İnananların asırlardır okuyup geçtikleri, ancak anlamını çözmekte zorlandıkları kutsal metinlerin en kritik ayetlerinden biri üzerindeki sır perdesi, radikal bir Kur’an araştırmacısı tarafından aralanıyor. Türkiye’nin önde gelen isimlerinden olan, meal ve tefsir yazmış, künyesinde unvanların en büyüğü bulunan ünlü bir hocanın dahi "Bunu çözen varsa beni ikna etsin" diyerek itiraf ettiği o ayet, aslında tüm Kuran’ın anlaşılmasında yapılan devasa bir hatanın ve hatta bir ihanetin somut kanıtı olarak gösteriliyor. Söz konusu ayet, Bakara Suresi’nde geçen, kesilmiş bir hayvanın bir ölü adamın üzerine vurulmasıyla ilgili gizemli anlatıydı. Ünlü hoca bu ayeti anlamlandıramayarak, bunun bilim insanlarının keşfedeceği bir ev ödevi olduğunu söylemişti. Ancak Kur’an araştırmacısı Hakkı Yılmaz’a göre, hocanın tercümesinde dahi sorunlar vardı ve bu karışıklığın asıl kaynağı, yüzyıllardır süregelen bir "Mushaf" hatasına dayanıyordu.
Kur’an araştırmacısı Hakkı Yılmaz, bu karmaşanın temel nedeninin, Allah’ın vahyettiği ayetlerin ve ayet gruplarının birbirinden ayrılması, karıştırılmaması anlamına gelen "Tertil" ve ayetlerin iniş sırasına göre arka arkaya dizilmesi anlamına gelen "Tedebbür" ilkelerinin göz ardı edilmesinden kaynaklandığını belirtiyor. Hakkı Yılmaz’a göre Allah, Peygamber’e Kuran’ı Tertil etmesini yani ayetleri ayırmasını emretmişti, ancak elimizdeki Osman Mushaf'ında bu ilkelere uyulmadı. Bu durum, yalnızca bahsi geçen ayette değil, Kuran'daki yüzlerce ayetin anlaşılamamasına neden oldu. Özellikle ele alınan Bakara Suresi, birbirine bağlamayan tam 64 tane ayrı "Necim" (bölüm/ünite) oluşmasına rağmen, hepsi adeta karmakarışık, paragrafsız bir şekilde yazıldığı için, hocaların bu işin içinden çıkamaması ve Kuran'ı anlayıp anlatamaması kaçınılmaz hale geldi. Hakkı Yılmaz, bu şekilde Mushaflaştıranların, Kuran’a karşı en büyük operasyonu yaptıklarını ve bu hatanın kaynağının bizzat Mushaf olduğunu ifade etti.
Hakkı Yılmaz, tartışmalı konunun geçtiği Bakara Suresi'ndeki Necim'in (bölümün) aslında 40. ayetten başlayıp 74. ayete kadar devam eden ayrı bir konu olduğunu vurguladı. Bu bölümde, "Ve hani biz" (ve iz) edatıyla başlayan her ayet, İsrailoğulları tarihinden birbirinden bağımsız, farklı konuları ve zaman dilimlerini anlatmaktadır. Bunlar arasında firavundan kurtuluş, bol su isteyen Musa'ya kılavuzluk yapılması, Musa’nın 40 geceyi vaat etmesi sonrası halkının altını ilah edinmesi ve sığır boğazlama olayı gibi konular yer alır. Bunların hiçbiri birbiriyle kronolojik olarak bağlantılı değildir.
Asıl skandal ise, bu Necim içerisindeki, mecazi anlam taşıyan sığır boğazlama olayının (Bakara 67-71) hemen arkasına, arada herhangi bir ayırma olmadan, hocanın çözemediği cinayet olayının (Bakara 72) yapıştırılmasıdır. Bu bağlantı, herkesin cinayet olayını sığır kesme metoduyla birleştirmesine neden oldu. Oysa sığır olayı bir mecazdır; sığır, Mısır kültüründe altını ve sermayeyi temsil eder. Musa’nın toplumuna kesilmesi emredilen o sığırın nitelikleri (sarı ve lekesiz olması gibi), yeryüzünde fiziken öyle bir hayvanın bulunamayacağını gösterir. Ayetin sonu da metaforla, İsrailoğullarının az kalsın o sarı ineği kesmeyeceklerini söyleyerek biter.
