Yerel

Adalar Adliyesi'nde Silah Skandalı: Zabıt Kâtibinin Şok İtirafları Ortaya Çıktı

İstanbul Adalar Adliyesi'nde 12 silah kayboldu! Tutuklu zabıt kâtibi U.E.'nin ifadesi bomba gibi: İntihar için aldı, polis çevirdi, yasa dışı bahis sil baştan... Emanet deposu nasıl soyuldu, diğer 9 silah nerede? Soruşturmanın tüm sırları, ifadeler ve bağlantılarla heyecan dorukta – hemen keşfedin!

İstanbul'un Adalar Cumhuriyet Başsavcılığı'na bağlı Suç Eşyası ve Emanet Deposu'nda yaşanan skandal, Türkiye'nin adalet mekanizmalarını sarsmaya devam ediyor. Rutin bir denetimle ortaya çıkan 12 adet kayıp silahın izi, zabıt kâtibi U.E.'nin tutuklanmasıyla bir intihar girişimi, polis çevirmesi ve yasa dışı bahis ağına uzanan karmaşık bir hikâyeye dönüştü. Bu olay, sadece emanet güvenliğinin değil, adliye personelinin psikolojik yükünün ve suç teşkilatlarının gölgesinin de bir yansıması olarak kamuoyunda geniş yankı buldu. 5 Aralık 2025 Cuma günü saat 18:02'de DHA tarafından Nefes Gazetesi'nde duyurulan haber, kısa sürede son güncellemesiyle saat 18:12'de taze detaylarla zenginleşti. Bugünün tarihi olan 6 Aralık 2025 Cumartesi sabahı itibarıyla, soruşturma hâlâ sıcaklığını korurken, U.E.'nin savcılıktaki itirafları adeta bir romanın sayfalarından fırlamış gibi. Emanet deposunun "Allah'a emanet" haline geldiği son aylardaki benzer soygunlarla örtüşen bu vaka, adliyelerin iç denetim mekanizmalarını bir kez daha sorgulatıyor. Peki, bu silahlar nereye gitti, kâtibin intihar niyeti gerçek miydi ve yasa dışı bahis bağlantısı ne kadar derin? Bu makale, olayın kronolojisini adım adım izleyerek, ifadenin her satırını didik didik ederek ve bağlantılı skandalları masaya yatırarak, gerçeğin peşine düşüyor. Adaletin emanetleri nasıl korunur, yoksa korunmaz mı? Bu soru, sadece yetkilileri değil, hepimizi düşündürüyor.

Olayın temeli, Adalar Cumhuriyet Başsavcılığı'nın emanet deposunda yapılan standart bir denetimle atılıyor. İstanbul'un bu sakin ama stratejik adalar bölgesinde, suç eşyalarının saklandığı depo, yıllardır hassas bir denge üzerine kurulu. Ancak 2025'in sonbahar aylarında, rutin kontroller sırasında tam 12 adet tabancanın kayıp olduğu ortaya çıkıyor. Bu silahlar, farklı soruşturmalardan emanete teslim edilmiş, seri numaralarıyla kayıtlı değerli delillerdi. Başsavcılık, hemen harekete geçerek İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Polis Kriminal Laboratuvarı'na yazı gönderiyor: Silahlar hâlâ inceleme aşamasında mı? Gelen yanıt, dehşeti ikiye katlıyor. Üç silah yeniden kriminal sürece alınmış; ikisi, 2 Ekim 2023'te Emanet İşlemleri Bürosu'nda görevli zabıt kâtibi U.E.'nin üzerinden temin edilmiş. Üçüncü silah ise, terör ve örgütlü suçlar soruşturmasında başka bir şüphelinin evinden ele geçirilmiş bir parça. Bu detay, olayı basit bir ihmal olmaktan çıkarıp, sistematik bir usulsüzlüğe dönüştürüyor. Emanet deposu, adliye binalarının en güvenli köşelerinden biri olmalı; ama burada, delillerin izi bir kâtibin kişisel krizine bağlanıyor. Denetim ekibi, eksiklikleri fark eder etmez savcılığa rapor sunmuş; bu rapor, soruşturmanın fitilini ateşlemiş. Adalar gibi turistik bir bölgede, böyle bir skandalın patlaması, hem yerel halkı hem de turistleri tedirgin ediyor. Zira emanet deposu, sadece silahları değil, mücevherlerden uyuşturucuya kadar her türlü suç kalıntısını barındırıyor. Bu kayıplar, devam eden davaları etkileyebilir mi? Hukukçular, bu soruyu tartışırken, savcılık delil bütünlüğünü koruma telaşında.

