Yeni açıklanan Küresel Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi 2025 raporu, dünya genelindeki yoksul nüfusun iklim tehlikelerine karşı savunmasızlığını ortaya koyan çarpıcı veriler sunuyor. ReliefWeb üzerinden yayınlanan bu kapsamlı analiz, yoksulluk ile iklim krizi arasındaki örtüşen tehlikelerin boyutlarını gözle görülür hale getiriyor.
Dünya genelinde çok boyutlu yoksulluk içinde yaşayan yaklaşık 1.1 milyar kişiden 887 milyonu - yani yaklaşık %80'i - aşırı sıcak, sel, kuraklık veya hava kirliliği gibi iklim tehlikelerine doğrudan maruz kalmaktadır. Bu durum, yoksul insanların genellikle tek bir çevresel zorlukla değil, birden fazla eş zamanlı çevresel zorlukla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Raporun en çarpıcı bulgularından biri, 651 milyon kişinin iki veya daha fazla iklim tehlikesine maruz kalması. Daha da endişe verici olanı, 309 milyon yoksul insanın aynı anda üç veya dört tehlikeyle karşı karşıya kalması. Bu durum "üçlü veya dörtlü bir yük" olarak tanımlanıyor ve insanların hayatta kalma mücadelesini daha da zorlaştırıyor.
İklim tehlikelerine maruz kalma yükü bölgeler arasında eşitsiz dağılıyor. Güney Asya ve Sahra Altı Afrika, bu birleşik zorluklar için küresel sıcak noktalar olarak öne çıkıyor. Güney Asya'da yoksul insanların %99.1'i - yani 380 milyon kişi - bir veya daha fazla iklim şokuna maruz kalırken, %91.6'sı iki veya daha fazla tehlikeyle karşı karşıya. Sahra Altı Afrika'da ise 344 milyon yoksul insan benzer risklerle yaşıyor.
En yaygın bireysel tehlikeler arasında yüksek sıcaklık ve hava kirliliği öne çıkıyor. 608 milyon yoksul insan aşırı sıcaklara maruz kalırken, 577 milyon kişi hava kirliliğinden etkileniyor. Sel riski taşıyan bölgelerde 465 milyon yoksul insan, kuraklıktan etkilenen bölgelerde ise 207 milyon insan yaşıyor.
Alt-orta gelirli ülkeler, mutlak sayı ve yüksek oran açısından yoksul insanların iklim tehlikelerine maruz kalma yükünü en çok taşıyor. Bu ülkelerde tahmini 548 milyon yoksul insan en az bir iklim tehlikesine maruz kalıyor, bu da küresel olarak maruz kalan yoksul insanların %61.8'ine tekabül ediyor. Daha da endişe verici olanı, bu ülkelerde 470 milyondan fazla yoksul insanın aynı anda iki veya daha fazla iklim tehlikesiyle karşı karşıya kalması.
Analiz metodolojisi açısından, bu rapor iklim tehlikesi verilerini çok boyutlu yoksulluk verileriyle ilk kez üst üste bindirerek analiz etti. Sıcaklık projeksiyon verilerinin analizi de kullanılarak geleceğe yönelik öngörüler yapıldı. Bu yaklaşım, yoksulluğun sadece bağımsız bir sosyo-ekonomik sorun olmaktan çıkıp, gezegensel baskılar ve istikrarsızlıkla derinlemesine bağlantılı bir durum olarak yeniden şekillendiğini ortaya koyuyor.
Mevcut bulgular günümüzle sınırlı kalmayıp gelecekte de yoğunlaşması beklenmektedir. Daha yüksek çok boyutlu yoksulluk düzeyine sahip ülkelerin bu yüzyılın sonunda sıcaklıklarda en büyük artışları yaşaması öngörülüyor. Bu durum, mevcut eşitsizliklerin gelecekte daha da artabileceğini gösteriyor.
Rapor, küresel eylemin acilen gerekliliğini vurguluyor. Örtüşen risklerle mücadele, tanınmadan eyleme geçmeyi gerektiriyor. İklime dirençli yoksulluk azaltma stratejilerine odaklanılması, uyum için yerel kapasitelerin güçlendirilmesi ve uluslararası yeniden dağıtım ve işbirliğine dayalı finans mekanizmalarının ölçeklendirilmesi öneriliyor.
Özellikle COP30 iklim zirvesi öncesinde yayınlanan bu rapor, dünya liderlerinin ulusal iklim taahhütlerinin durgunlaşan kalkınma ilerlemesini canlandırması gerektiğine dikkat çekiyor. Brezilya'da düzenlenecek bu zirvede, yoksulluk ve iklim krizi arasındaki bu tehlikeli döngünün kırılması için somut adımlar atılması bekleniyor.
Bu rapor, iklim krizinin küresel yoksulluğu yeniden şekillendirdiğine dair yeni kanıtlar sunarken, acil uluslararası müdahale ihtiyacını da ortaya koyuyor. 887 milyon insanın yaşadığı bu tehlikeli durum, sadece etkilenen bölgelerin değil, tüm küresel toplumun sorumluluğu haline geliyor.