Bu mecazi olayın hemen ardından gelen ve yanlış bağlanan cinayet meselesi ise tamamen farklı bir tarihi gerçeği anlatır. Hakkı Yılmaz, geleneksel anlatılarda (özellikle İbn Kesir’de) uydurulan ve "bir sığır kesin, parçasını ölüye vurun, ölü kalkıp katilini söyleyecek" şeklindeki hikayenin, televizyon dizisi çekilecek kadar hayal ürünü bir masal olduğunu belirtti. Oysa ayetin gerçek manası, Musa’nın delikanlılığında sarayda iken işlediği cinayete işaret etmektedir. Ayetteki "Siz bir kişiyi öldürmüşsünüz de" ifadesi, İsrailoğullarının başının (yani Musa’nın) bu cinayeti işlediği için "Siz" diye hitap edilerek topluma atfedilmektedir.
Hakkı Yılmaz’a göre, ayette geçen ve "Biz öldürülen kişiden gelecek sıkıntı sebebiyle Musa’yı yola çıkarın dedik" diye devam eden kısım, cinayetin ortaya çıkmasından dolayı Musa’nın yaşayacağı sıkıntıyı (acıyı) anlatır. Allah, bu durumun ortaya çıkmasından sonra Musa’yı yola çıkmasını emretmiştir. Bu olay, Kasas Suresi'nin detaylarında mevcuttur. Ayette geçen "Allah ölüleri işte böyle diriltir" ifadesi, fiziksel bir dirilme değil, Musa’nın cinayetten doğacak büyük sıkıntıdan kurtarılması ve Medyen’e yönlendirilerek ona bir yol gösterilmesi anlamını taşımaktadır. Bu yönlendirmeyi yapan kişi, Firavun ailesinden, imanını gizleyen birisidir ve bu durum Mü’min Suresi’nde de anlatılmaktadır.
Hocaların tercüme ederken dahi yanıldıkları iddia edilen Arapça sözcüklerin gerçek anlamları ise skandalın boyutunu ortaya koymaktadır:
1. "Baz" (بعض) Sözcüğü: Meallerde genellikle "parça" veya "kısım" diye çevrilen bu sözcüğün orijinal anlamının "acı" veya "sıkıntı" anlamına geldiği belirtildi. Hakkı Yılmaz, bu kelimenin fiil halinin dahi sivrisineğin ısırmasından yaptığı acı anlamına geldiğini (Bakara 26'daki bza örneğinde olduğu gibi) aktardı. Buna göre ayet, sığırın parçasıyla vurmaktan değil, cinayetin getireceği işkence ve sıkıntıdan bahsetmektedir.
2. "Darp" (ضرب) Sözcüğü: Meallerin "vurma" veya "dövme" diye çevirdiği bu sözcüğün asıl anlamı ise "sert adımlarla uzaklaşma" demektir. Yürüyüşte iz bırakarak güçlü adımlarla ilerlemek anlamına gelen bu kelime, savaşlara gidişte de kullanılır. Nisa Suresi 101’de geçen bu kelime, Musa’ya cinayet sıkıntısı ortaya çıktıktan sonra "hemen sert adımlarla buradan uzaklaş" emrinin verildiğini göstermektedir.
Hakkı Yılmaz, bu gerçeğin anlaşılabilmesi için üç temel noktaya dikkat edilmesi gerektiğini söyledi: Kuran’ın Tertil ve Tedebbür ilkelerine uygun olarak Necim'lerine ayrılıp okunması, "Baz" sözcüğünün işkence/sıkıntı anlamında kullanıldığının bilinmesi ve "Darp" sözcüğünün sert adımlarla uzaklaşma anlamına geldiğinin anlaşılması. Tüm bu bulgular ışığında, yüzyıllardır Kuran’ın anlaşılmasına karşı yapılmış bu büyük operasyonun nihayet çözüldüğü ve kutsal metnin gerçek mesajının ortaya çıktığı iddia edilmektedir.