Zabıt kâtibi U.E.'nin gözaltına alınması, olayın dönüm noktası. 26 Kasım 2025'te, emanetten usulsüz çıkardığı tespit edilen U.E., İstanbul Emniyeti tarafından yakalanıyor. Gözaltı süreci, standart prosedürlere göre ilerlemiş: İfade, arama ve adliye sevk. U.E., emniyetteki sorgusunun ardından Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimi'nin karşısına çıkıyor ve "delil karartma riski" ile "suçun ağırlığı" gerekçeleriyle tutuklanıyor. Tutuklama kararı, kamuoyunda "emanet soyguncusu" lakabını pekiştiriyor. U.E.'nin evinde yapılan aramada, emanetten çıkarılan iki silahtan biri ele geçiriliyor; ama diğer dokuzu iz bırakmadan kayıplara karışıyor. Bu arama, jandarma ve polis ekiplerinin koordineli çalışmasıyla gerçekleşmiş; evdeki her köşe bucak taranmış, dijital cihazlar incelenmiş. U.E., Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 2 No'lu Sahtecilik ve Dolandırıcılık Suçları Bürosu'nda görevli bir memur; yani emanet işleri onun günlük rutini. Ancak ifadesi, bu rutini bir dramaya dönüştürüyor. Tutukluluk hali, U.E.'yi cezaevine taşırken, soruşturma savcılığa taşınıyor. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyayı derinleştirerek, U.E.'nin mali durumunu, sosyal çevresini ve telefon kayıtlarını mercek altına alıyor. Bu tutuklama, sadece bireysel bir vaka değil; adliye personelinin stres yönetimi ve etik eğitim eksikliğini de gündeme taşıyor. U.E. gibi memurlar, yüksek baskı altında çalışıyor; ama bu, emanetleri riske atmak için bahane mi?

U.E.'nin savcılıktaki ifadesi, olayın en çarpıcı kısmı ve kamuoyuna sızan detaylar, adeta bir itirafname gibi. U.E., etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteğini belirterek başlıyor. Kendisini şöyle tanıtıyor: *“Şu anda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 2 No'lu Sahtecilik ve Dolandırıcılık Suçları Bürosunda zabıt kâtibi olarak görev yapmaktayım.”* Ardından, 2023 Mart'ında Adalar Cumhuriyet Başsavcılığı'na atandığını, eş sorunları ve 1.5 milyon TL borç nedeniyle zor bir dönem geçirdiğini anlatıyor. Emanet İşlemleri Bürosu'na verilmesi, kaderin cilvesi gibi. İfade, intihar niyetine dönüyor: *“2023 yılının sonbahar aylarında emanet memurluğundan 1 adet silahı gizlice aldım. İlk aldığım silahın markasını ve seri numarasını hatırlamıyorum. Aldığım silah ile Tuzla ilçesinde bulunan ikametime geldim. Amacım bu silahla intihar etmekti. Ancak o gün buna cesaret edemedim.”* Silahı evde bırakıp ertesi gün işe dönüyor, ama intihar düşüncesi peşini bırakmıyor. İkinci silahı da alıyor, Tuzla Aydınlı ormanlığına gidiyor: *“Silahı Tuzla ilçesindeki ikametimde bırakarak ertesi gün Adalar Adliyesi'ndeki görevime devam ettim. Günün sonunda intihar düşüncemin ağır basması nedeniyle emanetten bu kez başka bir silah aldım. Tuzla Aydınlı bölgesindeki ormanlık alana gittim. Ancak yine intihar etmeye cesaret edemedim.”* Bu kısım, U.E.'nin psikolojik çöküşünü gözler önüne seriyor; iki silahı da emanete geri bırakma planı yapıyor, ama kader başka türlü yazılmış.

İfadenin devamı, polis çevirmesiyle doruğa ulaşıyor. 2 Ekim 2023 sabahı, Adalar Adliyesi'ne giderken Kartal sahilinde devriye polisleri tarafından durduruluyor. Poşet içindeki iki silah tespit ediliyor ve polis merkezine götürülüyor: *“Yapılan aramada elimde poşet içerisinde iki adet silahın tespit edilmesi üzerine adli işlemlerin devamı için beni polis merkezi amirliğine götürdüler. Ruhsatsız silah bulundurduğum gerekçesiyle hakkımda kamu davası açıldı.”* U.E., diğer kayıp silahlarla ilgisi olmadığını söylüyor: *“Kaybolduğu iddia edilen diğer silahlarla ilgili herhangi bir bilgim yoktur. Herhangi bir maddi menfaat teminim olmamıştır.”* Serkan K. ve Necmettin K. adlı şahısları tanımadığını, emanet silahlarının onlara nasıl ulaştığını bilmediğini ekliyor. Tek başına hareket ettiğini vurguluyor: *“Adalar Adliyesi'nde görev yaptığım sürede silahları emanet dışına çıkarmam hususundaki benim dışında kimsenin bilgisi yoktu. Tüm eylemi tek başıma gerçekleştirdim.”* Suçlamayı kısmen kabul ederken, telefonundaki WhatsApp'ı yasa dışı bahis nedeniyle sildiğini itiraf ediyor: *“Üzerime atılı suçlamayı kısmen kabul ederim. Bunun yanında kolluk görevlilerince el konulan cep telefonumda WhatsApp uygulamasını yasa dışı bahis hususunda yazışmaların bulunması nedeniyle sildim. Temin edilemeyen silahların akıbeti ile ilgili herhangi bir yazışma içeriği bulunmamaktadır.”* Bu itiraf, olayı intihardan öteye taşıyor; borçlar, bahis ve emanet usulsüzlüğü birleşince, bir suç ağı mı doğuyor?

