümü yürekleri dağladı. Ormanda bulunan kıyafetler hipotermi şokunu işaret ediyor, cep telefonu hâlâ kayıp. Bu trajedinin perde arkası, arama ekiplerinin çığlıklarını ve soruşturmanın sırlarını ortaya döküyor – detaylar sizi şok edecek!

Kastamonu'nun Bozkurt ilçesinde yaşanan ve ülke genelinde derin bir üzüntü yaratan trajedi, anne Huriye Helvacı ile 5 yaşındaki oğlu Osman Yaşar Helvacı'nın donarak hayatını kaybetmesiyle Türkiye'nin gündemine bomba gibi düştü. 2 Kasım günü evlerinden ayrılan anne ve oğlunun kaybolması, bölgede geniş çaplı bir arama kurtarma operasyonunu tetiklemişti. Günler süren endişeli bekleyişin ardından, ekiplerin bulduğu manzara yürek burkucu bir gerçekliği gözler önüne serdi: Anne ve oğlu, Köseali köyü yakınlarındaki ormanlık alanda, soğuk bir dere yatağında cansız bedensel olarak yatıyordu. Bu olay, hipotermi vakalarının ne kadar sinsi ve acımasız olabileceğini bir kez daha hatırlatırken, ailenin acısı tüm ülkeyi sardı.

Olayın detayları, İnebolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor. Huriye Helvacı, 43 yaşında bir anne olarak, oğlu Osman Yaşar ile birlikte Bozkurt ilçe merkezindeki mütevazı evlerinden sabah saatlerinde ayrılmıştı. Nereye gittikleri konusunda net bir bilgi olmamasına rağmen, komşularının son gördüğü anlar, annenin elinde çantasıyla oğlunun elini sıkıca tutarak yola koyulduğunu işaret ediyordu. Kaybolma ihbarı üzerine harekete geçen Kastamonu İl Jandarma Komutanlığı, hemen AFAD ekipleriyle koordineli bir arama çalışması başlattı. Ormanlık alanlar, dere yatakları ve şelaleler tek tek tarandı; dronlar havadan destek verirken, köpekli birimler yerden iz sürüyordu. Bu süreçte, ekiplerin yorgunluğu bile anne-oğlun bulunma umuduyla gölgede kaldı, ancak her geçen saat umutlar biraz daha soluyordu.

Arama çalışmalarının üçüncü gününde, trajik keşif gerçekleşti. Önce minik Osman Yaşar Helvacı'nın cansız bedeni, Köseali köyü ormanlık arazisindeki bir şelalenin tabanında bulundu. 5 yaşındaki çocuğun minicik bedeni, soğuk suların arasında kalmış, etrafı yapraklarla örtülü bir haldeydi. Ekiplerin yürekleri paramparça olurken, annenin cesedini bulmak için arama 50 metre yukarıya kaydırıldı. Huriye Helvacı'nın bedeni, dere yatağının biraz daha yukarısında, orman zeminine serilmişti. İlk bakışta, anne-oğlun birlikte kaybolduğu ve soğuktan etkilendiği anlaşılıyordu, ancak sahne daha da ürkütücü detaylarla doluydu. Huriye Helvacı'ya ait kıyafetler, cesedinden yaklaşık 15 metre uzakta, dallara asılı ve yere saçılmış halde keşfedildi. Bu durum, uzmanları hipotermi belirtilerine yöneltti – zira aşırı soğukta maruz kalan kişiler, ölümden hemen önce vücutlarında ani bir sıcaklık hissi yaşayabiliyor ve bu panikle kıyafetlerini çıkarmaya başlayabiliyor.

Adli tıp ekiplerinin ilk incelemeleri, olayın doğal bir kaza mı yoksa başka bir etken mi olduğunu aydınlatmak için kritik öneme sahipti. Huriye Helvacı'nın vücudunda herhangi bir delici, kesici alet yarası ya da darp izine rastlanmadı. Bu bulgu, şiddet içeren bir senaryoyu şimdilik dışlasa da, soruşturmayı hipotermi odaklı bir yöne çevirdi. Anne-oğlun kesin ölüm nedeni, cesetlerin Ankara Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmesinin ardından yapılacak detaylı otopsi ile netleşecek. Otopsi süreci, hipotermi şüphesini doğrulayan kanıtlar ararken, aynı zamanda herhangi bir zehirlenme veya başka bir tıbbi durumun izini sürecek. Ekipler, bu sırada Huriye Helvacı'nın çantasına ulaşmayı başardı; çantanın içinde günlük eşyalar ve oğluna ait küçük bir oyuncak bulunuyordu, ki bu da ailenin sıradan bir gezi planladığını düşündürüyordu. Ancak, annenin cep telefonu hâlâ kayıplarda. Jandarma ve AFAD, telefonun sinyalini takip etmek ve ormanlık alanda daha derin aramalar için çalışmalarını sürdürüyor – zira bu cihaz, kaybolma anına dair son ipuçlarını barındırabilir.

Bölge sakinleri, bu trajediyi konuşurken hâlâ şoklarını atlatabilmiş değil. Köseali köyü yakınlarındaki ormanlık alan, sonbahar mevsiminde bile sert soğuklara maruz kalan bir bölge olarak biliniyor. Yerel halk, "Ormanlar güzel ama bir o kadar da tehlikeli, hele ki küçük bir çocukla yalnızken" diye fısıldıyor. Arama ekiplerinin anlattığına göre, şelale tabanı ve dere yatağı, suyun debisi arttığında hızla tehlikeli hale gelebiliyor. Huriye Helvacı'nın ailesi, kayıp haberinin yayılmasıyla birlikte Bozkurt'ta toplanmış, dua etmiş ve umutlanmıştı. Buluntunun ardından ise yas tutan akrabalar, "Oğlumun elini bırakmadı, son ana kadar korudu onu" diyerek gözyaşlarına boğuldu. Bu sözler, annelik içgüdüsünün ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha gözler önüne sererken, olayın psikolojik etkileri de göz ardı edilemez boyutta.

Soruşturma kapsamında, İnebolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nın titiz yaklaşımı dikkat çekiyor. Savcılık, olayın her yönünü aydınlatmak için tanık ifadeleri topluyor, meteorolojik verileri inceliyor ve olası rotaları haritalandırıyor. Hipotermi, Türkiye'de kış aylarında sık rastlanan bir ölüm nedeni olsa da, bu vaka gibi anne-oğul trajedileri nadir ve derinden sarsıcı. Uzmanlar, soğuk havalarda orman yürüyüşlerinde GPS cihazı ve acil durum ekipmanlarının önemini vurguluyor; zira bu olay, farkındalık yaratmak için bir uyarı niteliğinde. Arama ekiplerinin fedakârlığı da takdire şayan – günlerce uykusuz kalan jandarma personeli ve AFAD gönüllüleri, zorlu arazi şartlarında kahramanca çalıştı.

Bu trajedi, sadece bir ailenin acısını değil, toplumun empati kapasitesini de test ediyor. Huriye Helvacı ve Osman Yaşar Helvacı'nın anısı, Kastamonu'nun soğuk ormanlarında silinmez bir iz bırakırken, benzer faciaların önlenmesi için yetkililer harekete geçmeli. Otopsi sonuçlarının gelmesiyle, bu hikâyenin son sayfası yazılacak, ancak yüreklerdeki yara uzun süre kapanmayacak. Türkiye, bu minik bedenin ve fedakâr annenin kaybıyla bir kez daha birleşti – umarım bu acı, geleceğe dair dersler çıkarır.