Bu ifade, soruşturmayı yeni boyutlara taşıyor. Savcılık, U.E.'nin borçlarını ve bahis yazışmalarını derinlemesine inceliyor; silinen WhatsApp verileri, dijital adli tıp ile kurtarılmaya çalışılıyor. Kayıp 9 silahın izi, terör soruşturmalarına bağlanıyor; üçüncü silahın başka bir şüpheliden çıkması, emanet zincirindeki kırılmayı gösteriyor. U.E.'nin intihar niyeti, psikiyatrik raporlarla doğrulanacak; ama polis çevirmesi, ruhsatsız silah davasını tetiklemiş. Emanet deposunun güvenliği, CCTV kayıtları ve personel rotasyonuyla test ediliyor. Benzer olaylar, son aylarda adliyeleri sarsıyor: Adliye soygunlarında 2 tutuklama, emanetlerin "Allah'a emanet" olduğu bir başka vaka... Bu skandal, Adalar Adliyesi'ni ulusal gündeme taşırken, İstanbul Valiliği idari soruşturma başlattı. Hukuk camiası, emanet prosedürlerini revize etme çağrısı yapıyor; zira delillerin kaybolması, adaletin temelini sarsıyor.

U.E.'nin ifadesindeki borç detayı, yasa dışı bahis ağını aydınlatıyor. 1.5 milyon TL'lik yük, emanet memurluğunu bir tuzak haline getirmiş. Silinen mesajlar, muhtemelen bahis çeteleriyle bağlantıyı gizliyor; savcılık, bu hattı takip ediyor. İntihar girişimi, cesaret edememe ve geri bırakma planı, trajik bir ironi; ama polis çevirmesi, her şeyi değiştiriyor. Diğer silahların Serkan K. ve Necmettin K.'ya ulaşması, bir satış ağı mı ima ediyor? U.E., bunu reddetse de, soruşturma bu isimleri tarıyor. Emanet İşlemleri Bürosu'nun işleyişi, personel eğitimleri ve denetim sıklığı masaya yatırılıyor. Adalar gibi izole bir bölgede, bu usulsüzlük nasıl fark edilmedi? Köy muhtarları ve adliye çalışanları, sessizce konuşuyor; "Emanetler emanet değil artık" diyorlar.

Tarihsel bağlamda, adli emanet skandalları Türkiye'nin kronik sorunu. Son bir yılda, benzer soygunlar İstanbul, Ankara ve İzmir adliyelerini vurdu; kayıp deliller, davaları çökertti. Bu vaka, personel stresini ön plana çıkarıyor: Eş sorunları, borçlar, intihar eğilimi... Adalet Bakanlığı, psikolojik destek programlarını genişletme baskısı altında. U.E.'nin kısmi kabulü, etkin pişmanlık kapısını aralıyor; ama kayıp 9 silahın bulunması, soruşturmanın anahtarı. Dijital izler, banka kayıtları ve tanık ifadeleri, ağı genişletebilir. Kamuoyu, "Adliyeler güvenli mi?" diye sorarken, bu skandal, emanet yasasını revize ettirebilir.

Sonuç olarak, Adalar Adliyesi'ndeki 12 silah skandalı, U.E.'nin itiraflarıyla bir insanlık dramına dönüşüyor. İntihar niyeti, polis çevirmesi, bahis sil baştan... Bu hikâye, adaletin kırılganlığını gösteriyor. Soruşturma devam ederken, emanetler hâlâ risk altında; zira her kayıp, bir davanın sonu olabilir. 6 Aralık 2025'te, bu ifadenin yankıları sürüyor – adalet, emanetini geri alacak mı? Takipte kalın, çünkü bu skandal, sadece bir kâtibin değil, sistemin yargılanması.